Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Ayşe Kucuroğlu Röportajı, Ayşe Kucuroğlu Habertürk, Funda Duru haberleri, Funda Duru Habertürk, Funda Duru Ayşe Kucuroğlu, Ayşe Kucuroğlu kimdir, Ayşe Kucuroğlu, Happily Ever After, Ayşe Kucuroğlu fotoğrafları

        Röportaj ve fotoğraflar: FUNDA DURU

        HABERTURK.COM

        Bana iki kol, bir akıl daha verseler beş çocuğa bakabilir miydim,

        yoksa o beş çocuk mu bana bakardı, bilemiyorum.

        Üzerine bir de sahip olduğum restoranı başarılı bir şekilde yönetmeyi becerebilir miydim, onu da bilemedim.

        Tüm bunlar yetmezmiş gibi yıllar geçtikçe eşime olan aşkımı koruyabilir miydim, onu hiç kestiremiyorum.

        Ama tüm bunları yapabilen, üstelik mutlu ve enerjik bir kadın tanıyorum.

        Bebek'teki Happily Ever After'ın (Sonsuza dek mutlu yaşadılar) sahibi Ayşe Kucuroğlu'yla benim için hayli öğretici geçen bir röportaj yaptık.

        Bu sefer limonlu soda içmedim.

        Herkes başarılı bir iş kadını ve beş çocuk annesi olduğunuzu biliyor. Bunların dışında Ayşe Kucuroğlu nasıl biridir?

        Kendimle ilgili söyleyebileceğim ilk şey çok hareketli biriyimdir. Boş zamanım hiç yok. Yapmam gereken her şeyi severek yapıyorum. Bir şeyi sıkılarak yaptığınızda iyi olmuyor. Yemek yapmayı çok severim. Pazar günleri bütün aileyi toplarım ve büyük bir yemek veririm. Bu beni o kadar dinlendiriyor ve mutlu ediyor ki... Arkadaşlarımla vakit geçirmeyi çok severim. Paylaşmak, benim için hayatta en güzel şey... Futbol çok severim. Yurt dışında bile olsak çocuklarla Beşiktaş'ın maçları izlenir, desteklenir, bağırılır. Hamileyken bile maçlara gittim. Gittiğim bütün maçları da kazandık.

        Ayşe Kucuroğlu'nun bir günü nasıl geçer?

        Sabahları çok erken uyanırım. Yazın çocukların okulu olmadığı için, onları organize ettikten sonra işe geliyorum. Günün yarısı Happily Ever After'da geçiyor, diğer yarısı da çocukları organize etmekle geçiyor. Günümün içine mutlaka sporu koyuyorum.

        Sırt çantanızı alıp Uzak Doğu'ya gitmişsiniz...

        Çin Dili Edebiyatı'nı okumadan önce gitmiştim. Bir kız arkadaşımla beraber, tamamen seyahat için gittim. 15-20 gün çok az parayla bir sürü yer dolaştık. İnanılmaz keyifliydi. Döndüğümde tek tercihimi Çin Dili Edebiyatı'ndan yaptım.

        Çin Dili ve Edebiyatı okudunuz; ama Happily Ever After'ı açtınız. Aklınızda böyle bir şey hep var mıydı?

        Hem yemeyi hem de pişirmeyi çok seviyordum. Çin Dili Edebiyatı'nı da Çin kültürünü çok sevdiği için okudum. Çince'yi yazmak, konuşmak bana bambaşka şeyler kattı. Çin dilindeki gizemi çok seviyorum ve çocuklarıma da öğretmeye çalışıyorum.

        "SOKAKTA OYNAYAN BİR ÇOCUKTUM"

        Çocukluğunuz nasıldı? Yalnız bir çocuk olduğunuz için mi beş çocuk yaptınız?

        Aslında yalnız bir çocuk değildim. Biz üç kız kardeştik ve kuzenlerimle de yan yana oturuyorduk. Annemin eczanesi Samatya'daydı ve çok tatlı, mutlu bir çocukluk geçirdim. Sabahtan akşama kadar sokakta oynayan çocuklardandım. Paten kayardım ve birdirbir oynardık. Gençliğim Florya'da geçti, evlenince de Bebek'e geldim. Benim çocuklarım kısmen apartman çocuğu olarak büyüyor. Gönül isterdi ki hep dışarıda olsunlar; ama malum Z kuşağı bilişim çocukları...

        Beş çocuğun da normal doğum olması ne büyük şans!

        Ben sezeryandan korkarım. Buradaki doktorum Lemi İbrahimoğlu'dur ve dünyanın en rahat doktorudur. Önemli olan hamilelik süresini keyifli ve rahat geçirebilmek ve Lemi İbrahimoğlu'na çok şey borçluyum.

