Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘Boya ile pislenmek en sevdiğim şey’, Ekin Türkansoy haberleri, Ressam Melis Binay, Melis Binay kimdir?

        Ekin Türkantos

        Melis Binay pozitif enerjisi ve gülen yüzüyle atölyenin kapısında beliriyor. Atölye hayli renkli ve birbirinden güzel tablolarıyla dolu. Söyleşiye başlamadan soruyor: “Türk kahvesi içelim mi?” defterimi çıkarırken elinde kına görüyorum. Gördüğümü fark edip boyalara aşkını anlatmaya başlıyor. Cep telefonunu ruj ile boyayıp renklendirdiğini de. Onun için kına, mürekkep, yağlıboya, sprey fark etmiyor. İçeride türlü boyalar, tuvaller aklımda türlü sorularla leopar desenli koltuğa oturuyorum.

        O kahveyi yaparken onunla ilgili notlarıma bir kez daha göz gezdiriyorum. Melis Binay, 1987 İstanbul doğumlu. Yeditepe Üniversitesi Sanat Yönetimi Bölümü’nden mezun. Üniversite yıllarında moda tasarımı alanında çokça projede yer aldı. Kendi kıyafetlerini tasarlarken markalara koleksiyonlar hazırladı, defileler yaptı, konsept partiler düzenledi. Londra’da Wimbledon Fashion Week’e seçilmesi ise uluslararası başarılarının ilk adımı oldu. Önemli kişilere tasarımlarını giydirdi. Bu arada stil danışmanlığı, kliplere sanat yönetmenliği yapmayı sürdürdü. İlk profesyonel sergisini New York’ta açan Binay, Jean Paul Gaultier, Moby, Pharrell Williams gibi önemli sanatçılara resimlerini hediye etti. İstanbul’da da sergi açtı.

        Atölyedeki işleri de gösteriyor ki söyleyecek çok sözü, gösterecek çokça işi var. Ancak şimdilik üretim döneminde. Sergi için biraz daha bekleyeceğiz. Melis’in resimleri bakalım bu defa bize neler anlatacak? Kahvemiz de geldi.

        Bu kadar zamana bu kadar işi nasıl sığdırdın?

        Renklerle erken yaşlarda tanıştım. Sanat yönetimi bölümüyle ürettiklerimi nasıl yönetebileceğini öğrendim. Üniversitede kıyafetler tasarlıyordum. Alexander McQueen’e başvurdum. İyi bir portfolyo hazırlamıştım, kabul etti. O konuşmadan 3 ay sonra öldü. Türkiye’ye döndükten sonra yapmak istediğimi burada yapamayacağımı anladım. Çünkü ben kıyafetlerimi de masal gibi anlatmak istiyordum. Resim yapmaya yoğunlaştım. İlk yurtdışı sergimde konserine gidip Moby’ye bir resim hediye ettim.

        “Moby’ye resim verdim” diyorsun. Bu özgüven nereden geliyor?

        Londra’da çok iyi müzisyenlerle çalıştım, onlara styling yaptım. Albümleri için imaj danışmanlığı yaptım. Sanırım biraz da girişkenim. İçim ve dışım arasında bir duvar yok. Kimseyi kendimden yüksekte ya da alçakta görmüyorum.

        Ünlü birini görüyorsun, ne diyorsun?

        Moby’yle karşılaştığımızda yanımda İlhan Erşahin vardı. Tesadüfen karşılaştık, ben gülümsedim ve “Sanırım fotoğraf çektirmek isterdim ama fotoğraf değil olayım” dedim. O da “Ne istiyorsun” dedi. “Sanırım bir resim hediye etmek istiyorum” dediğimde şaşırdı. Zaten konsere gitmeden yanımda küçük bir şey götürmüştüm. Onu hediye ettim ve sohbet başladı. Yurtdışında ünlü diyebileceğimiz bir sürü insanla tanıştım. Egoları yok. Emeğe ciddi saygıları var.

        ‘SABREDERSEN SANA DA PAY DÜŞÜYOR’

        Kendi tanıtımını yapıyorsun. Bir galeriye bağlı değilsin ve özgür çalışıyorsun. Kendi başına mücadele ederken neler yaşıyorsun?

        Aslında çok zor. Hep özgür olmak istedim ve üniversiteden beri kendi ayaklarım üzerinde durdum. Babam 3 sene öncesine kadar resim yaptığıma inanmıyordu ve “Bunları bana resim diye gösterme” diyordu. Siz kendinize inanmazsanız kimse inanmaz. O yüzden babama yaptığım işi kabullendirmeye çalışmadım. Başarısız olmaktan ve denemekten korkmuyorum. Sabredersen sistemin içinde sana da pay düşüyor. Arkadaşlarım en büyük destekçilerim.

