Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her yıl İstanbul Sanayi Odası tarafından yapılan 500 Büyük Sanayi Kuruluşu araştırması önemli bilgiler içerir. Anketle sanayide ciro, istihdam, ihracat, sermaye, borçlar, kar, özvarlık karlılığı gibi konularda büyük sanayi kuruluşlarının nereye doğru gittiğinin resmi çıkar ortaya.

        DIŞ VE DIŞ DÖVİZ KREDİSİ 317 MİLYAR DOLAR

        - Sanayi sektörü yatırımlarını genellikle dış kaynakla yaptığından borçları da dolar veya Euro üzerindendir. Finansal olmayan kuruluşların dış borcu 159 milyar dolardır. Yurtiçinde bankalardan kullanılan döviz kredilerinin stoku da 2018 sonunda 835 milyar lira ve aynı tarihteki dolar kuruyla 158 milyar dolardır. Topladığımızda 317 milyar dolar kredi ve dış kredi borcu eder.

        TL KREDİ TUTARI 281 MİLYAR DOLAR

        - Halbuki finansal olmayan kuruluşların kullandığı TL kredi stoku 1.489 milyar liradır. Yine 5.29 dolar kuru üzerinden 281 milyar dolar eder. Buradan TL ve döviz, yurtiçi ve yurtdışı finans kesimi dışındaki şirketlerin borç toplamını 598 milyar dolar olarak buluruz. Kısaca döviz kredi borçları yüzde 53, TL kredi borçları yüzde 47 çıkar.

        DÖVİZLE BORÇLANAN KUR RİSKİ ALIR

        - Bu durum da yapısal bir hal almıştır. Çünkü Türkiye’de uzun yıllar yüksek ve oynak bir enflasyon hüküm sürdüğünden TL kaynakların faizi yüksektir, daha da önemlisi vadesi kısadır. TL üzerinden uzun vadeli kredi kullanmak ve bunu geri ödeyebilmek her şirketin harcı değildir. Doğal olarak şirketler uzun vadeli ve düşük faizle yabancı paraya yönelirler.

        - Ancak burada kur riski alırlar. Kur yükseldiğinde döviz borcu olanlar, hele de dövizde açık pozisyonu olanlar büyük zararlar yazar. Türkiye’deki açık pozisyon tutarı da gayet yüksektir. Şirketler 2018’i döviz pozisyonunda 201 milyar dolarlık açıkla kapattı. Dış borç ne kadar artarsan döviz açığı o kadar büyüyerek karşımıza çıkıyor.

        BEDEL ENİNDE SONUNDA ÖDENİR

        - Çünkü dövizdeki açık pozisyona karşı koruma satın almanın bir maliyeti var. O zaman da döviz kredisi kullanmanın avantajı ortadan kalkıyor.

        - Ancak kur dalgalanmalarına karşı savunmasız bir şekilde faaliyetlerine devam eden sanayi şirketleri bunun bedelini eninde sonunda öderler. Döviz kurunun her sıçrayışında sanayinin karları erir. 2011 ekonomide çok iyi bir yıl olmasına karşılık sanayi şirketleri kur zararlarından vurgun yemişlerdir. 2001, 2008 ve 2009 yıllarını saymıyorum bile.

        - Bir de sanayi kesiminin faizden vurgun yediği yıllar var. Faiz oranlarının sıçradığı yıllar şirketlerin finansal maliyetleri artar. Aynen 2018’de olduğu gibi. Bu kez de karları faiz ödemeleri yer. Böylece şirketler bir yıl dövizden, bir yıl faizden darbe yerken, aradan bazı yılları da vurgun yemeden, normal geçirirler. Bu da ayakta kalmalarına imkan tanır.

        TEMEL SORUN ENFLASYON VE SERMAYE EKSİKLİĞİ

        - Sanayinin döviz kuru ile yüksek faiz arasına sıkışmasının temel nedeni yüksek enflasyon ile sermaye eksikliğidir. Yüksek enflasyon hem sermayeleri eritiyor hem de faizleri yüksek tutarak şirketlerin maliyetlerini artırıyor.

        - Sermayeleri eriyen şirketler yatırımlarını ve faaliyetlerini giderek borçlanmayla yapar hale geliyor. 2018 yılında da sanayi şirketlerinin kaynak yapısında borçların payı yüzde 67 ile en yüksek düzeyine çıktı.

        - Buna paralel olarak 500 büyük sanayi kuruluşunun özvarlık oranı ise sürekli bir azalmayla yüzde 33’e inerek tarihi en düşük düzeyine geriledi.

        YENİ FONLAMA ŞEKLİ

        - Böyle bir tıkanıklığın eninde sonunda yaşanacağı belliydi. Çünkü Türkiye’de işine sermaye koyma ya da özvarlıkla çalışma alışkanlığı zayıf. Sermaye piyasası zayıf ve küresel kriz sonrasında da bir türlü ilerleme sağlanamadı.