        Beş çocuğu da Amerika'da doğurdunuz; ama Amerika'da doğum yapan kadınları birçok kişi eleştiriyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

        Ben anlayamıyorum gerçekten. O çocuklara sunulan ikinci bir seçenektir. Amerika'da doğan çocuklar sadece oralı olmuyor ki! Hem Türk vatandaşı hem de Amerikan vatandaşı oluyorlar. Biz zaten yazlarımızı Amerika'da geçiriyoruz. Orada dolaşmayı, yemek yemeyi, trendlerini, modasını... Her şeyini seviyoruz ve sürekli gidiyoruz. Orada da arkadaş çevremiz var.

        O kadar doğuma rağmen eski formunuza nasıl dönebiliyorsunuz? Ne kadar dikkat edilse de vücut deforme oluyor.

        Beş doğumu da normal yaptım ve her birinde otuzar kilo aldım. Fakat 4 ve 6 ay arasında hepsi gitti. Ben doğumlardan sonra hemen hayata adapte oldum. İşin sırrı da bu bence. Yardım aldığım da oldu; masajlar ve vücut terapileri de yaptırdım. Selületlerim için de bacaklarımı fırçaladım. Bu arada Eda Taşpınar'ın at kılı fırçası da işe yarıyor. Bol su içtim ve mutlaka hareket ettim. Kendimi ve vücudumu toparlamamın diğer sebeplerimse Taner'e olan aşkım ve çocuklarıma olan saygımdır.

        Ben aşk konusunda biraz savruk biriyim sanırım, siz bu aşkı nasıl koruyabildiniz?

        Ben aşkı içimde sıcak tutarım. Pozitif enerji ve empatiyle... Melankolik bir tarafım da var. Bu tarafımı da severim; ama artık melankoliye bile vakit bulamıyorum.

        "ÇOCUKLARLA GÜMBÜR GÜMBÜR METAL MÜZİK DİNLİYORUZ"

        Hangi Ayşe'yi daha çok seviyorsunuz? Anne Ayşe'yi mi, eş Ayşe'yi mi, iş kadını Ayşe'yi mi?

        Eş Ayşe, çok aşık... İş kadını Ayşe'yi seviyorum; çünkü çok dikkatliyim, her şeyin en iyi olmasını istiyorum, gördüğüm her şeyi çalıştığım insanlara söylüyorum. Açık fikirliyimdir. Anne Ayşe de çok eğlenceli, Taner'e göre ben de onlarla kudurup, yaramazlık yapıyorum. Birlikte gümbür gümbür metal müzik dinliyoruz, başka restaurantlara gitmekten keyif alıyoruz. En çok anne rolümü seviyorum. Çok eğlenceli ve en sıkıntılı zamanlarımda bile beş çocuğun annesi olduğunu düşünmek bana güç veriyor. Her şeyin altından kalkarım diyorum. İnatçı ve meydan okuyan birisiyim. En büyük destekçim de kocam ve evdeki beş çocuk!

        Kimleri dinliyorsunuz çocuklarla?

        Michael Jackson öldüğünde çok sinirlenmiştim. Konserine çocuklarımla gidemeyeceğim için çok üzülmüştüm. Queen'i çok severler. Biz Barış Manço'yla büyüdüğümüz için, onun şarkılarını da dinletiyorum.

        "BİR ÇİFT SPOR AYAKKABISIYLA DÜNYAYI DEĞİŞTİREBİLİRİM"

        Çocukların her biriyle iletişiminiz nasıl, hepsine eşit ilgi zor olmaz mı?

        Tabii ki zor; ama biz zor olan her şeye alışmıyor muyuz? Onlar bir arada olduklarında çok mutlular; ama tabii iyi bir hakem olmak lazım. Her birine eşit sevgi vermek lazım ve bunu başarabildiğime inanıyorum. Mesela bugün Suna'yla baş başa anne kız yemeğimiz var. Kemal kitap alışverişi yapmaktan hoşlanır, Osman parkta oynamaktan hoşlanır. Bebekler, Cenk ve Selma zaten bir aradalar. Hepsine yetişebiliyorum. Bazen diyorum ki; bir çift spor ayakkabısıyla ve bir telefonla dünyayı değiştirebilirim.

        Ev kreş gibi...

        Evet, hasta olunca da revir gibi...

        Hep beraber dışarıda vakit geçirdiğinizde çocukları nasıl idare ediyorsunuz? Her yere birlikte mi gidersiniz?

        Her yere birlikte gitmeyiz. Bir şekilde ayarlıyoruz. Evim ve işim çok yakın olduğundan pek sorun olmuyor. Yatılı bir bakıcımız var, anneanneleri uğruyor, teyzeleri var. Biz kalabalık bir aileyiz, çocuklar hiç yalnız kalmıyor. Uçak seyahatine çıktığımızda herkes korkuyla bakıyor bize; ama indikten sonra şaşırıyorlar. Çünkü herkes kendi eşyasından kendisi sorumlu.

