Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Vinton Cerf, “Powerpoint dosyalarımı bulamıyorum” diyor. Adam internetin mucitlerinden ve Google’da çalışıyor. Onun için “Fotoğraflarınızı mutlaka karta basın” diye tembihliyor. Norveç’te açlığa karşı tohum depolanan Kıyamet Ambarı’na ilave, bir de bilgi açlığına karşı Kıyamet Kütüphanesi yapılıyor.

        Kitap sayfası çevirmenin tadı ayrı, kâğıdın kokusu başkadır” geyiği değil bu. Şakası yok... Belki Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 distopyası reel âlemde asla gerçek olmayacak. Totaliter rejimlerin kitapları yakıp yok ettiği bir dünya asla var olmayacak. Baskı altındaki insanlar hafızalarında ezberle gizledikleri romanları, eserleri orman kuytularında kuşaktan kuşağa aktarmayacaklar ama dijitalleşmenin ezici gücü kâğıt üzerindeki bilgiyi er geç tehdit edecek.

        Çünkü bilgiyi, her geçen daha ezici ağırlıkta sosyal medyadan, haber portallarından alıyor, yeni sandığımız bilginin içeriğine doğru dürüst bakmadan “paylaş” ya da “retweet” butonuna basıyoruz. Bilgilendiğimizi sanırken, aslında sadece malumat alıyoruz; dezenformasyon dahil. Ve internetin suları alabildiğine tehlikeli. Işık hızıyla yayılan yalan yanlış bilgiler, hack’lemeler, siber savaşlar dijital alanı güvensiz kılıyor. İşte bu nedenle, internetin babalarından Vinton Cerf, “kâğıda” sarılıyor. Bilgisayarlarda sakladığımız bütün belge ve görüntülerin bir gün yok olacağından, gelecek kuşakların 21. yüzyıla dair hiçbir bilgi bulamayacağından, “dijital karanlık çağ”dan dem vuruyor.

        Google’ın da başkan yardımcısı olan Cerf’le yapılmış bir röportaj çıktı geçenlerde Welt am Sonntag’da. Şaşırtıcıcıydı. Bilişim teknolojilerinde geleceği gören adam sıfatına rağmen, önümüzdeki 20 yılın icatlarının bugünden tahmin edilemeyeceğini ama robot ve bilgisayarların dünyayı katiyen ele geçiremeyeceğini söylüyor.

        Bill Gates’in aksine, “yapay zekânın günün birinde efendi olmasından” değil, “dijital karanlık”tan korktuğunu şöyle anlatıyor: “Daha şimdiden, eski Powerpoint dosyalarıma ulaşamıyorum. Sistem tanımıyor o verileri. Bugünün fotoğraf formatlarının herhangi bir zaman diliminde eskidiğini, insanların biriktirdiği bütün resim ve hatıraların kaybolduğunu düşünün. Şu anda bu probleme çözüm bulmak için çalışıyoruz. Biz bulana kadar herkese tavsiyem; fotoğrafları karta basmasıdır! Kâğıdın 150 yıl süreyle korunabildiğini biliyoruz. Dijital formatın ömrü ise şimdilik ancak 20 yıldır.”

        Sanal gerçeklikle de ilgilenmiyor Cerf, “Becerilerimizi reel dünyada, teknoloji sayesinde nasıl geliştirebileceğimiz meselesi bana daha heyecan verici geliyor” diyor. Siber savaşlar için önerisi ise aynı cephedeki reel savaşın kurallarını koyan Cenevre Konvansiyonu gibi bir anlaşma zemini oluşturulması. Yani saldırı silahlarının net bir şekilde belirlenmesi. Ama tabii devletler arasında. Korsanların saçtığı virüsler, trojanlar ayrı bahis.

        Peki internetin babalarından biri olarak başkalarının, mesela Google’ın kurucularının internetten milyarlar kazanmasına ne diyor? Cevap rasyonel: “Banka hesabında birkaç milyar dolar fena olmazdı. Ama başlangıçtan itibaren ücretsiz yapmasaydık, o zaman internetin başarı hikâyesi diye de bir şey olmazdı. Zamanında, buluşumuza patent almayı aramızda konuşup tartıştık, sonunda bilinçli olarak aksi karar aldık. Çünkü herkese açık olmasını istiyorduk. O güne kadar aradıkları şeyin bu olduğuna ikna ettik insanları. İşte internetin gerçek sırrı budur.”

        POST-KIYAMET

        Cerf’in ürktüğü dijital karanlığa çarenin sırrı da şimdi Norveç’teki Kıyamet Kütüphanesi’nde. Kuzey Buz Denizi’ndeki Svalbard takımadalarında, buzu hiç çözülmeyen donmuş toprağın altında... Global bir doğal afette, insanlığı açlıktan kurtarmak üzere türlü çeşitli tohumun depolandığı Kıyamet Ambarı’nın yakınında. Her türlü belge, kitap ve yayını yüzyıllar boyu korumak üzere tasarlanmış bu kütüphane bütün insanlığa açık. Devletler, değerli belgelerini kendi ulusal arşivleri dışında bu kütüphanede saklayarak bir nükleer savaştan bile koruyabilirler. Belgeler, Piql adlı firmanın geliştirdiği film sistemiyle muhafaza edileceği için siber saldırılardan etkilenme tehlikesi de yok. Şirket, “Bu teknolojiyle tüm veriler bin yıl garanti altında” diyor. Askerden arındırılmış bölge olduğu için askeri saldırı olmayacağı da varsayılıyor.

        Şu ana kadar sadece iki ülke ulusal arşivlerini Kıyamet Kütüphanesi’ne taşımaya karar vermiş: Meksika ve Brezilya. Söylenen o ki, bir ülkede yayımlanan bütün kitapları sonsuza kadar orada barındırmak mümkün.

        Diğer Yazılar