Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir İstanbullu’nun söylemiyle ‘’İzmirliler sabahları boyoz denen bir şeyi yemeye çalışıyorlar; ancak sadece çalışıyorlar. Çünkü boyozu yerken yarısı insanın üstüne, yarısı da yere dökülüyor ve sonunda kahvaltıdan aç kalkıyorsun.’’

        İzmir dışında hemen hiç tanınmayan bu ürün, sabahları sıcak sıcak ve yanında, bir ucu satıcının tezgahından sarkan misina ile dörde kesilen, üzerine tuz ve karabiberi serpilmiş fırında haşlanmış yumurta ve taze demli bir çayla birlikte yenen boyoz; neredeyse her İzmirli’nin sabah kahvaltısının vazgeçilmezlerindendir.

        ***

        İzmirli şair Avram Ventura’nın belirttiğine göre, 1950’li yıllarda kendi evlerinde çok sık yapılan boyoz, aynı zamanda sadece bu ürünü üreten Museviler sayesinde yaygın olarak kentin her yerinde de satılmaktaymış.

        Sefarad kökenli Museviler’in İspanya’dan gelirken yanlarında getirdikleri bir ürün olan ‘‘Bollos-Boyoz’’, Anadolu’nun da birçok yöresinde Musevilerce yapılmış ancak ticari anlamda sunumu ve tüketimi sadece İzmir’de rağbet görmüştür.

        Olağanüstü bir mutfak ve yemek kültürünün beşiği olan İzmir’imizin unutulmaya yüz tutmuş birçok lezzetlerinin arasında yerini almaya namzet olan boyozun, fırınlanmış bir yumurta ve yanında bir bardak demli çayla beraber yarattığı o müthiş tadı, sanırım artık birçoğumuzun damağında kaybolmaya başlamıştır.

        ***

        Bu tarihsel ve lezzet farkıyla kent yemek kültürümüzün önemli parçası olan boyozun, günümüzdeki son temsilcilerinden olan rahmetli Mustafa Akar ustamızın Kıbrısşehitleri’ndeki Dostlar fırınının geçtiğimiz hafta içersinde evlatları tarafından yeni düzenlemesinin açılışı vardı.

        İki İzmir aşığı güzel dost, Sancar Maruflu ve Türkiye Gazeteciler Federasyonu Genel Başkanıı Sayın Atilla Sertel’le birlikte yaptığımız açılış, adeta geçmişe uzanan nostalji niteliğindeydi.

        ***

        Gündüz saatleri tüm İzmir’in adeta kalbinin attığı bu özel caddenin, akşam karanlığı ile birlikte gıda teröristleri tarafından işgal edildiğini bilmeyeniniz yoktur sanırım.

        Motorsiklet kasalarındaki ızgara tezgahlarından nerden yapıldığı belli olmayan her türlü midyeden kokorece, duman dumana, o güzelim dükkanların önündeki rezilliklere tanık olmayanınız yoktur diye düşünüyorum.

        İzmir denilince akla gelen birçok markanın ve lezzetin değerini yitirmesine sebep olan anlayışın ve yapılaşmanın karşısında yapılacak tek şey sanırım İzmirlilik bilinciyle dimdik durmaktan geçiyor.

        İşte bu deformasyonun en hızlı yaşandığı yerlerden biri olan bu caddede, kentin tarihi bir lezzet parçası olan Dostlar fırınını, biz dostları olarak bu bilinçle yaşatmalıyız.

        Sevgiyle kalın, ağız tadıyla kalın...

        Diğer Yazılar