        Çocukları tek başına yapmışsınız gibi hep anne ön planda, eşiniz buna hiç bozulmuyor mu?

        Taner, göz önünde olmayı çok sevmez. Çok komplekssiz ve beni her zaman destekleyen bir insan, çocuklardan önce de böyleydi. Keyfi yerinde. Beş çocuk yapmak ikimizin kararıydı. Her zaman birbirimizi destekliyoruz, kararlar alırken birbirimize danışıyoruz. En zor bir günde Taner'in varlığını düşünmek beni mutlu ediyor.

        Peki, Türkiye şartlarında beş çocuk yetiştirmek ne kadar mantıklı?

        Zor; ama güzel de bir şey... İnsanlar bakabileceği kadar çocuk yapmalı bence. Herkes anne baba olacak diye bir şey yok. Bu bir tercihtir. Yaşamadan bilinmez. Anne olmadan önce çocuklarla içli dışlı değildim. Doğum yaptıktan sonra çocuklara bakış açım ve sevgim değişti. Maddi ve manevi açıdan bakabilecek kadar çocuk yapılmalıdır.

        Evde ekonomi nasıl dönüyor?

        Bizde büyüklerden kalan kıyafetler hiç atılmaz. Her zaman küçükler büyüklerden kalan kıyafetleri giyerler. Çocuklara bir kitap bile alınsa, o kitabın kardeşlerine kalacağı anlatılır. Okul masraflı oluyor; ama umarım sonunda iyi ve doğruyu seven dürüst çocuklar olurlar.

        "ÇOCUKLARIMI HİPPİ YETİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUM"

        Siz çocuklarınızı nasıl yetiştiriyorsunuz?

        Hippi yetiştirmeye çalışıyorum. Hayatın içinde olmalarını sağlıyorum. Haberlerin sesini kısmıyorum, duymalarını istiyorum. Onlar bu ülkede yaşıyorlar. Toplu taşıma kullanıyoruz. Market alışverişine birlikte gidiyoruz, küçük matematik oyunları oynuyoruz. Evcilik oyunu oynayan çocuklar olmadılar hiçbir zaman.

        Çocukların karakterleri nasıl?

        Küçük Selma bana çok benziyor. Aynı zamanda en küçük olduğu için evin maskotu... Diğerleri bambaşka çocuklar. Osman çok hareketli ve çok yaramaz. Spora çok yetenekli. Cenk çok güzel yemek yer, çok da titizdir. Kemal çok eğlencelidir ve bilgisayar oyunlarını çok sever. Suna artık genç kız oluyor. Barbie bebekleri bavula koyuldu ve Selma'ya ayrıldı. Hepsi günde birkaç saati resim yaparak geçirirler.

        Beş çocuğum olsa onlara nasıl isim bulacağım konusunda hiçbir fikrim yok. Siz çocukların isimlerini nasıl seçtiniz?

        Suna'nın ismi Cin Ali kitabından... Basit ama soundu güzel bir isim olsun istemiştim. Kemal'in adı Mustafa Kemal Atatürk'ten geliyor. Osman, yakın bir arkadaşımızın ismi ve bu isim oğluma çok yakıştı. Cenk'in ismini Suna verdi. Selma'yı da, hem global hem de romantik bir isim olduğu için tercih ettik. Selma'nın ismini babası buldu.

        "EVDE KOCAMAN BİR KİTAPLIĞIMIZ VAR"

        Kendi yaşamınızı, özel alanınızı nasıl koordine ediyorsunuz? Bu kalabalıktan size fırsat kalıyor mu?

        Aynı zaman da gazetede yazmayı, okumayı ve modayı çok seviyorum. Birlikte Beşiktaş maçı izlemek en büyük keyfimiz. Özellikle maç sonrası yorumlar eşsiz oluyor. Taner hiçbir zaman bana "Sen bu defileye gitme" demedi. Kendi özel alanlarımda yapmam gereken şeyleri yapıyorum ve bu beni mutlu ediyor. Taner Warcraft oynamaktan zevk alıyorsa ben de defile izlemekten zevk alıyorum. İkimizin de özel alanları var. Kendimizi hala geliştiriyoruz; çünkü beş çocuğumuz var. Evde kocaman bir kitaplığımız var. Çocuk okuma bilmese de onunla kitap alış verişine çıkmak, okuma ilgisini merakını artırıyor.

        Bu kadar kalabalık ailede birbirinize ve cinselliğe vakit bulmak zor olmuyor mu?

