Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta Esnaf ve Sanatkar teşkilatımızın son dönemlerdeki, en sıkıntı yaşadığı konulardan biri olan çıraklık müessesinin, adeta yok olmaya başladığını bu köşemde sizlere aktarmıştım.

        Ancak son dönemlerdeki Anadolu’yu ziyaretlerim sırasında beni umutlandıran gözlemlerimi de bu hafta sizlerle paylaşmak istedim. Toplumsal ve kültürel yaşam biçimlerinin, inanç sistemlerinin ve gereksinimlerin somut ifade biçimi olan el sanatları, zaman içinde gelişerek çevre şartlarına uyum sağlamış, o toplumun duygularını, sanatsal beğenilerini ve kültürel özelliklerini yansıtır hale gelerek” geleneksel” olma özelliğini kazanmıştır. El sanatlarında “gelenek”, yalnız teknik bilgiden ibaret olmayıp ortaya çıktığı toplumun dinî, coğrafi, ekonomik ve toplumsal kurallarını da kapsamaktadır. Binlerce yıldır Anadolu topraklarında kurulan uygarlıkların kültür varlıkları birbiriyle etkileşerek günümüze kadar ulaşabilmiştir. Öncelikle yaşam koşullarına bağlı olarak ihtiyaçları karşılamak için üretilen el sanatları, zaman içinde insanların geçim kaynağı haline gelmiş ve ekonomik bir işlev kazanmıştır.

        TOPLUMSAL DEĞERLER

        Geleneksel sanatların temel yapı taşı usta-çırak ilişkisidir. İlköğretim çağı çocukları genellikle “bir sanat sahibi olsun” düşüncesi ile aileleri tarafından bir el sanatı ustasının yanına verilmekteydi. Çıraklıktan kalfalığa terfi edenler ustasından yanlızca mesleği değil, meslek ahlakını, toplumsal ve dinî kuralları da öğrenmekteydi. 12. yüzyılda Anadolu’da gelişen sanat, ticaret ve ekonomi alanlarında faaliyet gösteren ve çeşitli meslek dallarının mensuplarını bir araya getiren, destekleyen, dinî ve iktisadi bir kurum olan Ahilik teşkilatı, 15. ve 16. yüzyıllarda bu yönlerinin zayıflaması ile ekonomik ve sosyal yönü ağır basan Lonca teşkilatına dönüşmüştür.

        Çağımızda hızla değişen ekonomik koşullar ve temel gereksinimlerin yanında teknolojik gelişmelerin günlük yaşantımıza egemen olması beraberinde kısmen de olsa bu geleneklerden uzaklaşmayı getirmiştir. Bugün usta-çırak ilişkisi sadece esnaf teşkilatında değil eğitimde, bilimde ve sanatta da gerekli olan ve sürdürülmesinde yarar görülen bir gelenek ve önemli bir olgudur.

        Halen birçok ilimizde kısıtlıda olsa, ustalarımızca yaşatılmaya çalışan el sanatları adeta Anadolu’nun çeyiz sandığı niteliğindedir.

        Günlük yaşantımızdaki kaygılarımızdan kendimizi biraz olsun arındırıp geçmişten gelen ve günümüze dek uzanan toplumsal değerlerimizi ve geleneklerimizi sahiplenirsek daha iyi bir geleceğe ulaşacağımızı unutmamalıyız.

        Sevgiyle kalın, ağız tadıyla kalın...

        Diğer Yazılar