Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son dönemde finansal piyasalarda fiyatlanan olumlu ve olumsuz gelişmeleri sıralamaya pozitif gelişmelerden başlayalım.

        -Faiz artırımı ile başlayan normalleşme sürecinin pozitif sonuçlarını finansal piyasalarda gördük.

        -Yunanistan ve Fransa ile Doğu Akdeniz’de yaşadığımız gerginlik azaldı. Bu gelişmeye bağlı olarak AB’nin Türkiye’ye yaptırımı konuşacağı AB Zirvesi önce ertelendi, sonra da yaptırım kararı çıkmadı.

        -Pandemi sonrası ilk kez çıkılan dış kaynak arayışına üç katı talep geldi. 2.5 milyar dolarlık borçlanmanın faizi yüzde 6.4. Talebin yüksek olması yeniden borçlanmaya gitmenin yolunun açık olduğunun bir göstergesi. Hazine’nin finansman programı bu yıl 9.6 milyar dolarlık dış borçlanma öngörmüştü. Buna göre yıl sonuna kadar 3.1 milyar dolarlık borçlanmaya gidilebilir. Son borçlanmadan gelecek para 14 Ekim’de Hazine’nin kazasına girecek.

        JEOPOLİTİK RİSKLER AĞIR BASIYOR

        -Türkiye için son dönemde ortaya çıkan yeni riskler de en az pozitif gelişmeler kadar var.

        -ABD seçimi yaklaşırken anketlere göre Trump’ın rakibinin 10 puan gerisine düşmesi ve seçimi kaybedeceği ihtimalinin artması Türkiye’nin risklerinin başında yer alıyor. Trump’ın seçilememesi halinde uluslararası piyasaların gözünde kaybedecek ülkelerin başında Türkiye ve Rusya’nın geleceği tahminleri paylaşılıyor.

        REKLAM

        -Rusya’dan satın alınan savunma silahı S-400’lerin testlerinin gelecek hafta Sinop’ta yapılacağına dair haberlerin, Türkiye ile ABD ve NATO arasındaki ilişkileri yeniden gerginleştireceği düşünülüyor. Hatta seçimlerin geride kalmasından ve Trump’ın koltuğu kaybetmesinden sonra ABD tarafından yaptırımlara tabi tutulma ihtimalinin daha güçleniyor.

        -KKTC’nin Gazi Magosa şehrinde 1974’ten bu yana kapalı tutulan turistik Maraş Bölgesi’nin 46 yıl sonra açılmasına karar verilmesi de yeni bir risk. Doğu Akdeniz’de yatışmakta olan gerginliğin, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan öncülüğünde tetiklenmesi, sonuçta AB-Türkiye ilişkilerini daha da bozabilir.

        -Ermenistan ile Azerbaycan’ın çatışmasının Türkiye’ye yansıyacak etkisi ise aşağı yukarı fiyatların içine girdi. Ayrıca bu risk, kontrollü bir şekilde götürülüyor.

        DÖVİZE TALEP YERLİDEN Mİ GELİYOR?

        -Risklere karşı sıralanan avantajlar durumu ne ölçüde dengeler? Hangi tarafın ağır bastığının bir göstergesi, Türkiye’nin iflas riski sigortası CDS’lerin seyri olabilir. CDS’lerin bir hafta 10 günlük seyri, bize Türkiye riskinin son dönemde azalmakta olduğunu söylüyor.

        -Çünkü CDS’lerin risk primi eylül sonundaki 550 civarından dün 503’e indi, hatta bir ara 500’ün altına düştüğü de oldu. Bir haftada yüzde 10 düşüş yabancıların Türkiye algısını yansıtıyor.

        -Buna göre TL’nin değer kaybı yatışmamışsa, hatta devam ediyorsa bunun kaynağı yerliler gibi görünüyor. Dövize talep yerlilerden gelmiş olmalı.

        -Yabancı yatırımcıların hem Türkiye riskinin azaldığını düşünüp buna göre pozisyon alırken, hem de Türkiye riskinin arttığına karar verip TL’nin değer kaybına oynaması acemice davranış gibi geliyor bize.

        YERLİ YABANCI RİSK ALGILAMASI FARKLILAŞIYOR MU?

        -Eğer kuru yükselten talep yerlilerden geldiyse Türkiye riski algısında yerli-yabancı farklılaşması başlamış demektir.

        REKLAM

        -Yerlilerin yabancılara göre daha fazla Türkiye riski algılamasının nedeni ne ola ki? Yanıtı belki de bulamayacağız.

        -Gelişmeleri yabancılardan daha önce görmek de, finansal varlıklarının büyük kısmının Türkiye’de bulunması da olabilir.

        -Yabancıların Türkiye’deki finansal varlıklarını tarihi düşük düzeylere indirdiklerini ve ilgilerinin giderek azaldığını not etmek gerekiyor.

        Diğer Yazılar