Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AB’nin ufkunda kendi içindeki düşmanlarla ve Trump’la mücadele var. Peki dümende kim olacak? Almanya’da “Merkel gitsin, Schulz başbakan olsun” havası eser gibi. Çünkü Schulz daha cevval bir figür. Türkiye’ye küfreden Yunanlı ırkçı vekili AP salonundan atacak kadar cevval.

        Yeniden Merkel mi? Almayalım, teşekkürler.” Bu ifade, Spiegel’deki yorumun son cümlesi. 2017 seçiminde 4’üncü kez başbakan adayı Merkel’in “Almanya, aynı Almanya kalacak” sözündeki yanılgıyı işliyor yazı. Diyor ki; “Çünkü zamanlar değişiyor, AB entegrasyonu çöküşün eşiğine geliyor, Merkel ise Avrupa’ya ilgi duymuyor. Abartı ustası Trump ABD’de iktidara geliyor, Merkel ise sakin güç olarak kalıyor...” Spiegel’deki bir başka yazı da Avrupa Parlamentosu başkanlığını bırakacağını açıklayan SPD’li Martin Schulz’un ideal bir başbakan adayı olacağını işliyor.

        Schulz, “Avrupa mücadelesini Berlin’den sürdürmeye karar verdim” diyerek seçim kararını açıkladı. Ya SPD’nin başbakan adayı olacak, ya da büyük koalisyonun dışişleri bakanı. Ama Bild aynı fikirde değil. “Yanlış karar, Schulz esas Brüksel cephesinde önemli. Adeta bir rock band solisti. Berlin’de ise herkes kadar bir dışişleri bakanı olur” diye yazıyor.

        Tagesschau yorumuna göre Schulz safkan bir siyasetçi ama kutuplaştıran bir figür; ya çok seviliyor ya da nefret objesi oluyor. Şu konuda ise herkes hemfikir, işini iyi yapıyor. Avrupa demokrasisine inancı, çetin ve ikna edici tarzıyla parlamentonun ağırlığını artırdı. AB krizlerinin çözümünde hep ön saflarda oldu, üyeler arası dalaşmaları yatıştırdı, Avrupa düşmanı aşırıcılara da göz açtırmadı.

        Mesela Türkiye’ye, içinde “Barbar, pis, köpek” sözcükleri geçen cümlelerle saldıran Yunanlı Altın Şafak Partisi’nin vekili Elefteros Sinadinos’u genel kurul salonundan attı. Göç krizi tartışılırken savrulan bu ağır hakaretlerin “Birliğin ilke ve değerlerine aykırı” olduğunu söyleyerek ırkçıya kapıyı gösterdi.

        Buna karşın faşistlikle suçlandığı da oldu Schulz’un. Kimi zaman hicivli, kimi zaman saldırganca. 2003’teki ilk vaka Almanya ile İtalya arasında krize yol açmıştı. Başrolde dönemin Başbakanı Silvio Berlusconi vardı. O palyaçovari gülüşüyle, “İtalya’da bir yönetmen Nazi toplama kampında geçen film çekiyor. Size de kamp müdürü rolünü vermeli” demişti. Çünkü Schulz da Berlusconi’nin başbakan ve medya patronu olarak çifte rol oynamasını ağır eleştirmişti.

        Schulz daha başkan olmadan önce, İngiltere’nin Avrupa düşmanı ırkçı partisi UKIP’in vekili Godfrey Bloom, “Ein Volk, ein Reich, ein Führer” diye sözlü sataşmada bulunmuştu. Yani “Tek halk, tek imparatorluk, tek lider” anlamına gelen Nazi parolasıyla. Tartışma konusu Euro kriziydi ve Schulz konuşmasında “Bazıları AB’nin çökmesine sevinir” derken o tarafa bakış fırlatmıştı. “Antidemokratik faşist” diye laf da savuran Bloom salondan atılmıştı.

        ITALEXIT DE OLUR MU?

        Bakalım Almanya 2017’de Merkel’i mi, Schulz’u mu tercih edecek? Neyse ki başka ihtimal yok ama başkalarında var. Fransa’da merkez sağ Cumhuriyetçiler, cumhurbaşkanı adayını bugün belirleyecek. Alain Juppe’ye karşı François Fillon daha şanslı. Peki Mayıs 2017’de ırkçı ve Avrupa düşmanı Marine LePen karşısında şanslı olabilecek mi?

        Bu tehlike Avusturya’da daha yakın. 4 Aralık’taki cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi aşırı sağcı Özgürlük Partisi adayı Norbert Hofer ile Yeşiller adayı Alexander Van der Bellen başa baş durumda.

        4 Aralık’ta başka bir badire daha var. İtalya Başbakanı Matteo Renzi, siyasi geleceğini referanduma götürüyor. Yasama ve yürütmeyi hızlandırmak için sistem değişikliği hedefliyor; Örneğin Senato kanadını küçültmek ve etkisini azaltmak gibi. “Bir yasa çıkarmak 866 gün sürüyor” diyor Renzi. Ama henüz halka anlatabilmiş değil. Üstelik 4.1 milyon yurtdışı İtalyan seçmen de oy verecek. Çoğu İtalyanca bile bilmeyen bu kitle, seçmenlerin yüzde 7’sini oluşturuyor ve nereden vuracakları belli değil.

        Sonuç: Renzi kaybederse görevi bırakacak. Kuzey Ligi ve eski komedyen Beppe Grillo’nun hareketi gibi Avrupa karşıtı ve yabancı düşmanı cephe referandumdan güçlenerek çıkacak. Brüksel’in fikrince önce siyasi, sonra ekonomik kriz patlak verecek. Çünkü Euro’ya karşı referandum da gündeme gelecek. İtalya’da yükselen fiyatlarla satın alma gücü düştü, genç kuşağın yarısı işsiz, ülke borcu kabarık. Halka göre bunların sorumlusu küreselleşme ve AB; haliyle İtalyanlar Avrupa’dan soğumuş durumda. Brüksel ise panikte; “Nereden çıktı bu referandum. Bir İtalyan krizi eksikti. İster misiniz Brexit’ten sonra bir de “Italexit” gelsin!” derdinde.

        Diğer Yazılar