Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar ‘Bir Katolik papazken nasıl semazen oldum’, Katolik papazı Amerikalı profesör önce Müslüman, ardından Mevlevi olma hikâyesini HT Pazar’a anlattı

        Bülent GÜNAL / HT PAZAR

        Adı Craig Victor Fender. ABD’li bir profesör. 1987’de ABD’de bir papaz okulundan mezun oldu. Aynı okulda yıllarca tek tanrılı dinler ve antik diller üzerine ders verdi. Ama bir terslik vardı; kendi deyimiyle Hristiyanlığı, Museviliği öğretiyordu ama kendi ifadesiyle anlattıklarına pek de inanmıyordu. Kiliseyi bıraktı, müzisyen oldu. Yine de içindeki boşluk onu huzursuz ediyordu. Ve hayatı ABD’de izlediği bir sema ayiniyle değişti. İslamiyet’i ve Hz. Mevlana’yı öğrenmeye, araştırmaya başladı.

        2005’te Konya’ya geldi, bir sabah Mevlana Türbesi’ndeki Niyaz Kapısı önünde hâlâ tarif edemediği duygular yaşadı. ‘’Sanki kalbim yırtıldı’’ dediği Niyaz Kapısı’nda saatlerce ağladı. Müslüman olduktan sonra İsmail adını aldı. Mevlevi olabilmek için 30 gün boyunca Matbah-ı Şerif denilen mutfakta bulaşık yıkadı, Mevlana Türbesi’ndeki tüm halıları sildi, süpürdü. 2009’da, ilk kez Konya’da Gülbahçesi’nde semazen olarak sema yaptı. Son olarak geçen hafta Vatikan’da Cancelleria (Kançılarya) Sarayı’nda sema yapanlar arasında o da vardı.

        ROMA’DA MEVLANA

        Geçtiğimiz hafta İtalya’da Hz. Mevlana rüzgârı esti. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla Uluslararası Mevlana Vakfı’nın düzenlediği etkinliklerde Milano, Roma ve Vatikan’da 5 ayrı sema ayini düzenlendi. 5 bini aşkın İtalyan tarafından izlenen ayinler Milano’da Körler Enstitüsü, Roma’da Theatre Argentina ve Vatikan’da engizisyon mahkemelerinin görüldüğü Cancelleria (Kançılarya) Sarayı gibi tarihi mekanlarda gerçekleşti.

        Profesörle sohbet ederken, Craig isminin sadece pasaportunda geçerli olduğunu, gerçek adının İsmail kabul ettiğini altını çize çize belirtiyordu. Derviş İsmail’i deştikçe onun çarpıcı yaşam hikâyesi de yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyordu. Kendisi hikâyesini “sıradan” bulsa da aslında öyle olmadığını bu yazıyı okuyanlar en başından hissetmiştir.

        59 yaşındaki İsmail Bey ile röportaj yapmak istediğimde, bunun için büyük saygı gösterdiği Mevlevi Dedesi Nadir Dede’den (Karnıbüyükler) destur alması gerektiğini söyledi. Destur alındıktan sonra röportajımız başladı...

        ‘KATOLİK BİR PAPAZDIM’

        İsmail, 1955’te Kuzey Karolina’da dünyaya gelmiş. Babası asker. 25 yıldır Los Angeles’ta yaşıyor. Gençliğinde müzikle uğraşmış, gitar çalıp şarkı söylemiş: ‘’Ancak ailem papaz okuluna gitmemi istedi, ben de gittim. 6 yıl papaz okulunda eğitim gördüm. Mezun olduğumda artık Katolik bir papazdım. Ama kilise yerine Michigan Üniversitesi’ne gittim ve antik diller üzerine master yaptım. Akademik kariyerimi sürdürürken bir taraftan da papaz okulunda öğrencilerime tek tanrılı dinleri öğretiyordum. Özellikle de Hıristiyanlığı, Museviliği, İncil’i, Tevrat’ı ve Zebur’u... Öğretiyordum ama inanmıyordum. Hiçbir zaman ateist olmadım. Kafamdaki bazı sorulara yanıt bulamıyordum. Örneğin Tevrat’taki tek tanrı anlayışının doğru olduğuna inanıyordum fakat İncil’de Hz. İsa’nın tanrı olarak gösterilmesi bana ters geliyordu.’’

