Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası yılın 3. Enflasyon Raporu’nda yıl sonu tahminini 0.7 puan aşağı revize ederek yüzde 14.6’dan yüzde 13.9’a indirdi. Bu küçük oranlı indirim sonrası TCMB politika faizi ile beklenen enflasyon arasındaki makas 5.85 puana yükseldi. Merkez Bankası da faiz indirimi için kayda değer manevra alanı görüldüğü mesajını verdi.

        Enflasyon tahminini revize etmede ihtiyatlı bir yaklaşım görüyoruz. Bizim tahminimiz de yüzde 13 civarında bir gerçekleşme olabileceği yönünde. Ancak önceki gün Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak kamusal fiyat ayarlamaları ile enflasyon düzeyi arasında mühendislik hesaplamalarından söz etti. Yapılan tahminlerin ne kadar da pamuk ipliğine veya ekonomiyi yönetenlerin kararına bağlı olduğunu bir kere daha anladım.

        İNDİRİMDE 4-2-2’YE DEVAM

        -Enflasyon Raporu’nda revize edilen yıl sonu enflasyon tahmini faiz düşürülmesinde 4-2-2 formülünü değiştirmedi. Biz zaten bu formülü yüzde 13’lük enflasyona göre oluşturmuştuk. Üzerine de yaklaşık 3 puanlık bir reel ve makul faiz koymuştuk.

        -Önceki gün Bakan’ın, dün de TCMB’nin toplantısında makul reel faiz oranının ne olması gerektiği soruldu. Bakan Albayrak bu oranı belirttiğinde pozisyonunu da açıklayacağından soruyu ustaca savuşturdu. Her ülke gibi Türkiye’nin de düşük faizden yana olması gerektiğini söylemekle yetindi. -Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal bekledikleri reel faiz oranı konusunda epeyce söz etti. Ancak sözlerinden net bir sonucu ben çıkartamadım. Dolayısıyla koltuğa yeni oturmuş olsa da, klasik merkez bankası başkanları gibi, konuşup da bir şey söylememeyi becerdiğini belirtelim.

        REEL FAİZİN ÖNEMİ

        -Ancak makul reel faizin ne olması gerektiği önemli bir sorudur. Yanıtı da gelişmelere göre piyasa işlemleri çerçevesinde parayı verenlerle krediyi kullananlar tarafından verilir. Devlet de makro düzeydeki kararları çerçevesinde işin içine girer.

        -Reel faizin önemi şurada ki, ölçü kaçırıldığında, dengeler de, ekonomiye etkisi de değişiyor. Reel faizin yüksek olduğu dönemler ulusal para değerleniyor, aynen son bir yılda gerçekleştiği gibi. Ekonomik aktivite, tüketim, üretim, iş yapma, risk alma, gayrimenkul ve inşaat faaliyetleri negatif etkileniyor. Çünkü faize ve TL araçlara yatırım cazip hale geliyor.

        -Reel faizin düşük tutulduğu veya negatif olduğu dönemlerde tersi gelişmeler söz konusu. Tasarruf etme eğilimi azalıyor, tüketim, üretim, borçlanma yaygınlaşıyor. Risk alma, gayrimenkul fiyat ve faaliyetleri artıyor. Çünkü paranın değeri ucuz.

        DÖVİZ HESAPLARI 35.5 MİLYAR DOLAR ARTTI

        -Hatta reel faizin düzeyine göre dolarizasyon eğilimi hızlanıyor veya yavaşlıyor da. Son bir yılda Türkiye olan ise bu dediğimize uymuyor gibi görünüyor. Bitişikteki Merkez Bankası grafiğinden görülebileceği gibi, yurtiçi yerleşiklerin döviz hesapları 7 Eylül 2018’de 151.2 milyar dolardan 19 Temmuz 2019’da 186.7 milyar dolara çıktı. 10 ay gibi bir zamanda zamanda 35.5 milyar dolarlık bir artış gerçekleşti. Döviz hesapları yüzde 23 veya dörtte bir düzeyinde büyüdü. Ciddi bir artış. Döviz mevduatları TL mevduatları geçti ve toplamın yüzde 54’ine yükseldi.

        DOLARİZASYONDA KUR VE RİSK ARTIŞI ETKİLİ

        -Burada tabii kurun ve bağlı olarak enflasyonun artışı çok etkili. Yerleşikler kur artışlarından döviz satın alarak kendilerini korumaya alıyor. Ya da ortada bir kazanç olacaksa buna kendini ortak etmek istiyorlar.

        -Bu dönemde tabii işin içine risk unsurları da fazlasıyla girdi. Ana risklerden seçimler geride kaldı. ABD ile S400 çerçevesinde yaşanan krizde de en kötüsünün olmayacağı yıl ortası itibariyle anlaşıldı. Küresel ticaret savaşlarında ise bir durulma ve görüşmelerin yeniden başlaması durumu yaşandı.

        -Türkiye’de ekonominin içine girdiği durumda bir risk unsuru. Ancak burada cari açık kapanıyor, enflasyonla birlikte faizler düşüyor. Bu da konjonktürel olarak havayı yumuşatıyor.

