Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        23 yıl önce yaptığımız borsa endeksinden çift sıfır atmayı bugün yeniden tekrarlıyoruz. Yaşadığımız yüksek enflasyonun bir sonucu olarak bol basamaklı rakamları azaltıp sadeleştirme yapıyoruz.

        Aynen Türk Lirası’ndan 2005 yılında 6 sıfır atmamız gibi.TL’den tek seferde 6 sıfır atarken Borsa Endeksi’nden niye 2 sıfır, 2 sıfır eksiltme yapıyoruz?

        Bir kere Borsa Endeksi’nden sıfır atma olayı paranınkinden 8 yıl önce gerçekleşti. Tam da TL’den 3 veya 4 sıfır atılması tartışmaları başlamışken, dönemin Borsa Başkanı Tuncay Artun elini çabuk tuttu.

        TL 6 SIFIR ATTI, BORSA NİYE 4’TE KALIYOR?

        -Endeksten sıfır atılırken iki sıfırla sınırlı kalınmasının bir nedeni 1986 Ocak ayı başlangıcının 100 kabul edilmesiydi. Dolayısıyla geriye giderken sayının önüne sıfır ve virgül konulması dönemin yöneticilerince tercih edilmedi.

        -1997’de 2 yerine 4 sıfır atılsaydı endeksin 1986 Ocak değeri 1 değil, 0.0100 olarak ifade edilecekti. Aynen bugünden itibaren olduğu gibi. Sadeleştirme yaparken geçmiş veriler karıştırılacaktı.

        -Artık ikinci çift sıfır atılmasından sonra sade endeks dönemi bitecek, geçmişi daha karışık endeks dönemi başlayacak.

        -23 yıl önce erken davranıldı, TL’den sıfır atılırken de hiçbir şey yapılmadı, şimdi yapılan da bana göre eksik yapılıyor. Madem geçmiş bu kadar karıştırıldı, en iyisi TL’ye paralel sıfır atması yani, iki sıfır yerine dört sıfır atılmasıydı. Sonuçta endeks bir finansal fiyat göstergesi. TL gibi, döviz gibi ve bütün diğer fiyatlar gibi.

        REKLAM

        TL İLE UYUM FIRSATI KAÇTI

        -Üstelik endeksin psikolojik açıdan ucuz gözükmesi çok daha vurgulu olurdu. Cuma gününü 119.202’den tamamlayan BİST 100 Endeksi’nden 2 sıfır atarak 1.192 olarak göstermek başka, dört sıfır atarak 11.92 şeklinde ifade etmek daha başka etki yaratabilirdi. Amaç endeksi kuşa çevirmekse 4 sıfır atmak daha çok işe yarardı.

        -Ayrıca TL’den 6 sıfır atmış bir ekonomide toplumun en uyanık kesiminin 4 sıfıra uyum göstermemesi diye bir şey söz konusu olmazdı. Daha radikal bir adım ve daha radikal bir etki yaratabilirdi. Bu fırsat kaçtı.

        -Artık çift sıfır atıp TL ile eşitlenmek için herhalde bir 20 sene daha beklenir.

        YÜKSELTİCİ ETKİ YAPAR

        -Sıfır atmanın gelelim fiyatlara etkisine. Endeksi yükseltici bir etkisi olacağı açık. Sıfır atarak hızla kuşa dönen endeks ve fiyatlar yeniden deve olma yolunda ilerliyor.

        -Toplum olarak bozuk parayı veya para bozdurmayı seviyoruz galiba. Cebimiz daha şişkin duruyor. 200 TL’lik banknot yerine 10 tane 20’lik banknot taşımak zengin hissettiriyor.

        -Borsada hisse bölünmeleri de her zaman fiyat artışlarını tetikledi. Şirketler bu eğilimi iyi kullandı. Dağıtılan temettü tutarları kısılırken, bedelsiz sermaye artırımlarına yüklenildi. Hisse senedi fiyatı bölününce piyasanın gözüne ucuz göründü ve kısa sürede eski fiyat düzeylerine çıkıldı. Hisse senedinde yapılan şimdi endeks bazında yapılıyor diyebiliriz.

