Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Orhan Pamuk, Nobelliler kulübünün kendi türündeki tek üyesi, sanırım. “Yıkıcı” cümleyi Nobel’i kazanmadan önce kurdu. Aradan neredeyse 10 yıl geçti, “Nobel’i o cümle sayesinde kazandı” safsatası halen capcanlı. Pamuk’un esrarlı roman âlemine hiç girmemiş, ‘Rüya’nın peşine düşmemiş olanlar açısından ortaya savrulması kolay bir safsata tabii.

        Günter Grass da Almanya’yı sarsan “yıkıcı” cümlelerini nesir-şiire döktü; Nobel’den 13 yıl sonra. “Söylenmesi Gereken” diye başlığını attı, İsrail’in nükleer silahlarıyla dünya barışını tehdit ettiğini yazdı. Hem İsrail’in İran politikasını, hem de Almanya’nın İsrail’e nükleer füze kapasiteli denizaltı satışını eleştirdi ve kıyamet koptu. Zaten 2. Dünya Savaşı’nda 17’lik bir SS askeri olduğunu da itiraf etmişti, adı “antisemitist”e çıktı. Yahudi cemaati kınadı, siyasetten tepkiler geldi; “Yahudilerle sorunu vardı ama dile getirmiyordu, megalomaniye de hep eğilimliydi” diye yazılar döşenildi. Grass geçen 13 Nisan’da göçtü gitti.

        Ödül sonrası daha ilk cümlede Nobel’i batıran ise Çinli yazar Mo Yan’dır. Komünist Parti üyesi sıfatıyla otoriteyle hayli sıkı fıkı ilişkileri olan Mo, makul düzeyde sansürü savunarak milletin ağzını açık bırakmıştı: “Sansür, hakikatin yolunu tıkamamalıdır. Ancak karalama ve dedikodu sansürlenmelidir” demiş ve sansürü, havalimanlarındaki güvenlik taramalarına benzetmişti. Mo’nun Nobel’e layık görülmesi, Çin’deki rejim aleyhtarlarını pek kızdırmıştı.

        Ve V.S. Naipaul. Zamanında Müslümanları rencide edici cümleler kurmuştu da, ruhumuz pek duymamıştı. İslam’ı sömürgecilikle bir tutmuş, Müslümanların geçmiş tarih, kültür ve kimliklerini reddetmek zorunda bırakıldıklarını yazmıştı. Ne zaman ki, İstanbul’da yazarlar konferansına davet edildi, kusurları ortaya döküldü, fırtınalar esti. Sonunda Naipaul gelmekten vazgeçti, konu kapandı.

        ŞOVEN FENCİLER

        Nobel ödüllü yazarların tartışmalı sözleri siyasi; fen bilimcilerinki ise ırk ve cinsiyet içerikli. Son örnek Tim Hunt’ta da görüldüğü üzere. Nobel Tıp Ödüllü biyokimyager Hunt, bilim kadınlarının katıldığı toplantıda konuşurken, laboratuvarların “kızlardan” arındırılması gerektiğini anlattı; “Kız varsa ya sen ona âşık olursun, ya o sana âşık olur, eleştirince de ağlar” dedi. Meydan okurcasına, adının “şoveniste” çıktığını da ilan etti. Tepkiler çığ gibi yükselince, adamın üyesi olduğu Kraliyet Derneği, “Düşünceleri bizi bağlamaz” diye açıklama yaptı. Hunt özür diledi ama yine pot kırdı; “Sadece dürüst olmaya çalışmıştım” diyerek. Sonunda üniversiteden istifa etti.

        Aslında Hunt’ın sözleri, James Watson’ın yaptıklarının yanında hafif kalır. Watson, DNA’nın çifte sarmal yapısıyla ilgili kitabının ardından “kızlar, seks ve alkol” üzerine bir kitap yazar. Bilimsel başarısını kız tavlamakta nasıl kullandığını anlatır. Sonra bir kongrede, deri renginin cinsellikle bağlantısını konu alan tebliğiyle bilim adamlarının fenalık geçirmesine yol açar; “Latin âşık vardır ama İngiliz âşık yoktur, ancak İngiliz hasta olur” filan der. Tombul kadınların hormonları sayesinde sıska mankenlerden daha şehvetli olduğu teorisiyle kadın profesörlere şok geçirtir. Bu arada slayt gösterisinde bikinili Kate Moss görünmektedir.

        Bitmedi, “Afrikalıları bizimle aynı zekâ seviyesinde zannediyoruz” cümlesi de Watson’a ait.

        Nobelli fizikçi Shockley Jr. da “ABD’deki siyah nüfusta görülen zihinsel ve sosyal geriliğin genetik olduğunu” ileri sürerek, tartışma koparmıştı. Ayrıca, IQ’su 100’ün altında olanların gönüllü sterilize edilmesini savunmuş, “Nazi” damgası yemişti. Yine Nobelli fizikçi Philipp Lenard ise düpedüz Nazi’ydi. Einstein’ın izafiyet teorisini “Yahudi fiziği” diye eleştiriyor ve “Yahudilerin gerçeklikle hiçbir bağlantısı yoktur” diye kestirip atıyordu.

        Ve yine bir fizikçi, Richard Feynman. Atom bombasının geliştirildiği Manhattan Projesi’nde görevliydi. Sonra 1985’te bir kitap yazdı, hayatından matrak kesitleri anlattı. Kadınlardan şikâyetçiydi ama bilimdeki değil, bardaki kadınlardan: “Barlara giden kızların tamamı sürtük. Beş para etmezler. Bütün dertleri size içki ısmarlatmaktır, karşılığını da vermezler.”

        Diğer Yazılar