Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hillary’nin suçu, zatürree teşhisi konulduğunu kamoyundan saklamak. Amanpour’un suçu da “Kadınlar hastalanamaz mı?” diye onu savunmak. Vay böyle taraf tutarak monologla gazetecilik yapılır mıymış! Siyasette onca defolu erkek varken, kadına cinsiyetçi yaklaşırsan, gazetecilik de maalesef böyle yapılır

        Sosyal medya çağında olsa günün fenomen maymunu olurdu. Memleketi Japonya, cinsi makak, adı Jiro, yaşı da 6’ydı. “Bush-san, Bushsan” denince gözlerini kapatıp yana devrilerek baygın numarası yapıyordu. Tam da Maymun Yılı’nda Japonya’da süksesi büyüktü; bugün olsa ne caps’leri olurdu ama, yıl henüz 1992’ydi. Baba George Bush, Tokyo’daki devlet yemeğinde bayılıvermişti. Yediklerini de çıkardıktan(!) sonra. Öyle masanın orta yerinde Japon Başbakanı Kiiçi Miyazava’nın kollarına yığılmıştı. Jiro’nun sahibi olan Japon, maymuna bu marifeti öğretmiş; hatta “Bushu-suru” (Bush gibi yapmak) deyişi de Japon jargonuna girmişti.

        Hatırladığım kadarıyla ABD’de kimse Bush’un böyle ayıla bayıla başkanlığa nasıl devam edeceğini sorgulamamıştı. TV gece şovlarında Bush’u zaten ti’ye almaya alışık komedyenlerin esprilerini saymıyorum. Onlar her dönem rutin.

        Bush’un aynı zamanda başkan yardımcısı olduğu selefi Ronald Reagan da iki dönem başkanlığının son yıllarını deri kanseriyle geçirdi; birkaç kez ameliyat oldu. Tamam topal ördek dönemiydi ama bir icraat tartışması yaşanmadı. Sonra “Dabya”, yani oğul George W. Bush’un alkol problemi vardı. Daha doğrusu dine dönüp içmeyi bıraktıktan sonra başkan seçilmişti. İki dönem başkanlığı boyunca bir-iki ufak dedikodu dışında, “Acaba Beyaz Saray’ın kuytu köşelerinde gizlice içiyor mudur” geyiği çevrilmedi.

        Ama Demokrat Parti Başkan adayı Hillary Clinton bir sendeledi, kıyamet koptu. Sağ basın, Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın borazanına döndü. Biri “nöbet geçirdiğini” iddia etti ki, görüntü öyle değildi. Fox News, Clinton’ın yerini hemen başka bir adayın alması gerektiğini buyurdu; Drudge Report “Hillary ölüm döşeğinde” diye bir spekülasyon ortaya attı. Hekimin biri tıp etiğine gayet aykırı biçimde “Parkinson belirtileri var” dedi. Sosyal medya daha ileri gitti, Hillary’nin aslında öldüğü, yerini dublörünün aldığı komplo teorisi aldı yürüdü.

        İşte bu ortamda dünyadaki belki de en ünlü kadın gazeteci Christiane Amanpour devreye girdi ve “Kadınlar bir-iki gün hasta olamaz mı?” diye sordu. Sordu çünkü “Hillary’den başkan olmaz” çığırtkanlığında cinsiyetçi çağrışımlar seziliyordu. Clinton cephesi hafif zatürree teşhisi konulduğunu sonradan açıklamış, bu da şeffaflığa gölge düşürmüştü ama Amanpour CNN Int. ekranında şöyle diyordu: “Medyanın bazı büyük başkanlara yönelik kollayıcı tutumunu düşünün. Çocuk felci yüzünden tekerlekli sandalyeye bağlı olan Franklin D. Roosevelt’in o fotoğraflarını göstermemek, sonra herkesin favori başkanı J.F. Kennedy’nin Addison Hastalığı’yla zorlu mücadelesini gizlemek gibi.”

        Amanpour, üstün nitelikli kadınların engelleri aşmak için düşük nitelikli erkeklere göre 100 kat daha fazla çaba göstemesi gerektiğini belirterek açık açık cinsiyetçi bir çifte standart olduğunu söylüyordu; “Bu çok bildik bir hikâye” diyerek. Amanpour’un 2.5 dakikalık çıkışı da sağ basına battı ve monolog damgası yedi.

        ŞOV BAŞLASIN

        Hillary Clinton’ın detaylı sağlık raporu kamuoyuna açıklandıktan sonra Trump’ın ne kadar sağlıklı ve zinde olduğunu göstermek için şov başladı. Sanki sağlık raporu açıklanıyormuş gibi yapıldı ama öyle olmadı. Trump Dr. Öz’ün şovuna çıkıp kendisine raporunu gösterdi. Doktoru Harold Bornstein o raporu geçen aralık ayında, Trump’ın limuzini dışarıda beklerken 5 dakika içinde yazdığını itiraf etmiş; “Tarihin en sağlıklı başkanı olacak” demişti. Kendisinden 15 yaş küçük ve daha fit görünen Obama’dan da sağlıklı yani!

        Sonra Dr. Öz başka bir TV programında raporla ilgili görüşlerini açıkladı, 70 yaşa göre sağlıklı bir bünyeye işaret ettiğini söyledi. Sadece kolesterol ilacı alıyordu ve biraz kilo vermesi gerekiyordu.

        Şimdi Trump kampanyası “Sağlıkta çok şeffafız” temasını işliyor. Raporu gören yok ama pek tartışılmıyor. Tartışmaya açılmayan başka konular da var. Mesela Washington Post, Trump’ın, vakfına yapılan bağışların bir kısmını başka kurumlara bağışlayarak hayırsever işadamı pozuna büründüğünü yazdı. Newsweek, Trump’ın başkan olması halinde, bazı yurtdışı iş bağlantılarının ulusal güvenlik açısından tehdit oluşturabileceğini kapak yaptı. Bu haberlerin hiçbiri Hillary’nin baş dönmesi kadar baş döndürmedi!

        Diğer Yazılar