Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Terminator yeniden geri döndü! Bu kez karşımızda bildiğimiz Terminatör filmi yok, çok daha ötesi var: eskileri harmanlayarak, yeni bir paydada birleştiren senaristler, hem eskilere yer veriyorlar, hem de seriye yenilik katmaya çalışıyorlar. Biraz kafa karıştırdığını söylersek haksız çıkmayız, çünkü filmin çok dikkatli seyredilmesi gerekiyor, bilimsel teorilerle arası iyi olmayanların, bu filmi tam anlamıyla yorumlamaları zor gibi görünüyor. Bunların yanı sıra; kronolojik olayları iyi takip etmek ve eski Terminatör filmleriyle bağlantı kurmak şart! Zaman ve uzam deneyimini izleyicilere yansıtmaya çalışan film, zamandaki kırılmalar ile illüzyonları ya da yanılsamaları tek bir merkeze toplayarak "X-Men: Days of Future Past"tarzında bir film ortaya koyuyor.

        Terminator deyince akla yönetmen James Cameron geliyor, çünkü seri onunla başladı, ama serinin devam etmesini istemeyen çok kişi var… Onlara neden diye sorduğumuzda aldığımız yanıt şu: “James Cameron yoksa film mutlaka kötüdür”. Neden bu kadar önyargılı olduklarına bir anlam veremedik doğrusu… James Cameron iyi bir yönetmen, ancak yenilere de şans vermek lazım, eskisinin yerini her ne kadar tutmasa da Terminator efsanesi kolayca ölmez. Serinin yeni filmlerini yerlere vuranlar da var, sevenler de…

        1984 yılında büyük bir çıkış yapan “Terminator” James Cameron’a teslim edildiği için kült film haline geldi. Bunun şüphe götürmez bir gerçek olduğu açıkça ortada! Terminator kült film haline dönüşünce Cameron ikincisini çekme kararı aldı. İkinci film “Terminator: Mahşer Günü”, bugünkü filmin ufak bir kısmını oluşturuyor. Böyle olmasını bekliyorduk zaten, yoksa Cameron’a nasıl saygı duruşuna geçilebilirdi ki? Eskileri anmadan yenilerin tadı çıkmaz! Her şeyi tadında bırakmayı seven Cameron bir daha Terminator filmi yapmadı, seri uzayınca tadı kaçıyor diye düşündü herhalde… Her film için geçerli olduğunu söyleyemeyiz.

        Cameron’dan sonra seri devam etti, serinin üçüncü ve dördüncü filmini iki farklı yönetmen çekti. Çektikleri filmler çok fazla öne çıkamasalar da, izleyenlere görsel bir şölen yaşattıklarını açıkça ifade edebiliriz. Yalnız altını çizmekte fayda var; Arnold Schwarzenegger ve Christian Bale’in performanslarını unutmak mümkün değil, çünkü film için payları büyük…

        SON ÇEKİLEN “TERMİNATOR GENİSYS” OLMUŞ MU?

        Detaylı bir ön giriş yaptıktan sonra sırada yeni çekilen filmin analizi var. Eski seriyi yeniden derleyip toplayan yapımcılar, işin içine son zamanların en çok konuşulan konularından biri olan kuantum fiziğini katarak, alternatif evrenler hakkında geniş bilgiler veriyor. Tabi sadece bu kadarla sınırlı kalmıyorlar zaman makinasıyla yolculuk yapmaya kadar götürüyorlar işi… Yalnız o yolculuğu yaparken kapı çok farklı bir yöne doğru açılıyor: Nikola Tesla’nın altenatif akımını üreten o meşhur icadının, filme monte edilmesi gibi… Aslında “Terminator Genisys” biraz “Flash” dizisinden ilham alıyor, zira orada geçmişe yolculuk edilerek geçmişteki olay akışları değiştirilmeye çalışıyordu. Sebebi de, gelecekte meydana gelecek olan kötü olaylara bir sınır çizmekti, ama geçmişe her gidişte alternatif evrenlerin sayısı çoğalıyordu. Geçmişi değiştirmek; zaman kavramının ve sarmalda meydana gelen olayların terse doğru akması demek! Stephen Hawking ve çalışma arkadaşları bakın bununla ilgili ne düşünmüşler: “ Çok sayıda alternatif evrenin harmanlanarak bugün içinde yaşadığımız evrene dönüşmesi bir kuantum nesnesi olarak ele alınıyor.” Bunun kökü büyük patlamaya dayanıyor. Alternatif evren teorisini karışık bir şekilde filme dağıtan yönetmen, kuantum mekaniğindeki yeni evrenlerin etkileşimlerine inceden değiniyor. Birbirleriyle etkileşim halinde olan evrenler misali… Bütün bu evrenler eşit derecede gerçek ve zaman doğrultusunda varlığını sürdürüyorlar, ama o evrenlerdeki bir olayın ya da birkaç olayın gidişatını değiştirdiniz mi, gelecekte meydana gelecek olayların döngüsünü değiştirmiş oluyorsunuz. Kuantum mantığına hoş geldiniz!

