Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son günlerde gıda terörü ile ilgili sosyal medyada yoğun bir şekilde yer alan haberleri gördüğümde bu konunun tarihsel geçmişine yönelik ne var yok diye şöyle bir gerilere doğru kitapların arasında gezindiğimde inanılmaz bulgulara rastladım ve sizlerle de paylaşmayı düşündüm.

        Bu konudaki ilk kaynağa Hz.Musa’nın On Emir yasalarında ve eski Mısır yasaları arasında bulunan ‘‘etin kirletilmemesine’’ yönelik hükümlerde rastlıyoruz.2000 yıl öncesinde Hindistan’da tahılların ve yemeklik yağların sahteciliğini önleyici tedbirleri ve 1.Yüzyılda Roma Hukukuna ait bir belgede de zeytinyağın ve şarabın taklitlerinin yapıldığından söz edildiğini görüyoruz.

        Dünden bugüne baktığımızda değişmeyen tek olgunun, tarih boyunca insanoğlunun ticari bir gıda maddesinin kıtlığında ya da ona talebin artığında hemen taklidine yöneldiği ve içine ciddi anlamda katkı maddelerini koyduğudur. Örneğin tereyağının renginin parlak sarıya dönüştürülmesi için içine safran konmasına 14. yüzyıllarda rastlanmaktadır.

        Günümüzde bu gıda teröristlerine karşı öncelikle 5996 sayılı çağdaş bir yasayı hazırlayıp yürürlüğe koyan Sayın Bakanımız M. Mehdi Eker başta olmak üzere bakanlığın başta Gıda Kontrol Genel Müdürlüğünün tüm ilgililerinin ve birimlerinin olağan üstü ne mücadele verdiklerinin en yakın tanığıyım, ama yinede bu acımasız insanlık düşmanları yapacaklarından bu kadar ağır yaptırımlar olmasına karşı yinede geri durmuyorlar.

        Acaba tarihteki örnekleri gibi işe biraz da mizahi yaklaşacak olursak İngiltere Kralı 1. Edward‘ın 1272 yılında bir buyruğunda, ’’eğer bir fırıncı ekmeğe uygunsuz bir katkı maddesi katmışsa, lonca binasından evine kadar, boynuna bu ekmekler asılı halde caddelerden yürütülüp teşhir cezası uygulanacağını; aynı suçu ikinci kez işlerse boynuna teşhir tahtası asılacağını;üçüncü kez yeltenirse meslekten men edileceğini ve fırınını yıkılacağını’’ ilan etmiştir.

        Fransa’da X1 Louis döneminde ise, 1481 yılında kuralları ihlal edenlere para cezası, meslekten men ya da bedensel cezalar uygulanmakta idi. Buna göre çürük yumurta satıcıları başlarında bu yumurtalar asılı olduğu halde sokaklar da yürütülür ve bu malları sonunda çöpe atılırdı. Tereyağına bozuk katkı maddesi koyan satıcı ise bu bozuk malı başının üzerine konup güneşin altında tutularak yağın başında eriyip üstüne akması ile cezalandırılırdı.

        Bu tarihsel örnekler ve günümüzde gördüğümüz gerçeklerde göz önüne alındığında, insanın ve gıdanın olduğu her yerde bu insanlıktan nasibini almamış teröristlerin hep var olduğunu görüyoruz. Ne yasalar nede cezaların önünü kesemediği bu çarpık anlayışa karşı en büyük görev yine bilinçli ve eğitimli tüketici kimliğimizin öne çıkmasıdır.

        Sokaklarda adeta kendini ihbar eden ucuz gıda satıcılarına ve ne olduğunu bilmediğiniz markaların yanıltıcı satış tekniklerine kanmadan teknolojinin bu kadar geliştiği bir süreçte Bakanlığın ve bizler gibi ilgili konunun anayasal temsilcisi olan kuruluşların web sayfalarını ve yayınlarını takip ederek de bu mücadeleye en büyük katkıyı koyabilirsiniz. Sevgiyle kalın, ağız tadıyla kalın...

        Diğer Yazılar