Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk Lirası’nın 6 Kasım sonrası değer kazanımı devam ediyor. TL karşısında döviz kurları geriliyor. Dün de dolar psikolojik eşik 7 TL’nin altına indi ve 6.95’i gördü. 6 Kasım’da 8.5876’den başlayan dün 6.9458’i gören doların düşüşü yüzde 19’a vardı. Bu dönemde 1 TL’nin değeri ise 11.64 sentten 14.39 sente yükseldi ve yüzde 23.6 arttı. 3 ay 1 haftayı bulan zaman dilimindeki değer artışı ile TL dünyada en çok değer kazanan para birimi oldu.

        Aynı şekilde 6 Kasım’dan 3 ay bir hafta önceye gidildiğinde de TL’nin benzer oranda değer yitirdiğini ve dünyanın en çok kaybettiren para birimi olduğunu görürüz. Bu da tarih olarak 30 Temmuz 2020’ye denk geliyor ve dolar/TL 7.0152 düzeyinde. 1 TL’nin karşılığı 14.25 sentten 6 Kasım’da 11.64 sente iniyor ve değer kaybı yüzde 18.

        SONUÇ GETİREN 3 KRİTİK FAKTÖR

        -TL’nin bu değer kaybında ve sonrasında değer artışında rol oynayan en önemli faktör negatif faizden reel faize dönüştür.

        -Faizde değişiklik yapılırken de Merkez Bankası’nın sahalara geri döndü. Faiz silahını kullanma hakkını geri alırken itibarını da önemli ölçüde yeniden kazandı. Merkez Bankası’nın tam donanımlı sahalara geri dönmesi, faiz değişikliği yanında TL’nin değer kazanmasına ikinci önemli etkendir.

        REKLAM

        -Burada TCBM Başkanı Naci Ağbal’ın rolü ve sağladığı siyasi destek de kritik önemdedir. Adeta Ankara Ağbal’la hem merkez bankasını geri kazandı hem de yeni bir dalga yakaladı. Bu dalga şimdilik para piyasası, TL ve ülke riskiyle sınırlı. Ama becerilebilirse reel ekonomiye de yayılabilecek bir dalga. Ekonomi ve ekonomi dışı reformların ile dış politika değişiklikleri burada kilit önemde.

        YABANCILAR DA YERLİLER DE KREDİ AÇTI

        -Ortaya konulan yeni para politikasına yurtiçi yerleşikler de, yurt dışı yerleşikler de kredi açtı, fırsat tanıdı. Yerleşikler döviz almayarak ve son haftalarda küçük miktarlarda satışa geçerek destek verdiler.

        -Yabancılar en baştan ve kendi pozisyonlarını en karlı olabilecek seviyelerden başlayarak yeni dönemi kredi açtı. Yerli döviz almayıp beklemeye geçerken, yabancı döviz getirip satınca kur da gerilemeye başladı. Hızlı değer kaybı yerini hızlı değerlenmeye bıraktı.

        -Elbette yol boyunca ilerledikçe, fiyatlar üzerinde oluşan köpük söndükçe TL’nin değer kazanması yavaşlayacak ve hareket zayıflayacak. Kurun gerilemesi de duracak, hatta zaman zaman ara sıçramalar yapacak. Bu açıdan yılın ilk yarısı nispeten kolay geçmeye aday olabilir.

        -Çünkü faizler yüksektir. Kur reel efektif döviz kuru olarak hala aşırı değersizdir ama giderek bu durumdan çıkmaktadır. Cari açık altın ile otomotiv ithalatının hız kesmesiyle kısmen gerilemektedir.

        CARİ AÇIKTA 2021 ŞANSLI YILIMIZ OLABİLİR

        -Döviz kurunun kısa vadeli seyrinde faiz oranları, merkez bankasının durumu ve sermaye hareketleri önemli rol oynasa da, orta ve uzun vadede ülkenin döviz arz ve talebi daha belirleyicidir.

        -2021 yılı da döviz kazancı açısından kolay geçmeyecek. İhracat pazarlarında zorluklar var. Turizm ve diğer hizmet gelirlerinde artış olabilir ama sınırlı.

        -Bu durumda döviz harcamalarına bakmamız gerekiyor. Dış borç ödemeleri rutin, belli bir kaynak gerektiriyor. Borçları çevirdik diyelim, üzerine cari açığın finansmanı geliyor. İşte burada şanslı olabiliriz.