        23 YIL ÖNCE OLAN

        -23 yıl önce sıfır atarken de böyle oldu. Endeks çok hızla yükseldi. Sıfırın atıldığı 1997’nin 2 Ocak aynı zamanda borsanın rekor günüydü. 3 Ocak günü ve sonraki günler de borsanın rekorları ardı ardına geldi. Borsa en büyük rallilerinin birini aynı ayda yaşadı. Hatta borsa tarihinin 15 büyük rallinin 3’ü 1997 yılındaydı.

        REKLAM

        -Borsa ocak ayında yüzde 64.45 prim yaptı. Yılın geride kalan 11 ayının bir ayı hariç her ay kazandırdı. Sonuçta 1997’yi borsa yüzde 253.63 düzeyinde kazançla bitirdi. 2000’li yılların hiçbirinde göremediğimiz bir değer artışıydı bu.

        BORSANIN ALTIN YILLARIYDI

        -Aynı yıl o zamanki adıyla İMKB dünyanın en çok kazanç sağlayan piyasası oldu. Dünya Borsalar Federasyonu’nun sıralamasına göre ikinci sırada yüzde 58.51’lik getiri ile Atina yer almıştı.

        -Sadece o yıl değil, ondan önceki 1996 yılında da İMKB yüzde 143.82 ile yine dünyada en çok getiriyi sağlayan borsa oldu.

        -Bir yıl daha geriye 1995’e gittiğimizde ise İstanbul Borsası yüzde 46.84 getiri ile dünya ikincisiydi. İlk sıra ise yüzde 125.84 ile Tahran Borsası’nındı.

        -Borsa o dönemde dünya ikinciliği ardından dünya birincisi olduktan sonra endeksinden çift sıfır atıldı. Çift sıfırın atıldığı 1997 yılında borsa yine dünya birincisi oldu.

        -1998 yılında dünya sıralamasında ilk beşe giremeyen İMKB, 1999 yılında yüzde 485.42’lik getirisi ile yeniden dünya birinciliğine yükseldi.

        BÜYÜME DESTEKLİ BORSA

        -Kısaca 90’lı yıllar bizim borsamızın altın yıllarıydı. Yerlilerin de yabancıların da borsaya merak saldığı, geldiği, para kazandığı, halka açılmaların yaygın şekilde yapılabildiği yıllardı. O zaman ki borsa, tam borsaydı. Gelişmekte olan piyasalar arasında fırtına gibi esiyordu.

        -Dünya Borsalar Federasyonu’nun verilerine göre İstanbul Borsası’nın dünya ikincisi olduğu 1995, dünya birincisi olduğu 1996 ve yeniden dünya birincisi olduğu 1997 yıllarında ekonominin büyüme oranı da sırasıyla yüzde 8.1, yüzde 7.9 ve yüzde 8.0 olarak gerçekleşti.

        YABANCIDAN YOKSUN TEK AYAKLI YOLCULUK

        -2020’de ise adı yabancıları çekmek ve yabancıları ortak etmek için İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın adı Borsa İstanbul’a çevrilmiş. Ama yabancılar borsadan gidiyor. Piyasa paylarında 10 puanlık düşüş oldu ve yılın 6.5 ayında 4.3 milyar dolarlık net satışla şimdiye kadarki en büyük kar realizasyonunu yaptılar.

        -Yerli küçük yatırımcıların küçük hisse senetlerine ilgi göstermesi ve yerli kurumsal yatırımcı ayağının gelişmesi ise borsada yabacıların yerini doldurdu ve muhtemel bir çöküşü de önledi.

        -90’lı yıllarda borsa yerli ve yabancı olarak iki ayaktan talep geliyordu. Borsa bu iki ayakla koşuyordu. Şimdi sadece yerli yatırımcıyla ve tek ayakla yarışa devam etmek zorunda. Eğer yabancılar ani bir kararla yeniden Türkiye piyasasına dönmezlerse. Aradaki en büyük fark bu.

        -Bunun yanında 90’lı yılların yüzde 8’lik ekonomik büyümesi de yok. Üzerine pandeminin yükü de cabası.

        Diğer Yazılar