Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Küresel Ekonomik Görünüm raporunu güncelleyen IMF, bu yıl ve gelecek yıl için fazla umut vermedi.

        -Dünya büyümesini bu yıl için nisan ayı tahminine göre 0.1’lik azaltmayla yüzde 3.2’ye, gelecek yıl da yüzde 3.5’e çeken IMF bunun nedenlerini ticaret savaşlarına ve Brexit’e bağladı.

        -Raporda gelişmekte olan ülkelerin bu yılki büyüme oranı 0.3 düşürülerek yüzde 4.1 düzeyinde tahmin edildi.

        -Dünya ticaret hacmi de buna paralel 0.9 puan düşürüldü ve yüzde 2.5’e çekildi.

        -Petrol fiyatlarında yüzde 4.1 azalma, tüketici fiyatlarında herhangi ise bir değişme öngörülmedi.

        -Enflasyon gelişmiş ülkelerde yüzde 1.6, gelecek yıl ise yüzde 2.0 bekleniyor. Gelişmekte olan ülkeler enflasyonu ise yüzde 4.8 ve yüzde 4.7 öngörüldü.

        -6 aylık ortalama dolar Libor faizi bu yıl için yüzde 2.4 ve gelecek yıl için yüzde 2.3 tahmin edildi. Libor oranı geçen yıl yüzde 2.5 ile son 10 yılın en yüksek düzeyindeydi.

        BÜYÜME, ENFLASYON VE FAİZDE FARKIMIZ

        -Küresel ekonomi için verdiğimiz bu rakamlara oranla Türkiye’nin en fazla ayrıştığı kalemler büyüme, enflasyon ve faiz oranları oluyor.

        -2019 için resmi büyüme tahmini yüzde 2.2 ile gelişmekte olan ülke ortalamasının yarısı düzeyinde kalacak. İlk kayıp buradan geliyor.

        -Enflasyon oranında önümüzdeki aylarda baz etkisinin de katkısıyla hızlı düşüşler bekliyoruz. Enflasyon, eylül ve ekimde tek haneli rakamlara inecek. Yıl sonu için resmi tahmin yüzde 14.6 ama pekala yüzde 13 dolayında yılı kapatabiliriz. Ancak gelişmekte olan ülkeler enflasyonu yüzde 4.8 öngörülüyor. Bunun en az iki katı düzeyinde bir enflasyona sahibiz. İkinci kaybımız da burada.

        - Üçüncü kaybımız ise faizde. Dünya için hesaplanmış ortalama bir faiz yok. Ancak Libor oranı ortalaması yüzde 2.3 olarak bekleniyor. Türkiye’de de faiz oranları yüksek ve politika faizinde dünya altıncısı durumundayız.

        FAİZDE DÜŞÜŞÜN KALICILIĞI ENFLASYONA BAĞLI

        -Ekonomik durgunluğa ve enflasyon düşüşüne paralel yeni bir faiz indirimi dalgası başlamak üzere.

        -Ne kadar enflasyon o kadar faiz kuralı Türkiye’de çalışıyor. Türkiye’nin politika faizi ise yüzde 24’te. Politika faizinin yüksekliği bakımında Türkiye dünyada 6. sırada yer alıyor.

        -İlginçtir enflasyon sıralamasında da Türkiye dünyada 6. sırada.

        -Faiz oranı ile enflasyon arasında 8 puanı aşan bir fark oluştu. Bu köpük, önden yüklemeli bir şekilde alındıktan sonra, faizlerin düşüşüne devam etmesi ve bu düşüşün kalıcı hale dönüşmesi, enflasyonun düşüşüne bağlı olacaktır.

        FAİZLER DÜŞŞE DE UCUZ KAYNAK YOK

        -Aksi kredi kullananlara kaynak aktarımı olur ki, bu durumu 1970’lere kadar yaşadık. Krediyi ancak siyaseten güçlü kişiler alırdı ya da kredi alacaklar banka müdürünü hoş tutmak zorundaydı.

        -Mevduat sahipleri büyük kayıplara uğradığından alternatifler alanlara yöneldi. Altın, başta yazlık olmak gayrimenkul ve dövize yatırım eğiliminin artması, sonunda da bankerlere para kaptırma böyle bir ortamda gerçekleşti. Bir daha aynı noktaya geri dönemeyiz. Ortam çok değişti, sermaye hareketleri serbestleşti ve kredi hacmi çok büyüdü.

        -Bu durumda faizler nominal veya reel olarak düşse bile, inmiş haliyle dahi, ucuz kredi veya ucuz kaynak bulunamayacak. Finansal kaynakların belli bir maliyeti her zaman olacak.

        REEL SEKTÖR REFORMU ZORUNLU

        -Üstelik bankalar büyük gruplara verdikleri kredilerden bazılarını da, KOBİ’lere kullandırdıkları kredilerden bir kısmını batırdı veya yeniden yapılandırmak zorunda kaldılar. Artık ister istemez daha dikkatli davranmak zorunda kalacaklar. Fazlasıyla para batırdılar, daha fazlasına güçleri yok.

        -Bu nedenle krediyi alacak olan geri ödemeyi de yapacak. İşinden, kredi geri ödemesini yapacak parayı kazanmak durumunda kalacak. Ya da bankalar ancak bu tür şirketlere kredi verecek. Yeni düzen artık böyle işleyecek. Bu da reel sektörde yeniden yapılanmayı ve daha verimli çalışmayı zorunlu kılıyor. Sorunumuz zaten reel sektör.

        HAKAN ATEŞ’İN UYARISI

        -Bu yeni bankacılık düzenin işaretlerini DenizBank Genel Müdürü Akan Ateş’in dünkü açıklamasında görüyoruz. Reel sektöre en çok kredi açanlardan biri olarak Hakan Ateş bu konuda şunları kaydetti:

        “Eğer risk algısını yükseltecek başka faktörler devreye girmezse enflasyonun ve faizlerin hızla düşmesini beklemek gerekir ve öyle de oluyor. Bu sürecin bir süre devam edeceğini öngörüyoruz.

        Ama bundan sonra özel sektörün yeniden devreye girebilmesi için, sadece finansal açıdan değil, tamamen yeniden yapılanması ve bankacılık sektöründeki limitli finansman kaynaklarının zombi şirketlere değil, katma değer yaratacak firmalara yönelebilmesi gerekecek. Bu ne kadar çabuk olabilirse ekonomi de o kadar hızlı durgunluktan çıkarak, dış açıklarını ve enflasyonunu yeniden çok yükseltmeden yüzde 3-5 aralığında makul ama istikrarlı bir büyüme hızına kavuşabilecek.”

        Diğer Yazılar