        Bulabiliyoruz tabii ki... Bizim evde herkes dokuzda yatar. Evde bir disiplin var ve Taner bunu çok güzel sağlıyor. Saat 9 da bir çocuk bile bulamazsın ortalarda. Birlikte film izlemekten çok zevk alırız. Genelde evde vakit geçiririz. Taner benim kadar gezmeyi sevmez.

        Happily Ever After'da işler nasıl gidiyor?

        Harika! Buraya benden daha fazla gelen müşterilerimiz var.

        Happily Ever After ismi nasıl çıktı?

        Taner daha önce kendi reklam ajansında creative diretordü. Dolayısıyla o konuda çok iyi... Sadece buranın değil bilinen birçok mekanın ismini de buldu. Bana da bir yardımı oldu tabii...

        Happily Ever After için; akşamları yemek misafirleri ağırlanıyor, sadece bir şeyler içmek isteyenler oturamıyor diye eleştiri yazıları okudum.

        Şöyle ki; eğer doluysa öncelikle yemek yemek isteyen misafirlerimizi alıyoruz. Saat on buçuktan sonra da sıcak servis vermiyoruz.

        Aynı zamanda Vatan Gazetesi'nde yazıyorsunuz...

        Oldukça keyifli, neredeyse iki yıl oldu. Lifestyle, yemek hakkında hafta sonu eklerinde yazıyorum, bazen ben de röportajlar yapıyorum, sevdiğim bir şeyi okuyucuyla paylaşıyorum. Güzel bir kitle oluştu.

        "GAZETE BULAMADIĞIM YERDE TWITTER YETERLİ OLUYOR"

        Sosyal medyayı da aktif olarak kullanıyorsunuz değil mi?

        Instagram'ı çok kullanıyorum. İnsanlar neden İnglizce yazdığımı soruyorlar sürekli; çünkü Amerika'da da çok arkadaşım var. Bundan doğal ne olabilir. Sosyal medyayla birlikte daha iç içe, yardımsever ve birlikteyiz. Twitter'ı eskisi kadar kullanmıyorum; ama gazete bulamadığım yerde Twitter yeterli oluyor. Instagram'ı daha pozitif ve keyifli buluyorum. Ülke olarak zor günler geçirdik. Felaketler, terslikler, üzüntüler telefonuma baktığımda da güzel şeyler görmek istiyorum açıkçası. İnsanlardan eleştiri aldığım da oluyor. Mesela ben beğenmediğim, saygı duymadığım birini takip etmiyorum. Onlar da böyle yapsınlar. Bir pozitif Instagram kaldı onu da bozmayalım.

        "BEN CESUR BİR KADINIM"

        Ülkenin yeni durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

        Okuduğumuz ve kendimizi geliştirdiğimiz sürece her şey yolunda olur. Türkiye'de kadın olmak çok gurur verici. Ben her zaman umutluyum; çünkü bizim gibi cesur kadınlar yaşıyor bu ülkede. Ben de cesur bir kadınım, bu ülkeye beş çocuk verdim. Umutluyum.

        Türkiye'de kadın olmak sizce nasıl?

        Türk kadını olmaktan gurur duyuyorum. İnsana kuvvet ve güçlülük veriyor. Duygu Asena'yı çok özlüyorum. Şiddeti de halledebilsek her şey daha güzel olur. Ben mutluyum; ama binlerce kadın huzursuz ve mutsuz! Elimden geldiğince de kamu spotlarında gönüllü çalışıyorum. İşin içinde kadın ve çocuk olduğunda ben daha fazla hassaslaşıyorum. Birisinin sırasını alsalar, hemen kavga ederim. Konu benimle alakalı değil. Kocası korumasa ben atlıyorum. Böyle birkaç tane kavgam var.

        "SON KURUŞUMU AYAKKABIYA HARCAYABİLİRİM"

        Moda sizin için ne ifade ediyor?

        Bir şeyi gidip aramam. Görürüm, aşık olurum ve alırım. Türk tasarımcılarını çok seviyorum. Takip ettiğim bir çok modacı var. Norma By MK ve Lily and Rose yaz için şahane! Deniz modasına resmen yön veriyorlar. Prada, Balenciaga, Lanvin çok severim. En çok ayakkabı tasarımlarını takip ederim. Ayakkabı delisiyimdir. Bazen küçük veya büyük numara aldığım bile olmuştur. Cebimde son kuruş da kalsa ayakkabıya harcayabilirim. Charlotte Olympia vazgeçilmezim! Nihan Peker son dönemde en giyilebilir Türk tasarımcısı.

        Gelecek planlarınız, projeleriniz var mı?

        Gelecekteki planım bir kitap çıkarmak ve bir çocuk daha yapmaktan ibaret.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