Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKIYE’NIN futbol yapısı çökmüş vaziyette... Sistem, sistemsizlik haline dönüştü... Kulüplerin son on yılda harcadıkları, daha doğrusu sokağa attıkları rakamlar dudak uçuklatıyor... Yalnızca üç büyük kulübün heba ettiği rakam üç milyar Dolar’ın üzerinde...

        Yapı aynen devam ederken söylemler de hiç değişmiyor... Sihirli kelimeler hep aynı: “Yapılanıyoruz, profesyonelleşiyoruz, kurumsallık hedefimiz, geleceğe dönük çok önemli adımlar atıyoruz...”

        Söylemlerde de eylemlerde de, işin kötüsü söyleyenlerde de hiçbir değişiklik yok... Geriye saran, sürekli borçlanan, kontrol edilmeyen, sportif başarı üretemeyen, bir futbol yapısı ile bugünlere geldik...

        Çok iyi biliyoruz ki dünyada başarılı olan kulüplerin yapıları çok bilinmeyenli değil... Sistemin içinde kurumsallık, insana güven, otokontrol ve işi ehline teslim edip güvenme var... Bizde ise tam tersi... Her gelen yönetim kendi yapısını oluşturmaya çalışıyor... Her gelene sistem yaratması için yetki veriliyor... Gördüğümüz gibi sonuçlar da çoğunlukla fiyasko oluyor...

        Benitez, Real Madrid’de göreve geldiğinde “Ben kulübü yeniden yapılandıracağım, Butragueno’yu ve Valdano’yu istemiyorum” diyebilir mi? Mourinho, Chelsea ile anlaştığında “Kulübün tümünü yeniden yapılandırmak istiyorum” diyebilir mi? Fatih Hoca Milan’da bunu yapmaya kalktığında iki ay sonra başına gelenleri hepimiz biliyoruz...

        Hiçbir büyük kulüp kendi yapısını, sistemini bir kişinin eline teslim etmez... Bunu yaparsa büyüklüğünden taviz vermiş olur...

        Bizde futbol yapısı ise tam tersi... Her gelen teknik adamla beraber kulüpler sanki yeniden kuruluyor, futbolu yeniden icat eder hale geliyor...

        Sebebi çok açık: Yönetim boşlukları, çizgi sorunu, müdahale alanları ve olmayan futbol yapısı dolayısıyla göreve gelen her teknik adam kendince sistem oluşturmaya çalışıyor...

        Özellikle Türk teknik adamlarda bu çok daha belirgin... Çünkü bu yapının sıkıntılarını ve işleyişindeki problemleri bilenler olarak buna müdahale etmek istiyorlar... O yüzden her gelen kendi cumhuriyetini kurmaya çalışıyor.

        Beşiktaş’ta da durum farklı değil... Fikret Orman’la dördüncü sezona girilirken, başlangıçtan beri tekrar edilen mucize kelimede yine değişen bir şey yok...

        “KURUMSALLIK” yine başrolde...

        İlk sezonda Tamer Kıran, Ahmet Kavalcı, Deniz Atalay sonrasında Ahmet Kavalcı akabinde Önder Özen, bir sonrası Ahmet Nur Çebi ve Mete Vardar en son olarak da Fikret Orman bu işe soyunmuş durumda.

        Üç sezondur kupa, final ve şampiyonluk yüzü görmeden bitirilen sezonlar sonrasında yeni bir şeyler anlatılmaya çalışılıyor...

        Baktığımızda tekrarlananlarsa aynı şeyler...

        Futbol yapılanması ve kurumsallık...

        Çok iyi biliyoruz ki, anlatılanlarda, tekrarlalanlarda, kelimelerde bir sıkıntı yok... Sıkıntı kulüp felsefesinde, işi bilmekte ve icraat tarafında...

        Diğer Yazılar