Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD, Türkiye’ye patriot silahlarını satmadı. Savunma silahının olmayışının ülkenin güvenliğinde zaafıyet doğurduğu açık. Nitekim bu açığı Rusya’dan S400 alımı ile kapatmayı hedefledik.

        Koronavirüs başladığında ilk önce marketlere koştuk, gıda stokladık. Üretim ve tedarik yeterliydi, sıkıntı yaşanmadı. Ancak bazı ülkeler buğday, mısır, pirinç, ayçiçeği gibi stratejik ürünlerin ihracatını yaz ortasına kadar durdurdu. Salgın uzun sürerse sonraki yıllarda yasak devam edebilir ve ihtiyacımız olursa bu ürünlerden ithal edemeyebiliriz. Dövizimiz olsa da satın alamayabiliriz.

        GIDANIN ÖNEMİ

        -Uzun yıllardır yaşamadığımız bir pandemi nedeniyle gıdanın ülke için stratejik önemini, yerel ve yeterli düzeyde olmasının hayatiyetini daha iyi anladık. Tarım üretiminde farkındalık arttı ve önümüzdeki dönemde ülkemizde de dünyada da tarımsal sektör öne çıkmaya aday. Tıpkı sağlık gibi.

        -Tarımda kendi kendine yeterli az sayıdaki ülkeden biriyiz. Dış ticaretimiz geçmişte oldukça fazla veriyordu, son yıllarda ithalat giderek arttı ve neredeyse başa baş duruma geldik. Yeni bir atılım ve yeni yaklaşımla tarımsal üretimin artırılması gereği ortada.

        -Pekala tarımın nüvesini oluşturan tohumculukta atılım yaparak aleyhimize olan dış ticaret tablosunu tersine çevrilmesinde olduğu gibi, bunu da başarabiliriz. 2002 yılında Türkiye ihraç ettiği tohumun iki katını ithal ediyordu. Bu durum azalarak da olsa 2012 yılına kadar sürdü. Sonra da tersine dönmeye başladı, ihracat öne geçti. İthalat yıllık 200 milyon dolar civarında yatay seyrederken, ihracat 100 milyon dolardan 286 milyon dolara çıktı. 56 milyon dolar dış ticaret fazlası vermeye başladık.

        REKLAM

        -Yapılan ise tohumculuktaki açığın farkına varılması ve özel sektörün devreye sokularak insanımızın dinamizminden yararlanılmasıydı.

        ANADOLU’NUN BEREKETİ VE İNSANI

        -Bir de tabii üzerinde yaşadığımız toprakların hakkını teslim etmek gerekiyor. Bu coğrafya ilk yerleşik tarımın yapıldığı verimli ve bereketli topraklar. Türkiye 4 bin çeşitten fazla ata tohumuna sahip. Endemik çeşitlik açısından çok zenginiz. Hatta Avrupa’nın toplamına yakınız. İşte tohumculukta başarıyı, özel girişimciler yanından zengin ata mirası tohumlarımız getirdi. Ata tohumlarımız ıslah edilerek sertifikalı ve daha verimli tohumlar haline getirildi.

        -Bunun sonucunda tarımsal üretimde verim arttı ve tohumculukta yabancı hakimiyeti kısa sürdü. Yerli ve milli tohum öne çıktı, bu alandaki geleceğimizi güven altına aldık. Şair Ahmed Arif’in dediği gibi “Anadoluyum ben, tanıyor musun?”

        TOHUM MİLLİYETÇİLİĞİ

        -Her ne kadar tohumun yerlileşmesinde başarı sağladıksa halen Türkiye’de üretilen tohumlarının bazılarının gen sahibi, yani lisans sahibi yabancılar. Toplam ticari tohum üretiminin yaklaşık yüzde 15’inin yabancı kökenli tohumların Türkiye’de üretilmesiyle oluştuğunu biliyoruz.

