Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk heyetinin Amerika ziyareti devam ediyor. İlk gelen haberler de pozitif yönde. Karşılıklı olarak ticaret hacmini 100 milyar dolara çıkarmak için öneriler ve yol haritasının ortaya konulması bekleniyor. Ancak ilerleme sağlanabilmesi için Türkiye ve Amerika’nın sorunlu alanları azaltması ve anlaşması lazım. Bu da hiç kolay değil. En başta Rusya’dan alınan S400’lerin durumunun ne olacağı var.

        PAZARLIK BAŞLADI

        -Ancak iki ülke arasında görüşmelerin hatta pazarlıkların başladığına dair işaretler geliyor. Bunlardan ön önemlisi ABD tarafının Türkiye F-35, patriot sistemlerini de kapsayan bir paket sunduğuydu. Amerika’nın teklifini ABD Ankara Büyükelçisi David Satterfield’in sözlü olarak Türk heyetine ilettiği belirtildi.

        -Bu haber akış Türkiye piyasalarını ateşledi. Dolar kuru 5.70’in altına inerken borsa yükseldi. TL en çok değer kazanan para biri, borsa da en çok prim yapan piyasa oldu.

        -Piyasaları canlandırmaya pazarlığa başlanması yetti bile. Bakalım pazarlıklar Türkiye lehine sonuçlanacak mı? Sonuçlanırsa bunun pozitif kalıcı etkilerini önce finansal piyasalarda sonra da reel ekonomide görebiliriz.

        50 MİLYAR DOLARLIK HAVUÇ

        -Çünkü önümüze konulan havuç büyük. Patriotların alınması, F35 projesine dönüş elbette önemli. Ama ikili ticaret hacminin 20 milyar dolardan 100 milyar dolara çıkarılma çapası daha önemli.

        -Bunu gerçekleştirmek üzere serbest ticaret anlaşması yapılması da çok önemli stratejik bir kazanım olur.

        -Bugün ihracatımızın yarısını AB ülkeleri ile yapıyoruz. ABD ile anlaşırsak dünyanın batısında ikinci büyük ihracat pazarına kavuşacağız.

        MADALYONUN DİĞER YÜZÜ

        -Madalyonun parlak yüzü böyle. Karanlık yüzünde ise ABD ile anlaşamamak var. İşte o zaman ekonomide de, piyasalarda da tersi gelişmelere hazırlıklı olmak gerekir.

        KÜRESEL KRİZDEN KORUR

        -ABD ile anlaşmanın ekonomik yönden önemi çok büyük. Sadece dış ticaret hacmini artırmakla sınırlı değil. Önümüzdeki dönemde yaşanabilecek küresel ekonomik zorluğun üzerinden atlamak için de, iyi bir köprü görevi üstlenebilir.

        -Çünkü IMF Başkanı Lagarde önceki gün “2020’da Çin ile ABD arasında ticaret savaşı devam ederse dünya büyümesinin yüzde 1’in altına, yüzde 0.8’e inebileceğini” söyledi.

        -Bu yılki büyümenin ise yüzde 3 veya ona yakın düzeyde gerçekleşmesi bekleniyor. Yüzde 3’ten yüzde 0.8’e düşüş gerçekleşirse dünya ekonomisinde nelerin yaşanacağını kestirmek zor değil.

        -ABD ile Çin’in anlaşması mümkün ama ticaret savaşına devam etmesi de. Dünya ekonomisi de böyle bir bıçak sırtında gidiyor.

        IMF MUHALEFETLE DE GÖRÜŞTÜ

        -ABD ile anlaşmaya varmanın bir önemi daha var. IMF ile anlaşma yapmanın da yolu açık demektir. ABD Hazinesi’nin desteğini alamayan ülkelerin IMF ile iyi bir anlaşma yapması çok zor.

        -IMF de nereden çıktı demeyin. Kötüleşecek dünya ekonomisi karşısında IMF ile anlaşma bir seçenektir.

        -Kaldı ki 4. Madde görüşmeleri için Türkiye’ye gelen heyetle IMF Avrupa Direktörü Poul Thomsen de Ankara’daydı. Muhalefet partilerinin ekonomi kurmaylarıyla görüşmesi de olay oldu. Hazine görüşmenin kendilerinin bilgisi dışında yapıldığını belirterek IMF’yi uyardığını açıkladı. Polemiklerin dozu artarken tartışmalara yol açan muhalefetle görüşmenin iki önemli ayrıntısı var.

        IMF’DE NEYİN HAZIRLIĞI?

        Biri, 4 madde IMF’ye üye her ülke için yılda bir kez yapılır. Eğer bir stand-by anlaşması ve kredi ilişkisi yoksa bu ziyaretleri alt düzey çalışanlar yapar. Türkiye’ye ise Avrupa İcra Direktörünün gelmesini eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz şöyle yorumladı: “Thomsen gibi yöneticiler daha üst düzeyde anlaşma ve görüşmeler için devreye girerler. Thomsen’i Ankara’da görünce insanın aklına, iktidar IMF ile yeni bir anlaşma yapmaya mı hazırlanıyor sorusu gelmiyor değil.”

        GÖRÜŞMENİN BEDELİ

        -İkinci önemli nokta ise IMF yetkililerinin muhalefet temsilcileriyle görüşmesinin ve bunun ortaya çıkardığı polemiklerin iktidarın elini güçlendirmesidir.

        -Olur ya bundan sonra iktidar IMF ile anlaşmaya giderse muhalefetin IMF’yi, iktidarı veya anlaşmayı eleştirme lüksü kalmıyor. Çünkü kendilerine denilebilir ki “IMF ile görüşen siz değil miydiniz.” Bu da muhalefete IMF ile görüşmenin bedeli olarak kesildi gibi.

        Diğer Yazılar