Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Macron’un aşk hikâyesi dünya medyasını uçurdu. Biri yazıyor: “Fransa’ya alışılmışın çok dışında bir first lady geliyor.” Hem evet, hem hayır. Evet, çünkü ilk kez, Elysee’ye yürüyen bir çift gerçekten âşık görünüyor. Hayır, çünkü kadından yana büyük yaş farkı neden alışılmadık bir durum olsun.

        Zorlayın hafızaları... Madam Mitterrand’ın maceralarını hatırlayın. Elysee’de devlet yemeklerine katılmak için para istediği rivayet edilirdi; kocasını değil, gerilla severdi. Kâh Meksika ormanlarında Zapatistaların lideri Marcos’la, kâh Kuzey Irak’ta Kürt liderlerle... Kocası Paris’te acilen prostat ameliyatına alındığında bile dönmemişti gerilla romantizmiyle geçen Latin Amerika turundan. Polisario gerillalarını ziyaret ederek Fas ile Paris’i birbirine düşürmüştü.

        Madamın yüksek bir Kürt şahsiyetle ilişkisi olduğu söylenirdi. Mitterrand’ın sol siyasetini yumuşak bulduğu için “Adamın beni paket gibi taşımasından bıktım. Bundan böyle siyaseten başıma buyruk davranacağım” demişti. Sonunda birbirlerini pek seyrek görmeye başlamış, hatta mektupla haberle- şir olmuşlardı. Tamam, Mitterrand’ın da metresi ve hatta ondan kızı vardı; Mazarine...

        AH O CECILIA!

        Sonra Cecilia Sarkozy’yi hatırlayın. Dönemin medya diliyle “Aldatan, asi ruhlu, kor bakışlı küstah kadın...”

        Kadın öyle asiydi ki, kocasının yemin töreninde bir Dior ya da Chanel yerine inadına Prada giymiş; o fildişi saten elbise başkaldırının simgesi haline gelmişti. “Bir damla Fransız kanı taşımadığım için gurur duyuyorum” da demişti. Çünkü Beyaz Rus babayla İspanyol annenin çocuğu olarak Cecilia Maria Sara Isabel Ciganer-Albeniz adıyla Paris’te dünyaya gelmişti.

        Ama Paris’te fazla kalmadı! Terk etti Sarkozy’yi. Zaten kocasının yalvarmaları üzerine New York’taki sevgilisi Richard Attias’ı bırakıp zoraki dönmüş, “Kendimi first lady olarak göremiyorum. Bu iş bana göre değil, çok sıkıcı” demişti. Son gidişi oldu, Attias’la evlendi. Sarkozy de Carla Bruni’yi buldu.

        BİÇARE BERNADETTE

        Bernadette hanımın hayatı ise Chirac’ın zanparalıklarına katlanmakla geçmişti. Hayır işleriyle uğraşırdı ama bir keresinde, “Napolyon, Josephine’i bıraktığı gün her şeyini kaybetti” diye de üstü kapalı uyarmıştı kocasını. Hollande’ın sevgilisi Valerie Trierweiler de Elysee’ye hevesli gitti ama uzun ömürlü olmadı. Hollande’ın Julie Gayet ile ilişkisi ortaya çıktı, Valerie taşındı. Fransız first lady’lerin çoğu bu işe hevesli değildi. Mesela de Gaulle’ün karısı “Yvonne Teyze”nin tek derdi taşrada yaşamaktı. Giscard d’Estaing’in karısı Anne-Aymone ise “First lady olarak en çok ne yapmak istersiniz?” sorusuna “Asla first lady olmamak” yanıtını vermişti.

        ROLLER DEĞİŞSEYDİ

        Bu uzun listeyi yapmak zorundaydım. Sırf, Emmanuel Macron ve 25 yaş büyük karısı Brigitte’le ilgili yazılıp çizilenler yüzünden. Hikâye malûm, Macron 15 yaşındayken 40 yaşındaki evli ve 3 çocuklu drama öğretmeni Brigitte Auziere’e âşık oluyor. Yıllarını onu kovalamakla geçiriyor ve 2007’de evlenmeyi başarıyor vs. Şimdi 7 Mayıs’taki 2. turda Marine Le Pen’e karşı zafer kazanacağına kesin gözüyle bakılıyor ya, “Fransa’ya alışılmışın çok dışında bir first lady geliyor” içerikli yazılar döşeniliyor.

        Alışılmadık bir first lady olacağı kesin ama sıkça anıldığı gibi yaş farkından değil, kocasının işiyle yakından ilgili olduğu için. Önceki eşlerin aksine kampanyada hep Macron’un yanındaydı; konuşmalarına yardımcı oldu. İlk evliliğinden kızı Tiphaine Auziere de kampanyada görev aldı. Macron da “Brigitte olmasa ben, ben olmazdım” diyordu.

        ABD’den Avrupa’ya bütün medya Macron’un aşk hayatındaki tutkuyu, siyasetteki ihtirasıyla örtüştürdü hemen. O ne inatçı, tabu yıkıcı ve tuttuğunu koparan adamdı ki, ailesinin yüzüne kapıyı çarparak aşkının peşine düşmüş; o cesur, atak ve yılmaz karakter onun liderlik vasfını da belirlemişti. Aşk ve siyasette risk almayı bilen bu adam, daha önce hiç seçilmiş bir görevde bulunmadığı, partisi olmadığı halde gelenekleri alaşağı eden tavrıyla Elysee rotasına girmişti.

        Peki ya Macron kadın olsaydı. Yani 15 yaşındayken 40 yaşındaki evli ve 3 çocuklu erkek öğretmenine âşık olmuş, hayat boyu onu kovalamış bir kadın. Acaba aşk hikâyesi nasıl yazılırdı? Bir kere Macron ‘lolita’ olup çıkardı, öğretmeni de pedofil. Sonra Macron’un yıllar süren inadıyla hedefine ulaşması da “Evli adamı baştan çıkardı, karısından, 3 çocuğundan ayırdı” hikâyesine dönüşürdü.

        Fransızlar her şeye rağmen (kadın) Macron’u seçse de, dünya medyasının gözünde yuva yıkan arsız kadın olmaz mıydı?

        Macron karşıtlarının Twitter’da karısına nasıl çemkirdiklerine hiç girmiyorum. En hafifi, “Cougar Brigitte”. Hani şu genç erkeklerle birlikte olan 40 yaş üstü kadınlara yakıştırılan “panterlik”ten bahsediyorum.

        Diğer Yazılar