        Bu ikilimler içinde İsmail Bey, kiliseyi tamamen bırakıp profesyonel anlamda müziğe yönelmiş: ‘’Zaten müzikten hiç kopmamıştım. Birçok enstrüman çalabiliyordum. Güfteler yazdım, şarkılar besteledim. Kimi zaman kilise ve sinangoglarda müzik yaptım, kimi zamansa büyük tiyatro salonlarında, hatta Hollywood’da sahneye çıktım. Ama içimde kocaman bir boşluk vardı. Ve bu boşluk giderek beni daha çok rahatsız etmeye başlamıştı.’’ 1999’da bir arkadaşından gelen telefon İsmail’in hayatındaki kırılma noktalarından biri oldu: ‘’Arkadaşım bana bir gösteri için iki kişilik bileti olduğunu ve mutlaka gelmem gerektiğini söyledi. Gittik. Bir sema ayiniymiş. Tasavvuf müziği başladı; muhteşemdi. Ardından sema. Gözümü kırpmadan semayı izlerken arkadaşım uyumuştu. Çok etkilenmiştim. Çok farklıydı...’’

        ‘KAPIYI BİR HANIM AÇTI’

        İsmail için yeni bir dönem başlamıştı. Bir taraftan Kuran’ı anlamaya çalışıyor, diğer taraftan Mevlana’yı araştırıyordu: ‘’Hz. Mevlana’nın kitaplarını okudum. ABD’deki algıdan çok farklı bir İslam’la tanışıyordum. Konya’ya gitmek için içimde büyük bir istek oluştu. 2005’te ABD’deki bir Türk arkadaşım, ‘Konya’ya gidiyorum, senin de gelmen lazım’ dedi. Bu fırsatı kaçıramazdım, kabul ettim. Konya’da Makam Çelebisi Faruk Hemdem Çelebi’yle (Hz. Mevlana’nın 22. kuşak torunu) tanıştım. Beni evlerine davet etti. Kapıyı bir hanım açtı; Esin Çelebi Bayru. Yani Faruk Hemdem Çelebi’nin ablası. Gülümseyen yüzüyle ‘Hoşgeldiniz’ dedi. Böylece maceram başlamış oldu.’’ İsmail Bey, ertesi gün Konya’da hayatını değiştiren bir deneyim daha yaşadığını şu sözlerle anlatıyor: ‘’Faruk Çelebi ve Nadir Dede sabah namazı için camiye gidecekti. Ben de onlarla gittim. Müslüman olmamıştım ama sabah namazı kıldım. Çünkü namaz nedir, insan namaz kılarken kendini nasıl hisseder çok merak ediyordum. Namazdan sonra Çelebi’m, ‘Seni bir yere götürmek istiyorum’ dedi ve Hz. Mevlana’nın Türbesi’ne gittik. Çok erken bir saatti. Türbenin kapısı açıldı. Niyaz Kapısı önünde durdum. Çok yoğun duygular yaşadım o kapıda. Sanki kalbim yırtıldı. Ağlamaya başladım. Saatlerce ağladım. Orada Hz. Mevlana’nın beni çağırdığını hissettim. Yapmam gerekeni yaptım ve Müslüman oldum.’’

