Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yıl 2008... Ekim ayı.

        Yer Ankara... Halter Federasyonu seçimi.

        2 aday var: Hasan Akkuş ve Uğur Günel.

        Bu 2 adayı destekleyen 2 de büyük şampiyon var: Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu... Tatlı bir rekabet içindedir Naim ve Halil.

        Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’nun kim olduğunu söylememe gerek yok elbet. Dünya tanıyor... 2 büyük efsane.

        Kazandıkları 3’er olimpiyat şampiyonluğu ile dünya döndükçe gururumuz olan 2 dev adam!

        Salonda bir ara yan yana gelir Naim ve Halil... O anda bir mırıldanma duyar Halil... Ne mi duyar! Bazı delegeler birbirlerine sormaktadır, “Hangisi Naim, hangisi Halil” diye.

        Dikkatini bu yönde arttırır Halil... Çevresine kulak verir. Bakar. Duyar. Araştırır. Kontrol eder. Ve çok net bir şekilde anlar.

        Salonda bulunan delegelerin büyük bölümü... Ne Naim’i... Ne de kendisini... Tanımamaktadır.

        Hemen kaba bir hesap yapar Halil... Salondaki delegenin yaklaşık yüzde 70’i... Naim’in de, Halil’in de... Yüzünü bile bilmemektedir.

        Haliyle... Oy kullanacak toplam 213 delegeden... Yaklaşık 150’sinin... Sporla, halterle, Naim’le, Halil’le bir alakası olmadığı... Anlaşılır.

        Seçim olur. Hasan Akkuş 108’e 104 kazanır.

        O günlerde aktif bir sporcudur Halil... Sporculuğu bırakır.

        Düşünebiliyor musunuz! Peru’dan Hindistan’a... Brezilya’dan İran’a... Dünyadaki tüm halter platformlarında gözü kapalı tanınan 2 dev adam... Bizim delegeler tarafından... Tanınmamaktadır.

        Öyle berbat bir spor mecramız var ki... Dünya şampiyonlarımızın değil de... Dünyasından haberi olmayan insanlarımızın borusu ötüyor.

        Sanmayın ki halterde böyle. Hayır efendim. Hemen hemen tüm branşlarda böyle. Bokstan güreşe, judodan tekvandoya kadar aklınıza hangi branş gelirse gelsin. Aynı rezillik var.

        Çünkü... Mevcut seçim yönetmeliği rezil... Ve de dilim varmıyor ama... Kibarca şu kadarını söyleyeyim. Düşünceler rezil!

        Bu rezilliğin temel noktasını da yazayım. Her branş için göstermelik kulüpler kuruluyor. Bu kulüpler oy hakkı kazanıyor. Bu hakkı kazanan kulüpler ve de delegeler, kendi kişisel menfaatleri için sandığa gidiyor. Haliyle... Göstermelik kulüpten... Avantacı delegeler çıkıyor. Naim’i ya da Halil’i... Mahmut’u ya da Atagün’ü tanıyan değil de... Başka şeyleri tanıyan... Cambazlar türüyor.

        Bu cambazlara da... Federasyon yöneticiliği... Antrenörlük... Tatlı seyahat... Maddi ve manevi destek... Sunulduğu için... İğrenç platform... Her geçen gün... Daha iğrençleşiyor.

        Bu zincirleme avantacılık sonucu... Ülke sporu... Her geçen gün daha kötüye gidiyor.

        Olimpiyat, dünya ve de Avrupa şampiyonlarımızın yerine... Eşofmanı pijama niyetine kullanan... Hiçbir branştan anlamayan... Judo ile karateyi ayıramayan... Voleybolun kaç kişiyle oynandığını bilmeyen... Naim ile Halil’i tanımayan... Efsane sporculara oy hakkı tanınmayan... Bir rezilliğin içinde... Boğuluyoruz.

        Misal vereyim: Herhangi 1 branşta... 200 delegenin 120’si naylon kulüplerin belirlediği muşamba delegelerden oluşurken... Eski sporcuların, hakemlerin ve antrenörlerin sayısı... Sadece 5... Ayıp be!

        Ve ne acıdır ki... Şampiyonlar torbaya sokuluyor... Toplam sayıyı 5’e düşürebilmek için... Ne diyeyim. Şampiyonlara bu ayıbı yaşatanlar utansın!

        Oysa... Tüm şampiyonlar oy kullansa... Eski değerli teknik adamların, hakemlerin, sporcuların... Tamamı... Sandığa gitse... Demokrasinin kralı olmaz mı! Böylece... Delegeyi kontrol altına almak da... Minimuma iner. Ama... Spor teşkilatındaki kaymak tabakanın niyeti başka. Niyetleri... Biat kültürü sürsün... Ahbap-çavuş ilişkileri devam etsin... Adamları koltuğa otursun.

        Başarıymış, istikrarmış, ülkeymiş, hikaye!

        Son söz: Sistemden beslenenler... Sistemi eleştirmezler... Eleştiremezler.

        Diğer Yazılar