        -Bu tohumları gen sahibi ülkeler ve uluslararası şirketler zamanı geldiğinde bir silah olarak kullanır mı? Bu tohumla üretim yapamazsın diyebilir mi? İlişkilere ve dünyanın konjonktürüne bağlı. Rakip ve düşman kamplarda yer alırsak pekala yabancı tohumlardan kullanamayacağımız olabilir. Bu da uzun vadeli bir risk unsuru.

        -Türk tohumculuk sektörünün hedefi ise 2023’te yüzde 15’lik yerli olmayan tohum payının azaltılması ve yerine ata tohumlarının kullanılmasını sağlamak. Bu gerekçeyle de “tohumda milliyetçilik” sloganını ortaya atıyorlar.

        REKLAM

        KORONAYLA MİLYARLIK ÇİÇEK ÇÖPE GİTTİ

        -Her yıl Kartepe Zirvesi'nde yapılan Ekonomi Gazetecileri Derneği EGD ile Türkiye Tohumcular Birliği TÜRKTOB buluşması bu yıl online ortamda gerçekleştirildi. TÜRKTOB ve Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği ECOSA Başkanı Savaş Akcan koronavirüs etkisi ve milli tohumun önemine dikkat çekti, tarım arazilerin korunması, tohumda dış ticaret ve İsrail algısına kadar çeşitli konularda soruları yanıtladı. 2019’da 80.4 milyon dolarlık ihracat yapan süs bitkileri sektörünün küresel salgın sürecinde çok büyük darbe yediğini belirten Savaş Akcan “Nisan ve mayıs ayları tam hasat zamanımızdı. Siparişler durdu, gümrük kapıları kapandı. Yaklaşık 1 milyar TL'lik çiçek çöpe gitti” dedi.

        TÜRKTOP BAŞKANI NE DİYOR?

        Gelen sorulara verdiği cevaplarda Akcan’ın özet açıklamaları şöyle:

        -“Ülkemizde gıda güvencesi açısından kıtlık düzeyinde bir sorun yaşanmasını beklemiyoruz. Ancak belirsizlikler her alanda olduğu gibi tarımda da riskleri arttırdı. İlgili kurumlar salgının olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik gerekli tedbirleri almaya devam ediyor. Burada önemli olan çiftçilerimizin daha çok gelir elde etmesini sağlayacak politikaların uygulanması, desteklerin artması ve ürünlerinin değerinde satılacağını bilmesidir.

        -Salgın nedeniyle tarımsal üretimin ve gıda tedarikinin zorlaşması ve daha pahalı hale gelmesiyle küresel düzeyde 'gıda milliyetçiliği' olarak adlandırılabilecek şekilde ülkelerin kendi stoklarını muhafaza etmelerine öncelik verdikleri görülüyor.

        ARTIK İHRACAT İTHALATTAN DAHA FAZLA

        -Bu açıdan bakıldığında bitkisel üretimin temeli ve hayvancılıkta yem bitkileri üretiminin vazgeçilmezi ve en stratejik unsuru olan tohumlukların (tohum, fide, fidan) ve sektörün önemi daha iyi anlaşılmaya başlandı.

        REKLAM

        -Türk bitki ıslahçıları tarafından geliştirilen ve yerli firmalar tarafından üretilen tohumluk çeşitlerinin yabancı çeşitlere göre hiçbir eksiği yok. Yerli ve milli tohumlarımız tamamen yerli sermayeli şirketlerin yurtiçi gen kaynaklarından ıslah edip geliştirdikleri tohumlardır.

        -Şu anda tahıl ihtiyacımızın yüzde 70'ini, baklagillerin yüzde 97'sini, çayır-mera ve yem bitkilerinin yüzde 92'sini ve sebzelerin yüzde 60'ını yerli ve milli tohumlarla karşılıyoruz.

        -Mısır, ayçiçeği, şeker pancarı, pamuk ve patates gibi tohumluk açığı olan ürünlerde ise gün geçtikçe milli tohum çeşitlerimiz artıyor.

        -Tohumculuk sektörü 2019’da tohum, fide ve fidan olarak toplam 286,4 milyon dolar ihracat, 228,4 milyon dolar ithalat yaptı. 58 milyon dolarlık bir dış ticaret fazlamız var. 91 ülkeye ihracat yapıyoruz ve ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 108’den yüzde 125'e çıktı. Oran bu yıl daha da artacak. İthalat düşecek.