        - Haklı olarak İSO Başkanı Erdal Bahçıvan da 500 Büyük Sanayi Kuruluşu açıklarken “Türk sanayisi fonlama şeklini değiştirmeli. Sermaye piyasalarının kullanılması, şirket birleşmeleri ve ortaklıkları önümüze koymamız gerek” dedi.

        - Ardından da ekledi: “Benim bütün sanayici dostlara en büyük tavsiyem, şirketlerinizin en kıymetli eleman ve danışmanlarının finansal departmanda olması gerçeği. Finansman artık hayatımızın en çok düşünülmesi ve değer yaratılması gereken birim. Kendimizin de yapacakları ev ödevleri var.”

        ÖZEL SEKTÖR BORÇ KRİZİ

        - Sanayinin bu anlayışa gelmesi önemli. Çünkü şu anki durum bir özel sektör borç krizinin yaşanılmasıdır. Hükümet ardı ardına finansal paketler açıyor. Ancak bu finansal paketler bedava veya geri ödemesiz değildir. Bu açıdan şirketlerin borçlarını daha da artırıyor.

        - Borç batağındaki şirketlerin ihtiyacı Erdal Bahçıvan’ın de belirttiği gibi, yeni ortaklıklar kurma, şirket birleşmeleri ve sermaye piyasalarının kullanılmasıdır. Borçlarını daha da artırmayacak yöntemlerdir.

        KREDİ TARAFINDA DENİZ BİTTİ

        - Zaten bankacılık tarafında da deniz bitti. Daha fazla kredi ancak daha fazla mevduat toplanabilirse ya da yurtdışından daha fazla borçlanmaya gidilirse verilebilir. Mevduat artışında ivme kaybı var. Dış borç imkanları da giderek azalıyor ve maliyetleri daha yüksek.

        - Kredi alınsa da faizi yüksek olacak. Durgun hatta daralan bir ekonomik ortamda yüksek faizi ödeyecek kadar karı kimin nasıl elde edeceği de ayrı bir sorundur.

        10 YILDIR YERİNDE SAYIYOR

        - Bu analizden sonra bitişikte yer alan 500 büyük sanayi kuruluşunun 2008 ve 2018 yıllarını hem TL hem de ortalama dolar kuru üzerinden karşılaştıran tabloyu incelemek daha anlamlı gelebilir. 500 Büyük’ün 2008 yılındaki üretimden satışları 186 milyar dolardan 2018 yılında yine 186 milyar dolar oldu. 10 yılda dolar bazında hiç değişme yok.

        - Çünkü GSYH’da da dolar bazında pek artış yok. 2008’deki 777 milyar dolarlık GSYH 10 yıl sonra 2018’de 784 milyar dolara yükselebildi. Artış sadece 7 milyar dolar.

        - GSYH’yı yerinde saydıran ve 500 Büyük’teki farklı bir tabloyu ortaya koyan aslında dolar kurundaki artış. Yıllık ortalama kur ile 10 yıllık fark yüzde 263. Kur bu kadar artınca elbette 500 Büyük’ün mali borçları da düştü, özkaynakları da. Her iki tarafta da yaklaşık 30’ar milyar dolar azalma var.

        BORÇ ÖZKAYNAK DENGESİ BOZULDU

        - Ancak asıl dramatik değişme toplam borçların artışında. Toplam borçlar kaynakların yüzde 52.7 düzeyinden 2018’de yüzde 67’sine çıktı. Kaynaklar içinde özkaynağın payı ise yüzde 47.3’ten yüzde 33’e geriledi.

        - Şirketler aşırı borçlu hale gelirken finansman yükleri de arttı. Kar arttı ve buna göre özkaynak karlılığı da yükseldi. 2008’de yüzde 9.9 olan rakam 2018’de yüzde 21.9 gibi ortalamanın da bir hayli üzerine çıktı. Normalde özsermaye için beklenen özkarlılık yüzde 15 civarında.

        - Ya da şirketler daha az sermaye ile daha çok kar eder hale geldiler. Ama borç batağına saplandılar ve bu durum sürdürülebilir değil.

        2008 İLE 2018’İN BENZERLİKLERİ

        - 2008 ile 2018’in benzerlikleri fazla. İkisinde de ekonomide sert bir ivme kaybı yaşandı. Büyüme 2008’de yüzde 0.8’e, 2018’de yüzde 2.6’ya indi. 500 büyük sanayi şirketi içinde zarar eden şirket sayısı 148 iken geçen yıl 119 oldu. Yani zarar edenlerin sayısı 2008’e göre daha az. Çünkü 2018’in büyümesi daha iyi.

        - Dikkat çeken başka bir gelişme ise 2008 yılında 500 büyük sanayi içinde 148 yabancı sermayeli kuruluş yer alırken 2018’de bu sayı 117’ye düştü.

        Diğer Yazılar