        Teknik olarak neler diyebiliriz resimlerin için?

        Farklı tipte boyalar görüyorum orada... Aslında ne teknik kullandığımı bilmiyorum. İçimden nasıl geliyorsa öyle yapıyorum. Sanayiden araba boyası da alabiliyorum, dış duvar boyası da, makyaj malzemeleri de... Bir dönem resimlerimi sırf mürekkep ve kına ile yaptım. Bu aralar kolajlar yapıyorum. Seyahat etmeyi çok seviyorum ve yollarda çizdiklerimi bir araya getiriyorum. Eski kitaplar, gittiğim yerlerden metro haritalarını topluyorum. Hatta bu seriden bir resmimi de Erdal Beşikçioğlu aldı. Burada sergiden resimlerim de var, yeni çalışmalarım da. Yaptığım resimleri o an beğeniyorum ve sonrasında hiç beğenmiyorum. Sergiden buraya gelenleri mesela bozabiliyorum. Sanatçı isen ve bir yere yani galeriye bağlı değilsen özgürsün, istediğin yere resim yapabilirsin. Benim resimlerim çok farklı olmasına rağmen aslında birbirlerinin devamı gibiler. Sanırım bir şey kodlamamak en doğrusu.

        Üretim dönemlerinde nasıl hissediyorsun?

        Canın kahve istediğinde onu içmeden rahat etmezsin ya, üretmek de öyle bir şey. Bu nedenle ev ile atölyeyi birbirinden ayrı düşünemiyorum. Geçen sene iki buçuk ayda 30 tane resim yaptım. Günde 3 saat uykuyla çıktı onlar. Hiçbir zorunluluğum olmamasına rağmen, kimseyle görüşmeden, boyaların içinde zaman geçirdim. Eskiden tuvale korkak boya vururken belki de hata yapmaktan korkuyordum. Şimdi özgürüm. Beni en çok doğa besliyor. Bugün anlatmak istediklerimi resim ile ifade ediyorum. Bu, yarın bambaşka bir şey olabilir.

        Babanla yapacağın projenin içeriği ne olacak?

        Babam kâğıdını kendisi yapıyor, eski teknikleri kullanıyor. Ben de en son teknikleri ve boyaları kullanıyorum. Bunları birleştirmek istiyoruz. O, tezhip ile hat sanatını kullanıyor. Ben de kendi tekniğimi onunla birleştirmek istiyorum.

        ‘BERKİN ELVAN’I DÜŞÜNDÜRÜYOR BANA’

        Çalışırken ritüellerin var mı?

        Sanırım en büyük tutkum Türk kahvesi. Evim çok kalabalık olmaz. Yakın arkadaşlarım gelir ve onlar kitap okurken, otururken çalışmayı seviyorum. Mutlaka her zaman yanımda defter ve kalemim vardır. Boya ile pislenmek en sevdiğim şey. Resim yaparken de farklı bir boyuta geçiyorum. Onu yapmazsam rahatsız hissediyorum. Buraya taşındığımda yaptığım ilk resmin hikâyesi ilginçti. O gece ölümü çokça düşünerek yaptım bu resmi. Sabah 8’e doğru bitti. Yatmadan twitter’a baktım ve Berkin Elvan’ın öldüğünü öğrendim. Bu resim onu düşündürüyor bana.

        ‘Keşke parayla satmasam’

        ■ Hep büyük boy mu çalışıyorsun?

        Genelde büyüktü . Ama artık biraz ufak çalışacağım. İstanbul’daki evlerin tavanları eskisi gibi yüksek değil. Ama büyük çalışmak çok zevkli, kocaman bir dünyan oluyor. Belki biraz da insanların gözlerine sokmak istiyorum !

        Resimlerini teslim süreci nasıl oluyor?

        Eskiden dekorasyon için kullanmayı düşünenlere satmak istemiyordum. Ama artık bu değişti. Bana kalsa keşke beğenen alabilse ve para ile satmasam. Üretim enerjisi çok ilginç bir şeymiş. Bir gün bu dünyadan gittiğim de bana ait bir renk bırakmak istiyorum. Mesela resimlerimde gözükmeyen uzaylı yazıları var. Resimlere enerji versin diye güzel niyetler yazar sonra üzerlerini boyarım .

        Resimlerin pahalı mı?

        Bana göre değil. Dönem oluyor satış yapamıyorsunuz. O dönemlerde yıkılmamaya çalışıyorum. Tuval alacak param olmadığında var olan beğenmediğim eski çalışmalarımı boyuyorum. Aslında maddi olarak rahatlık evet güzel ama rahatsız olmak gerekiyor ki, başka materyalleri keşfedebil.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