Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İki hafta önceki Merkez Bankası yönetim değişikliği finansal piyasalarda güçlü bir fırtına yarattı. Yükselen kur düzeyinden ve artırılan mevduat faizlerden cesaret bulan yurtiçi yerleşiklerin 11 milyar dolara varan döviz satışı, dış piyasaların kapalı olmasının da etkisiyle fırtınayı kısmen dindirdi.

        İki hafta sonra karşımıza çıkan tablo ise iç açıcı değil.

        Başta Türkiye riski iki haftada yüzde 54 yükseldi. 5 yıllık CDS’lerin primi 308,61’den 475,51’e çıktı. Yurt dışından yapılacak borçlanmaların faizi 1.7 puan daha arttı.

        Amerikan faizleri de yükseliyor. 2 puana yaklaşan ABD faizinin üzerine Türkiye CDS primi eklendiğinde yüzde 7’ye yaklaşan bir maliyet ortaya çıkar. İster özel sektör isterse kamu kesimi borçlansın artık bedeli daha yüksek ve faturayı toplum ödeyecek.

        TL %11 KAYIPTA

        -Dolar ve eurodan oluşan döviz sepeti 19 Mart’ta 7.90’dan başladığı yükselişini 30 Mart’ta 9.20’ye kadar çıkardı ve 2 Nisan Cuma günü 8.87’ye geri döndü. Türk Lirası sepet kura karşı önce yüzde 14.1 değer kaybetti, yerlilerin satışları ağır basmaya başlayınca son 3 günde yüzde 3.8 değerlendi. TL’nin iki haftalık kümülatif kaybı yüzde 10.9’u buldu.

        REKLAM

        -Döviz piyasasında yukarı yönlü dalgayı dolar kuru 8.47’de durduran ve geri çeviren yerleşiklerin döviz satışlarıydı. TCMB verilerine göre ilk haftada bu satış 9 milyar doları buldu.

        -Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Yiğit Bulut’un TCMB Başkanı ile yaptığı görüşmeye dayandırdığı açıklamasında ise ikinci haftada satışlar sürerek 11 milyar dolara çıktı.

        -Elimizde ise 26 Mart’la biten ilk haftanın verileri var ve yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı 232.6 milyar dolardan 223.7 milyar dolara indi. Bu da bir haftada yüzde 3.8’lik azalmaya ve 8.94 milyar dolarlık düşüşe işaret ediyor. Haftalık bazda en büyük düşüş olabilir.

        KURUN DÜZEYİ İLK ETKEN

        -Yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatını çözerek TL’ye geçmeleri ekonomi yönetimi ve bankalar tarafından çok istenen bir durumdu. Bunun, tam da yabancıların şiddetli döviz talebinde bulunduğu sıkışık bir durumda gerçekleşmesi, ekonomi ve Merkez Bankası yönetimine altın tepside sunulan bir fırsat gibi.

        -Türbülansla birlikte yurtiçi yerleşikleri döviz satmaya iki gelişme ikna etti.

        -Biri döviz kurundaki sıçrama. Dolar üzerinden gidersek 7.22’den 8.47’ye varan yüzde 17’lik artış meydana geldi. Doların daha önceki rekor düzeyi 6 Kasım’da 8.58’le yaşanmıştı. Elinde 7.5’tan, 8.0’den, hatta 8’in üzerinden dolar olanlar ve satışı kollayanlar, kur alışlarının üzerine çıktığında harekete geçti. Kurun yükselmesi döviz satışlarının en önemli tetikleyicisi oldu.

        -Kurun niye yükseldiğini ise daha çok yabancıların Türkiye’den çıkışına ve döviz talebine bağlayabiliriz.

        FAİZİN DÜZEYİ İKİNCİ ETKEN

        -Yurtiçi yerleşikleri harekete geçiren ve ellerindeki dövizini satmaya razı eden ikinci etken ise mevduat ve Hazine faizlerinin yüzde 19’a yükselmesiydi. Özellikle mevduat faizleri Ağustos 2019 sonrasının en yükseğine çıktı. Üzerindeki stopaj yükü de iyice azalmıştı ve bir yıldan uzun vade için sıfıra indirilmişti.

        REKLAM

        -Ortalamada 8.30 gibi karlı bir kur düzeyinden doları bozdurup, yıllık veya yüzde 19 faizli altı aylık mevduata yatırmak yerlilere cazip geldi. Bugün verilen yüzde 19 faizin, dövizin 8.30 TL ortalama dolar kurundan bozdurulduğu varsayımıyla bir yıl sonraki dolar kuru karşılığı 9.80 TL oluyor.