        ‘KURAN BANA AŞK MEKTUBU GİBİ GELDİ’

        İsmail Bey, Müslüman olduktan sonra Arapça öğrenip Kuran okumaya başlamış: ‘’Hz. Mevlana’nın sözleriyle Kuran’ı daha iyi anlamaya başladım. Kuran o zaman bana bir aşk mektubu gibi geldi. ABD’de insanların İslamiyet’le ilgili bildikleri gazetede yazanlardan, televizyonda gördüklerinden ibaret. Kuran’ı ve Hz. Muhammed’in yolunu anlatmaya başladığınızda, Hz. Mevlana’nın sözlerini onlara aktardığınızda, anlamaya başlıyorlar. 2007’de tekrar Konya’ya geldim. Mevlevi olmak, sema yapmak istiyordum. Mevlevihane’ye gittim, dervişlerle tanıştım. Önceleri sadece oturuyordum. Usul adap öğrenmeye başladım. İlk dersim teslimiyetti. Teslimiyet ama nasıl? ‘Ne demek bu’ dedim. Allah’a teslim olduktan sonra Allah’a âşık olmaya talip oldum. 2009’da ise ilk kez Gülbahçesi’nde sema yaptım. Nadir Dede dördüncü selama çıkmama izin verdi. Her çark dönüşünde “Allah” diyordum ama başka hiçbir şey hatırlamıyorum...’

        ‘Bazı ateist öğrencilerim Müslüman oldu’

        Peki Müslüman olduktan sonra çevresinden tepki gördü mü? İsmail, bu soruyu ‘’Hayır, görmedim’’ diye yanıtlayıp şöyle devam etti: ‘’Benim için doğru yol buydu. Annem, ben Müslüman olmadan önce ölmüştü. Babama da durumu bu sözlerle anlattım, herhangi bir tepkiyle karşılaşmadım. Hâlâ ABD’de tek tanrılı dinler konusunda özel dersler veriyorum. Üniversitede, bazı ateist öğrencilerim Müslümanlığı seçti.”

        Smile’dan esinlenip adını İsmail koydular

        Peki Craig Victor Fender’in adı nasıl İsmail oldu? Tebessüm ederek anlatmaya başladı: ‘’Nadir Dede’yle birlikte Gülbahçesi’ndeydik. Esin Çelebi’m bana seslenmek istemiş ama adımı unutmuş. Sonra bana, ‘Sürekli gülümsüyorsun, senin adın İsmail olsun’ dedi. İngilizce smile’dan esinlenerek bana İsmail adını verdi. Nadir Dede, ‘Eyvallah İsmail’ dedi, ben de İsmail oldum. Adımı çok seviyorum. İsmail, Tevrat’ta ‘seçilmeyen çocuk’ olarak geçer. Bu bana çok anlamlı geliyor.’’

        ‘30 gün bulaşık yıkadı’

        İsmail için Mevlevi şeyhi Nadir Dede’nin apayrı bir yeri var. Nadir Dede ise İsmail’in Mevlevi olma yolunda hangi aşamalardan geçtiğini şöyle anlatıyor: ‘’2005’te İsmail’le tanıştığımda ben İngilizce, o Türkçe bilmiyordu. Ama birbirimizi o kadar iyi anladık ki. Can cana, gönül gönüle... Mevlevi olmak istediğinde önce Müslümanlığın gereklerini yerine getirmesi gerektiğini söyledik. ‘Şu saatte kalkacaksın’ dedik, kalktı. Namazlarını aksatmadı, birçok Kuran suresini ezberledi, ilahileri öğrendi. Mevlevihane’de matbah-ı şerif’e yani mutfakta nefis terbiyesine tabi tutuldu. 30 gün boyunca bulaşıkları yıkadı, yerleri sildi, süpürdü. Yani arınmayı, temizlemeyi, temizlenmeyi öğrendi. Bahçedeki izmaritleri tek tek topladı. Mevlana Türbesi’ndeki halıları da tek tek sildi, süpürdü. Belli bir olgunluğa eriştikten sonra semazen oldu. Böylece smile, İsmail oldu.”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