Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kredilerin mevduata oranı yüzde 125, TL kredilerin T mevduata oranı da yüzde 147.5’e yükseldi. Bu rasyo gelişmekte olan ülke bankalarında ortalama yüzde 93, gelişmiş ülkelerde yüzde 80 düzeyinde bulunuyor. Verilen krediye göre ya mevduat eksikliği var ya da kredide aşırıya kaçılmış. Bu da mevduat dışı kaynaklara yönelinerek yapılmış, borçlanmaya gidilmiş.

        Türkiye Bakanlar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın geçen hafta genel kuruldaki konuşmasında bankaların özkaynak getirisinin 4 yıl geriledikten sonra 2015’in son çeyreğinden itibaren toparlanmaya başladığını ama son 5 yılda özkaynakların dolar bazında büyümediğini belirtti. Kârlılığın üstlenilen risklere paralel özkaynakların büyütülmesine katkıda bulunmasına özen gösterilmesini isteyen Aydın “Özkaynakların güçlü olması ve istikrarlı bir şekilde büyütülmesi beklenmedik şokların etkisini en aza indirir, kredi büyümesinin sürdürülmesinde çok kritik bir role sahiptir. Özkaynaklarda 1 TL büyüme, 8 TL kredi verebilme imkânı sağlıyor” dedi.

        - Küresel krizden 2016 sonuna kadar kredilerin milli gelire oranı 28 puan artarak yüzde 69’a çıkarken mevduatın payı sadece 5 puan yükseldi. Aradaki fark Hazine borçlanmasının düşürülmesi ve dış kaynaklarla karşılandı. Hüseyin Aydın’a göre “Dış finansman geçmişe göre giriş ve çıkış yönlü olarak daha hareketli, daha sınırlı ve daha pahalı. Ayrıca, yabancı para kredilere talep düşük. Kaldı ki, büyümenin finansmanında sürekli dış kaynağa bağımlı olmanın çok arzu edilen bir durum olmadığı da aşikâr.”

        - Kredilerin 28, mevduatın 5 puan artması, arada 23 puanlık bir kaynak kaçağı olduğunu gösteriyor. Milli gelirin yaklaşık dörtte biri kadar bir kaynak son 8 yılda sistemden çıkmış ve geri dönmemiş. Faizleri mi düşük bulmuş, altına mı yönelmiş, dövize dönüp yastık altına mı girmiş ya da yurtdışına mı çıkmış bilinmez. Ancak bankacılık sisteminin mevduat havuzunda ve Türkiye’nin finans kaynaklarında kaçak olduğu bir gerçek. Oldukça da düşündürücü ve önümüzdeki dönemde büyümeyi sıkıştıracak bir konu.

        - Bankacılık sistemini hantallaştıran, büyümesini önleyen, kredi vermesini kısıtlayan ana unsur ise 5 yıldır devam eden özkaynakların yerinde sayması. Bunun da arkasında yeterince kâr edememek yatıyor. Kârları düşüren ana unsur ise batak kredilerdeki artış. 2016 sonu itibarıyla 58.1 milyar liralık tahsili gecikmiş alacak stoku oluştu. Bunun kredilere oranı yüzde 3.2. Ancak Hüseyin Aydın “Tahsili gecikmiş alacakların, yapılandırma ve yüzde 100 karşılık ayrıldıktan sonra varlık yönetim şirketlerine satılanlar da dahil edildiğinde riskli alacakların oranı yüzde 8.6 düzeyindedir” dedi.

        - Bankalar 64 milyar liralık krediyi yeniden yapılandırdı. Bunlar kısmen sorunlu görülebilir. Varlık yönetim şirketlerine satılarak bilançodan silinen kredilerin toplamı ise 28.6 milyar liraya vardı. Yeniden yapılandırılan 64 milyar liranın ne kadarı sorunlu hale gelir bilinmez, ancak batık kredi oranı görünenden daha yüksek. Silinen alacaklarla bankaların bir yıllık kârına eşit olduğunu söyleyebiliriz.

        - Kredilerdeki bu batık oranına göre bankalar da kredi faizlerini değiştiriyor. En düşük batık yüzde yarım ile konut kredilerinde, en düşük kredi faizi de yüzde 11.40 ile onda.

        - Batık krediler banka kârlarını, kârlar dönüp kredileri vuruyor. Hem miktar olarak hem faiz olarak. Kısır döngüyü kıracak olan büyümenin artmasıdır.

        Diğer Yazılar