Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası kendinden beklenen faiz artırım kararını verdi. Kararı aldı demiyoruz, istenen bir kararı verdi diyoruz. Çünkü bu süreçte TCMB piyasaların ve gelişmelerin önünde gitmedi, izledi ve arkadan geldi. Bu faiz kararı mevcut durumda belki ucu ucuna yetecek ve ek tedbirlerle desteklenmesi gerekebilecek dozda bir karar oldu.

        - Dünkü kararıyla TCMB Para Politikası Kurulu “parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar verirken” yüzde 8.50 olan gecelik borç verme faiz oranını 0.75 puan artırarak yüzde 9.25’e yükseltti. Politika faizi olan bir haftalık repo faizini yüzde 8'de sabit tuttu.

        - Ayrıca Geç Likidite Penceresi’nden verdiği paranın faizini de 1 puan artırarak yüzde 11’e çıkardı. Merkez Bankası gecelik vadede gitmeye, bu vadede önlem almaya, kısaca kriz yönetimi yapmaya devam dedi.

        - Bu faiz artışı, bugüne kadar aldığı önlemlere eklenerek kur artışını dengeleyebilir ve önümüzdeki günlerde özellikle hafta sonunda Fitch’ten gelebilecek bir not düşüşüne karşı TL’yi güçlü kılabilir.

        - Merkez Bankası hızlı kur artışı karşısında ilk önce bankalara yüzde 8 faizle kullandırdığı TL likiditeyi kesti, ardından yüzde 10 faizli Geç Likidite Penceresi’ne yöneltti. Bu da yetmeyince swap işlemlerini başlatarak bankalardan TL alıp döviz verdi. Bütün bu önlemlerle döviz likiditesini artırıp TL’yi kısmayı amaçladı. Dolar kuru alınan bu önlemlerle 3.94’ten 3.70’li seviyelere geri döndü.

        - Ay içinde alınan bu önlemler para politikasını daha bir karmaşıklaştırdı ve yıllar sonra para politikasını sadeleştirmeye koyan Merkez Bankası’nı bu yolda zikzak yapmaya itti. Olağanüstü toplanarak faiz artırmaktan imtina eden Merkez Bankası’nın rutin Para Politikası Kurulu’nda bu karmaşaya son vermesi, bu konudaki kredibilite kaybını gidermesi fırsatı vardı. Ancak alınan karar hem faiz artışı hem de karmaşık ve kriz politikalarına devam oldu.

        - Banka faiz artırımı yapmakla birlikte bunun sınırlı kalabileceğini dikkate alarak karmaşık para politikasına devam edeceğinin işaretini verirken şöyle dedi: “İhtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. Ayrıca, döviz piyasasında iktisadi temellerle uyumlu olmayan sağlıksız fiyat oluşumları gözlenmesi halinde likidite araçlarıyla gerekli tedbirler alınacaktır.”

        - Dünkü karar TL’ye destek vererek kur konusundaki endişeleri azaltıcı yönde önemli bir adım olmuştur. Ancak kurun seyri konusunda tam bir rahatlama sağlamaya yeterli değildir.

        - Dediğimiz gibi, tam sınırda bir karar alınmış, piyasanın ve beklentilerin önüne geçen bir adım atılmamıştır. Merkez Bankası da bunun farkında olarak ancak kriz dönemlerinde kullanılan Geç Likitide Penceresi’nden bankalara para vermeye devam edebilecek.

        - Kurun seyri konusunda son karar hafta sonu Fitch’in yatırım yapılabilir seviyedeki Türkiye notunu düşürüp düşürmeyeceği olacak. Bu aşama da geçildikten sonra TL’nin en zor dönemi aşılmış olacak.

        DEVLETE İŞ YAPANLAR ŞANSLI, YA DİĞERLERİ?

        Son aylarda hızla artan kurun iş dünyasında yarattığı endişe ve yol açtığı zarar yüksek. Dövizle borç alanların, taahhüt altına girenlerin, ödemesi olanların kur ne kadar artmışsa borç yükleri de o kadar büyüdü. Burada bilançoların bozulmasının ve sermayelerin erimesinin etkisi elbette var. Hükümet özelleştirmelerin döviz yerine TL ile yapılması, devlete döviz borcu bulunan özel sektörün rahatlatılması konusunda çalışmalar yapıyordu. Bu konuda daha önce açıklamalar olmuştu. Bunlardan biri sonuçlandı. Devlete döviz borcu olanlar bunu yılbaşındaki sabit kurdan ödeme imkânına kavuştular.

        - Bu kapsamda devlete yapılacak 10 milyar liranın ödeneceği hesaplanıyor. Bu konuda OHAL kapsamında bir KHK yayınlandı. Ödemeler yıl sonuna kadar döviz karşılığı TL olarak (dolarda 3.53, Euro’da 3.70 TL) yapılabilecek. Bu kapsama girecek özel sektör şirketlerine getirilen önemli bir imkân.

        - Ancak böyle bir düzenleme OHAL kapsamında yapıldı. O zaman bir KHK ile ekonomide neler yapılmaz ki, diye düşünülebilir. Çok şey değiştirilebilir. Bu da güvensizlik ortamı yaratır. Zaten OHAL’in niye yurtdışında önemli bir risk algısı yarattığına iyi bir örnek bu.

        - Bir yönüyle devletle iş yapmayı özendiren bir gelişmeyle karşı karşıyayız. Ancak ekonomi sadece devletle iş yapmayla yürümüyor. Devlet ekonominin yüzde 15’i kadar. Geriye kalan yüzde 85’in de yürümesi lazım. Bütün yapıyı bozan bu gelişmelerin bir an önce normale dönmesi, taşların yerli yerine oturması, iş ve yatırım ortamının bozulmaması açısından son derece gereklidir.

        Diğer Yazılar