Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir tren son hızla, beş kişilik erkek grubunun üzerine doğru yol alıyor. Ölecekleri kesin. Ama kurtuluş ihtimali de yok değil. Şöyle cüsseli bir adamı köprü üzerinden demiryoluna atarsanız, tren ona çarparak duracak. Diğerleri kurtulacak. Would you do that? Würden Sie das tun? Lo farebbe? Haría usted esto? Ya da Türkçesi’yle; “Siz bunu yapar mıydınız?”

        Bu müthiş ikilem, ahlak psikolojisi alanında kullanılan en ünlü deneylerden. Tahmin edileceği üzere deneklerin çoğu “hayır” yanıtı veriyor. İnsanların yüzde 80’i, beş adam kurtulacak diye olayla hiç ilgisi olmayan birini trenin önüne atmayı aklından geçirmiyor. Aslında faydacı açıdan bakılırsa, beş kişi yerine birini gözden çıkarmak tabii ki daha akılcı. Neticede bu ikilemin “doğru” yanıtı diye bir şey yok.

        Şimdi aynı deney başka bir alana, dil deneyine uyarlanıyor. Aynı soru yabancı dilde sorulursa nasıl cevap veriliyor, o araştırılıyor. Ve sonuç: Tren ikilemi yabancı dilde dayatılınca, deneklerin çoğu, gariban cüsseliyi köprüden aşağı atmaya hazır görünüyor. Yabancı dilde, adamın kaderiyle oynama hakkı hasıl oluveriyor.

        Dil ekibinden İspanyol bilim adamı Albert Costa, psikoloji deneyinde verilen “hayır” yanıtının tamamen duygusal bir tepki olduğunu söylüyor. Ancak yabancı dillere geçince sonuçlar, şaşırtıcı derecede esnekleşiyor. Aynı soru İspanyol deneklere İngilizce sorulduğu zaman, “Evet adamı köprüden atarım” yanıtı üç katına çıkıyor. Adamı kurban etmekte daha az tereddüt gösteriyorlar. “Beş can, bir candan daha değerlidir” ilkesinden hareket ediyorlar. Anadildeki gibi duygusal soruna toslamıyorlar. Çünkü anadil duygu dünyasına sıkı sıkı bağlı aile ortamında öğreniliyor; yabancı dil sınıfta.

        Ve çünkü yabancı dil, farklı bir kostüm kuşanmak gibi. Yeni bir kıyafetle nasıl değişiyorsak, bir başka dil de bize farklı, yeni bir ruh kazandırıyor. Atalarımızın “Bir lisan, bir insan” diye tarif ettiği şeyin biliminden bahsediyorum.

        ICH LIEBE DICH?

        O yabancı dilde başka bir ruh kazanınca, duygular, roller, etik ilkeleri farklılaşıveriyor. Çok dillilik üzerine araştırma yapan Londra Üniversitesi’nden dilbilimci Prof. Jean-Marc Dewaele, “İnsanlar, kendinin yeni versiyonlarını denemeyi sever ve dil, bunu yapabilmek için iyi bir fırsattır. Yabancı dil öğrenen birinin kendini ifade hazinesi, davranış repertuvarı genişler” diyor. Dewaele’ye göre yabancı dilde beden dili, mimik ve ruh halleri de değişir. İnsan yabancı bir dilde kendini daha cesur ve seksi, daha şık veya esrarengiz hissedebilir. Gündelik hayatın kasvetinden kurtulur; o ikinci dili kullanmak, kıyafeti ve makyajıyla akşama partiye hazırlanmak gibidir. Tabuların baskısından kurtulmak, maskeleri çıkarmak demektir, pısırıklar kabak çiçeği gibi açılıverir, üstüne bir cevvallik gelir. İnsan yabancı dille daha özgür dür, çevrede karnaval havası estirir.

        Dilbilimci ve psikologlara göre bireyler, anadilde daha derin duygusal titreşimleri barındırıyor. Bir “I love you” ya da “Ich liebe dich”, “Seni seviyorum” kadar kalplere dokunamıyor. Ve hiçbir küfür anadildeki kadar sert çarpmıyor. Yabancı dilde hüznün dozu da azalıyor. Sigmund Freud da aynı durumu gözlemlemişti; hastaları, müstehcen ve ayıp konuları, ikinci bir dilde daha iyi ifade edebiliyordu.

        İnsanın kullandığı dille arasına duygusal mesafe koyabilmesinin faydalı yanları da var. Chicago Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre insanlar yabancı bir dilde, daha rasyonel finansal kararlar alabiliyor. Yabancı dille yeni kültürel roller ediniliyor. Bir araştırmaya göre Çinliler, öfkelerini İngilizce’yle daha iyi ifade edebiliyorlar. Çünkü Amerikan kültürü, Çin kültürü gibi hiddeti baskılamayı öğütlemiyor.

        Bazı dillerin de farklı etkileri oluyor. Bir Alman-İspanyol ortak araştırmasında deneklere şunlar soruluyor: “Bir partide odak noktası olmayı sever misiniz? Sık sık kaygı duyar mısınız? Kolay kavgaya tutuşur musunuz?” Hangi dilde sorulursa sorulsun ruh hallerinin değişmemesi beklenir. Ancak öyle olmuyor. Hem Alman hem de İspanyol denekler, İspanyolca sorulara daha dışadönük yanıtlar veriyor, daha konuşkan ve dominant oluveriyorlar. Buna karşılık test dili Almanca’ya dönünce daha tutuk, çekingen davranıyorlar.

        İspanyolca biliyorsan, döktürüyorsun. Öğrenmekte fayda var.

        Diğer Yazılar