        İSRAİL’İN PAYI SADECE % 0.8

        -İhtiyacımızın büyük kısmı milli tohumlardan karşılanıyor. Ama İsrail'e mahkum olduğumuz gibi bir algı da var. Bunun gerçekle hiçbir ilgisi yok. 1.5 milyar dolarlık üretim değeri olan tohumculuk sektöründe İsrail'in payı 12 milyon dolardır. Pazarın binde 8'i kadar bir İsrail ithalatı var. Anlatıldığı gibi yurt dışı, İsrail bağımlılığı söz konusu değil.

        -Tohumculuk sektörü daha çok genç. Bu nedenle Türk şirketlerinin sermayesi yabancı şirketlere göre daha zayıf. Yabancı şirketlerin tanıtım ve pazarlama için ayırdıkları bütçelere şimdilik bizim erişmemiz zor. Bu nedenle en az yabancı çeşitler kadar verimli ve kaliteli çeşitlerimizi tanıtmakta zorlanıyoruz. Ulusal gıda egemenliğinin ön planda olacağı önümüzdeki dönemde çiftçilerimizden en önemli talebimiz; milli çeşitlerimizi kullanmalarıdır.

        SALGIN TARIM İÇİN FIRSAT AMA DESTEK LAZIM

        -Küresel salgının Türk tarımı için bir fırsat. Avrupa'da tarımsal üretimin yoğun yapıldığı ülkeler, aynı zamanda koronavirüsten en çok etkilenen ülkelerdir. Yaş sebze-meyve başta olmak üzere Avrupa'yı biz doyurabiliriz, destek olabiliriz.

        REKLAM

        -Ancak, bunun için her zamankinden daha çok üretmek zorundayız. Bizler de bu amaç ve tüm dünyaya tohum ihraç edebilmek için, Türki Cumhuriyetlerde tohum üretmek istiyoruz.

        -Üretim artışı için çiftçinin kazanması lazım. Ancak tarımda girdi maliyetleri çok yüksek. Teşvikler çok az. 2006 yılında çıkartılan Tarım Kanunu ile teşviklerin GSYH’nın yüzde 1’inin altında olmaması lazım. Buna göre tarımın bu yıl 50 milyar liraya yakın teşvik alması lazım. 22 milyar liralık teşvike bu açıdan sevinemiyoruz.

        -Eğer yıllar içinde teşvikler GSYH’nın yüzde 1’i düzeyinde tutulabilseydi bugün bankalara olan 120 milyar liralık borç da olmayabilirdi. Kanunda yer alan destekler verilmezse çiftçi borç sarmalından kurtulamayacak.

        TARIM ARAZİLERİ KORUNMAZSA AÇ KALIRIZ

        -Koronavirüs bize, üretimin ve üreticinin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha gösterdi. İstediğiniz kadar paranız olsa dahi yurtdışına bağlı yaşayamazsınız. Dolayısıyla kendinize yeter olmak zorundayız.

        -Tarım için öncelikle toprak lazım. Dünyada çoğaltılamayan tek şey toprak. Cumhuriyet tarihi boyunca tarım arazilerin yaklaşık yarısını kaybettik. Sakarya’nın en iyi tarımsal topraklarını sanayiye açtık, şimdi Çankırı’nın bozkırında tarım yapmaya çalışıyoruz. Toprağımız olmazsa üretemeyiz, üretemezsek herkes aç kalır. Toprağın kıtlığından dolayı dikey tarım da gündeme gelecek.

        -Tarımcıların temel beklentisi var olan tarım arazilerini kaybetmemek, sanayiye ve şehirleşmeye kaptırmamak. Tarım arazileri sıkı şekilde muhafaza edilmeli ve amaç dışı kullanımı engellenmelidir. Aksi takdirde önümüzdeki süreç içerisinde işleyecek toprağımız kalmayacak.”

        Diğer Yazılar