        ARNOLD’UN SIRITIŞINI UNUTMAK İMKÂNSIZ

        Aslında tüm bunları birçok bilim kurgu filminde izledik ve az çok aşinayız, ama “Terminator Genisys” e konu olması kesinlikle kötü olmadı, aksine yeni bir tür doğdu. Gelecek ve geçmiş arasındaki ince çizgide duran karakterler Skynet sisteminin insanların başına nasıl bir iş açacağını araştırıp, geleceği pürüzsüzleştirmeye çalışıyorlar. Fütüristtik bir film olarak tanımladığımız “Terminator Genisys”, yapay zekâ ile insanların iyi şeyler başardıkları kadar, onu kötü emelleri için de kullanabileceklerini vurguluyor. Gözlemci rolünü üstlenen Arnold Schwarzenegger kötü terminatörlerin arasında iyi bir terminatör olarak çıkış yapıyor ve her ne pahasına olursa olsun ona emanet edilen kişiyi koruyacağını öne sürüyor. Bunu da fazlasıyla yapıyor! Makine-insan ilişkisine odaklanan film, dramatik çıtayı yükseltip aksiyonu arka plana alıyor ve dijital çağın gerekliliklerini ortaya koyuyor. Burada sanal gerçeklik devreye giriyor, çünkü sentetik bir şekilde üretilen robotlarda insani özellikler gelişiyor, tıpkı Arnold gibi…

        Her şey bu kadar tıkırında ilerlerken, Arnold’a mizah duygusu eklenmesindeki amaç neydi? O dişlerini çıkartıp sırıtması yok mu, oldukça sinir bozucu! Bu kadar bilimsel açıklamalarla dolu ciddi bir filmin garip bir mizah anlayışıyla donatılması izleyiciyi eminiz ki mutlu etmemiştir. Aslında Arnold gözlemciden ziyade ruhunu koruyacağı kişiye satmış bir kukla gibiydi. Demek ki, yönetmen filmi buzdağının arkasından gördü! Her ne kadar şirin bir karakter yaratılmaya çalışıldıysa da ne yazık ki başarılı olunamadı. Belki de tüm bunlar Arnold’un yaşlanmış oluşu ile ilgiliydi kim bilir… Arnold Farklı bir kisveye bürünmek durumundaydı, ama bu denli sinir edici bir kisveye değil. Bu olumsuzluğun dışında; filmin en güzel tarafı “Whiplash” filmiyle kitlelere ulaşan J.K Simmons’ın canlandırdığı karakterdi. Müzikler de ona keza! Hans Zimmer’ın yürütücü müzik yapımcısı olması film için oldukça önemliydi. Açıkça ifade etmek gerekirse; bir ömür boyu Terminator filmlerinin müzikleri dinlenebilir.

        Sonuç olarak; “Terminator Genisys” eskilerle kıyaslandığında kendine özel bir yer edinen, dijital çağa ayak uyduran ve izlerken sıkmayan gerilim dolu bir film… Bazı mantıksız tarafları olduğunu inkâr etmiyoruz, ama özümsenmesi gereken bir şey var, o da aynı şeyleri izlemekten sıkılan Terminator müdavimleri için, filmin yepyeni bir deneyim oluşu! Terminator serisini bitti sanmayın, çünkü iki film daha çekilecekmiş. Zaten filmin sonu muallak bırakılmıştı, hemen yenisinin geleceğini şıp diye anlamıştık. Önemli bir not paylaşmakta yarar var; filmi sadece bir hayran olarak izlediğini söyleyen yönetmen James Cameron filmden çok memnun kaldığını belirtmiş. Eğer Cameron filmden memnun kaldıysa, o zaman söyleyecek söz yok. Bakalım bizi nasıl bir seri bekliyor.

        Diğer Yazılar