        -Dört ana riskin dördünde de ya ciddi düzeyde düşüş ya da düzelme var. Özellikle de yıl ortası itibariyle G20 Zirvesi’ndeki görüşmeyle iki ana riskte kayda değer düşüş gerçekleşti.

        DÖVİZ HESAPLARINDA ÇÖZÜLME BAŞLADI

        -Bu çerçevede acaba döviz mevduatlarındaki çözülme olur mu? Olursa ne kadar olur?

        -Bu konuda geçmişteki yaşanan eğilimler iyi bir yol gösterici olabilir. Risk unsuru ortadan kalktıkça döviz hesapları azalıyor. Burada da risklerde azalma henüz yeni yıl ortası itibariyle gerçekleşti. Riskli dönemi izleyen aylarda çözülme başlıyor.

        -Nitekim bizde de faiz indirim süreciyle bu eğilim başlamış olabilir. Bakan Albayrak’tan sonra TCMB Başkanı da döviz hesaplarında çözülme olduğunu açıkladı. İlk rakamı bugün göreceğiz. Bu haftanın rakamları da gelecek Perşembe günü belli olacak. Ancak kurun 5.50 seviyelerine gelmesinden de anlaşılacağı üzere kayda değer bir çözülme başladı.

        ÇÖZÜLMENİN NEDENLERİ NE?

        -Çünkü düşüş sürecine giren faizi en yüksekte yakalamak yüksek kazancı beraberinde getiriyor. Geç kalan daha düşük faiz oranına razı olacak. Ya da daha gerileyen kurdan dövizini bozdurmak durumunda kalacak. Bu çerçevede erken davranan kazanıyor.

        -Ayrıca cari açık kapanmak üzere. Hemen herkes de yeterince döviz aldı. Biraz yukarıda da belirttik, diğer risklerden bazıları ortadan kalktı, bazıları da azaldı.

        NE KADAR ZAMANDA, NEREYE KADAR?

        -Döviz hesaplarında çözülme yavaş yavaş olacak ve zaman alacak. Geçmişte de böyle olmuş. Şimdi daha sert bir çözülmeye yol açacak çok güçlü nedenler de ortada yok.

        -En çok nereye kadar çözülebilir sorusuna verilecek yanıt ise yükselişe geçtiği yere kadar, yani 151 milyar dolara kadar inebilir. Daha altına düşmesi ise çok uzun yıllar alabilir. Biz göremeyebiliriz.

        -Çünkü enflasyonun tek haneli rakamlara inmesi, burada istikrar bulması, bu istikrardan emin olunması yılları alacak.

        -Normalde böyle bir düşüş, koşullarda tersine bir gerçekleşme olmazsa, çıkış döneminden daha fazla zaman alabilir. Eğer böyle bir fırsat penceresini ve zaman dilimini yakalayabileceksek çözülmenin devamı gelebilir.

        -Kaldı ki, TL’nin istikrarının da aynı şekilde sağlanması gerekir ki, tasarruf sahipleri 5-10 yılda ve hatta daha uzun vadede ikna olsun ve döviz hesaplarını çözsün.

        ALTIN ANAHTAR REEL FAİZ

        -TL’nin istikrar kazanabilmesinin de insanların yerli parayla tasarruf etme alışkanlığı kazanmasının bir şartı var. Makul reel bir faizin istikrarlı bir şekilde uygulanması ve zaman zaman da olsa negatif faiz bölgesine düşülmemesidir.

        -Hem dövize yönelmeyi önlemek ve milli para ile tasarrufları özendirmek, hem de finansal sistemi kaynak yönüyle büyütebilmenin altın anahtarı reel faizdir.

        -Çünkü Türkiye sermaye fakiri bir ülkedir. Burada ucuz kaynak olmaz. Olursa hem güçlü ve nüfuslu kişilerin eline geçer, hem de çarçur edilir ve batırılır zaten.

        NE KADAR BÜYÜME O KADAR REEL FAİZ

        -Ancak gördük ki reel faizin ne olabileceği konusunda bir mutabakat yoktur. Bence ideal ve makul olan reel faiz oranı büyüme oranına paralel giden orandır. Büyüme düzeyinde bir reel faiz ne para sahipleri lehine, ne de aleyhine bir durumdur. GSYH’nın yüzde 5 arttığı bir yılda aynı oranda bir reel faiz ideal faizdir.

        -Aynı zamanda da reel sektöre, ticarete ve tüketicilere etkin kullanılmayan, batırılacak, ucuza kaynak verilmesinin önüne geçilecek. Parayı kullananlar üretim, tüketim ve hizmetle milli geliri büyütebildikleri oranda para sahipleri, diğer taraflar da payını alacak.

        -Kaldı ki parayı talep edenler arz edenler arasında öyle net ayrımlar yoktur. Ekonomik insan pekala hem tasarruf sahibi hem de borçlu olabilir.

        Diğer Yazılar