Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1924 Paris Olimpiyatları... A Milli Futbol Takımımız, olimpiyatlara katılabilmek için 8 Nisan’da Galata Rıhtımı’ndan kalkan şileple Fransa’ya hareket ediyor... Ancak kamaralarda yeteri sayıda yatak yoktur. Her kamaraya yer yatağı seriliyor. Kafile Başkanı Burhan Felek, Futbol Federasyonu Başkanı Yusuf Ziya Öniş ve Mutemet Otomobil Nuri Bey yer yatağına uzanıyor. Futbolcular şaşırıyor. Hepsi ayrı ayrı “Olur mu efendim. Sizler büyüğümüzsünüz. Yer yatağında biz yatalım” diyor. Ancak üç yönetici de aynı anda şu karşılığı veriyor:

        - “Sevgili futbolcular... Sizler ülkeyi temsil edeceksiniz... Biz yerde yatarız... Rahat yatakta siz yatın...”

        Yolculuk 10 gün sürüyor... 10 gün boyunca Burhan Felek, Yusuf Ziya Öniş ve Otomobil Nuri Bey yerde yatıyor.

        * * *

        Galatasaray Kulübü’nün ilk başkanı olan Ali Sami Yen, kulübün kuruluş öyküsünü şöyle anlatıyor:

        - “Nasıl mı kulüp reisi oldum? Futbol topunu iyi yağlıyor ve iyi şişiriyordum. Futbol topumuza evladımız gibi bakıyordum... Zaten varımız yoğumuz futbol topuydu... Okula gelirken Domuz Sokağı’ndan geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar ve şişirirdim. Bir gün topa yama yapmam gerekiyordu... Yeni aldığım pabucumu kestim, kestiğim parçayı topa yamaladım... Bu davranışımı gören arkadaşlar bana büyük payeyi (başkanlığı) verdiler. Yani o zamanlar reisliğe ve diğer görevlere en çok çalışanlar gelirdi. Cevdet de formaları yıkadığı için ikinci reis payesini almıştı...”

        * * *

        1928 Amsterdam Olimpiyatları... 800 metre seçmelerinde atletimiz Ömer Besim Koşalay, ünlü İngiliz atlet Douglas Lowe ile yarışırken büyük bir talihsizlik yaşıyor... Lowe, sporcumuzun ayağına basıyor. Çivili ayakkabısı ile büyük bir yara açıyor. Koşalay ciddi şekilde yaralanıyor... Sonrasında ise Lowe, Olimpiyat şampiyonu oluyor. Sporcumuz Ömer Besim Koşalay da milli forma ile yaralanmanın gururunu taşıyor. Ayağında oluşan yaraların kabuklarını bir kibrit kutusuna koyuyor. Ömür boyu saklıyor. “Ülkemi temsil ederken yaralandım. Bu onur bana yeter” diyor.

        * * *

        1936 Berlin Olimpiyatları... Yaşar Naçar, 61 kilo greko-romende olimpiyat şampiyonu oluyor... Aralarında Adolf Hitler’in de bulunduğu 120 bin izleyicinin önünde bayrağımız göndere çekiliyor... Yaşar Naçar büyük bir gururla sevinç gözyaşları döküyor.

        O dakikalarda bir memur da mors alfabesi ile tıkır tıkır bir telgraf çekiyor.

        Telgrafda aynen şunlar yazıyor:

        - “Kendin küçüksün ama memleket için önemli bir iş yaptın. Artık adın Türk spor tarihine geçti. Çok yaşa Yaşar!”

        Telgrafı çeken kişiyi tahmin ettiniz mi?..

        Mustafa Kemal Atatürk...

        * * *

        Atatürk, olimpiyat sonrası Yaşar Naçar’ı kabul ediyor... Kendisine iki vazo ve bir ev hediye ediyor... Naçar olan soyadını da “Çaresiz” anlamına geldiği için... Erkan olarak değiştiriyor... Yaşar Naçar (Çaresiz), Yaşar Erkan oluyor. Çünkü... Atatürk’ün hiç bir sporcusu çaresiz olamaz.

        * * *

        Yıl 1942... Şükrü Saracoğlu hem Başbakan, hem de Fenerbahçe Kulübü Başkanı... Fenerbahçe’nin Ankara’da maçı var... Saracoğlu’nun oğlu ve yeğeni maça gitmek istiyor. Baba Saraçoğlu “Olur” diyor... Makam arabası ile stada gidiyorlar. Her iki çocuk, maçı şeref tribününden izlemeyi hayal ederken, baba Saracoğlu cüzdanını çıkartıyor ve şoföre sesleniyor:

        - “Şurada dur da, çocuklara iki bilet al”...

        Çocuklara iki bilet alınıyor. Evlada bile avanta şansı tanınmıyor. Ve bu büyük adam, kirada otururken hayata veda ediyor.

        * * *

        Eskiden başkanlar, kulüplere hizmet edermiş...

        Şimdiki gibi kulüpler, başkanlara değil...

        * * *

        Çaresiz Yaşar’ın, Yaşar Erkan oluşunun üzerinden 78 yıl geçiyor...

        Zaman ve kişiler değişiyor... Olaylar hızla gelişiyor.

        Moralinin bozulduğunu söyleyen bir milli sporcumuz, çaresiz kaldığını belirterek milli mücadele öncesi sahayı terk ediyor.

        Diğer Yazılar