        REKLAM

        -Çünkü geçen yıl altın ithalatındaki patlama yanında otomobil ithalatının artması ekstra 20 milyar dolarlık fatura ortaya çıkardı. Otomobil ithalatını önlemek için vergi oranları yükseltildi, kredi faizleri de yüksek.

        -Altının dünya fiyatı geçen yılki gibi artmıyor, hatta gevşeme eğiliminde. Yurtiçinde ise kurların gerilemesi altın fiyatlarını daha aşağıya çekiyor. Dolayısıyla yatırım amaçlı altın talebinin düşmesi beklenebilir. Ocak ayı ithalatında da bunu gördük.

        -Normal yüzde 4-5’lik büyüme koşullarında ara malı ithalatı artar ama bu durum altın ve otomobilden gelecek tasarrufla kapatılabilir. Turizm ve kısmen ihracat artışı ile de cari açığı düşürebiliriz.

        İKİNCİ YARINDA HAVA NASIL DEĞİŞİR?

        -Cari açığın önümüzdeki aylarda altın ve otomotivle gerilemesinin ardından, yılın ikinci yarısındaki seyri değişebilir ve bu durum döviz kurlarının seyrini de belirleyebilir.

        -Çünkü ikinci yarıda faizlerin düşmesini ve aşılamanın da etkisiyle hayatın kısmen normalleşmesini bekliyoruz. Ekonomik aktiviteyi artıracak gelişmeler bunlar.

        -Halbuki büyüme ilk yarıdan zaten yüksek çıkmaya aday. İlk çeyrek büyümesi için şimdiye kadar açıklanan rakamlardan Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal yüzde 4-5 büyümeye ulaşılacağı tahmininde bulundu.

        -Yılın ikinci çeyreğinde, 2020’deki yüzde 9.9 daralmasının üzerine ne yapsak yüzde 5’ten fazla büyüme gelir.

        -Yüzde 5’i bulabilecek ilk yarı büyümesinin ardından yılın ikinci yarısında faiz indirimine hayatın normalleşmeye başlamasıyla ekonomik açılma da eklenirse yüzde 5 civarındaki büyüme ivmesini koruyabilir. Yılın tamamında ise IMF’nin yüzde 6’lık büyüme tahmini tutabilir.

        -Büyüme ithalat ve cari açık demek. Bu da ikinci yarıda faiz indirimleriyle birleştiğinde kurda yukarı yönlü yeni bir dalgalanmaya yol açabilir.

        REKLAM

        BORÇ YARATMAYAN BÜYÜME GEREĞİ

        -Bunun olmaması için cari açığı düşürmek gerekiyor. Çünkü cari açık kısa vadede dövize talep, orta ve uzun vadede borç yükünün artışını doğuruyor. Her iki vadede de kısıtlar var. Kısa vadede döviz rezervlerini artırma gereği ortada.

        -Orta ve uzun vadede ise dış borçları daha fazla artırma marjımız pek yok. Dış borçların GSYH’ya oranının yüzde 60’ı bulması gelişmekte olan bir ekonomi için yüksek.

        -Bitişikte yer alan tablodan görülebileceği gibi, geçmiş 20 yıllık dönemde yüksek cari açıklar borçları artıran temel etken olmuş. 2001-2020 arasını kapsayan 20 yıllık dönemde 567 milyar dolarlık cari açık verdik. Bunun için 592.6 milyar dolar finansman bulduk. Fazlasını da rezervlere aktardık. Ama aynı dönemde dış borç stoku 321.5 milyar dolar arttı. Stoktaki bu artışın cari açığa oranı yüzde 57 oluyor. Her 10 milyar dolarlık cari açık, 5.7 milyar dolarlık dış borç artışına yol açıyor veya bu yolla finanse ediliyor.

        -Yani finansmanı bulsak ve cari açık versek bile dış borcumuz büyüyecek. Ancak burada sınıra geldik, dayandık. Dolayısıyla elzem olan dış borcu büyütmeyecek bir büyüme sağlamak. Ya da cari açık versek bile bunun borç yaratmayan kalemlerden finanse edilmesini sağlamak gerekiyor. Devam edeceğim.

        Diğer Yazılar