        -Eğer dolar kuru bir yıl sonra 9.80’in üzerine çıkarsa parasını faize yatıranlar reel bir kayba uğrayacaklar. Dövize gidenler kazanacak. Şayet bir yıl sonraki dolar kuru 9.80’in altında kalırsa da, TL’ye geçenler karlı çıkacak.

        -Buradan da son TCMB Para Politikası Kurulu’nda faizin 2 puan artırılmasında ve yüzde 19’a çıkarılmasında isabetli davranıldığı sonucuna varmak mümkün.

        -Bankalar bu çerçevede mevduat faizlerini Ağustos 2019 sonrasının en yüksek düzeyine çıkardılar. Oranlar TCMB’nin politika faizine yaklaştı.

        -Mevduatın toplamında 1 puanlık faiz artışı gerçekleşerek yüzde 17.8’e çıkarken, bir yıl ve daha uzun vadeli mevduatların faizi 2.9 puan artışla 18.1 oldu. 6 ay vadeli mevduat da 2.6 puanlık artışla yüzde 19.5’e çıktı.

        TETİKLEYİCİ İDEAL BİLEŞİM

        -Kurun sıçraması ve faizlerin artması ile yerleşiklerin döviz satışı güçlü bir pozitif etki. Ortaya çıkan türbülansın yatışması için, döviz satışının devam etmesi gerekiyor. Bu da kurun düşmemesine ve faizlerin gevşetilmemesine bağlı.

        -Bu iki aracın yerleşikleri dövizde satışa ikna edecek düzeyi nedir denirse dolarda 7.5 TL civarı ve faizde yüzde 17 düzeyi değildir yanıtı verilebilir. Çünkü Naci Ağbal döneminde risk primi çok daha düşükken, yurtiçi yerleşikler döviz satmaya razı olmadı.

        -Ne zaman ki dolar kuru 8 TL ve üstüne çıktı, faiz de yüzde 19’a yükseldi, yurtiçi yerleşikler “dövizi satıp TL’ye yatmaya” razı oldular.

        -Sonuçta Merkez Bankası Başkanı’nı değiştirmeden önce elimizde yükselen faize karşı düşen döviz kuru vardı. Şimdi ise faizler daha yüksek ve bunun yanında yükselen döviz kurları da hediyesi oldu.

        REKLAM

        KURDAN FAİZE VE ENFLASYONA

        -Kurların yükselmesi elbette enflasyonu yukarı yönde hareket ettirecek. Kalıcı kur artışlarının, enflasyonu yaklaşık yüzde 25 düzeyinde yükselttiğini biliyoruz.

        -Yüzde 10 civarında TL kaybının kalıcı olması ama daha fazla da büyümemesi halinde enflasyona artırıcı etkisi 2.5 puan kadar beklenebilir.

        -Bakalım Merkez Bankası nisan ayı sonundaki Enflasyon Raporu’nda bu yılki enflasyon tahminini ne ölçüde revize edecek?

        -Her şeye rağmen yurtiçi yerleşiklerin sıçrayan kur düzeyinden döviz satması ve yükselen faizlerden TL’ye geçmesi önemli bir gelişme.

        -Öncelikle yerleşiklerin faize karşı duyarlılığını gösteriyor. Uygun veya cazip faiz verilince, ya da kur düzeyi yakalanınca harekete geçiyorlar. Finansal sisteme güvenlerini kaybetmiş değiller.

        BEDELSİZ ÇÖZÜM YOK

        -Dolayısıyla içinde bulunduğumuz dalgalanma çözümsüz değil ama çözümün bedeli yüksek. Yabancılar kapıya yöneldikçe kur yükselir, yükselen kurlar yerleşiklere döviz sattırır ve yabancı çıkışlarını resmi rezerv kaybı olmadan karşılar. Eğer faiz yetmiyorsa veya yerliyi ikna etmiyorsa daha artırılabilir.

        -Böyle bir çözümde sonuç ise yüksek kura, yüksek faize ve yüksek enflasyona çıkıyor. Fiyat dengeleri daha yukarıda bir yerde kuruluyor.

        -Peki tahterevallinin diğer ucunda aşağı inecek olan ne var? Cari açık, büyüme ve istihdam görünüyor.

        Bedeli yeterince yüksek değil mi?

        Diğer Yazılar