Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Benim pek ilgi alanıma girmese de okuduğum bir haber ilgimi çekti. Londra merkezli International Training Academy tarafından İstanbul’da İslami finans okulu açılıyormuş. İslami finansın felsefesi, prensipleri ve uygulamalarına dair tüm alt başlıkları kapsayacak şekilde tasarlanan eğitim, bir yıl içinde her altı haftada bir İstanbul Taksim Martı Otel’de 25 kişiyle sınırlanmış sınıflarda gerçekleştirilecekmiş.

        Yani diyorlar ki; “İslami finansı okulunda öğrenin.” (ilgilenenler sayemde bugün haberdar olmuş oldular)

        Biliyorsunuz İslami ülkelerde faiz haramdır. Ülkemizde de islami finans yöntemleri hızla yayılmaya devam ediyor. Adını sanını hiç duymadığımız bir sürü banka isimlerine ya da finans kuruluşlarına sizler de rastlıyorsunuzdur.

        Bu faizsiz fînans kurumları (tabi ki bizim normal bankalar gibi) müşterilerine belli miktarda fazla para veriyorlar. Yani faiz veren bankadan bir farkları yokmuş gibi görünüyorlar.

        Peki o zaman bankanın verdiği neden “faiz “oluyor da, fînans kurumunun verdiği aynı miktara yakın fazla paraya “kâr” deniliyor? O da faiz değil mi? Meğer değilmiş....

        ANLAŞMA ŞARTLARI

        Banka ile fînans kurumunu aynı saymak mümkün değilmiş. Çünkü başta yapılan anlaşma ikisini de birbirinden kesin çizgiyle ayırıyormuş. Şöyle ki: Bankalar parayı miktarı kesin olan faizle alır, verilecek yere de yine miktarı kesin olan faizle verirler. Yani para hep faizde çalışır. Zaten parayı yatıran da faiz alma şartıyla yatırır, teslim alan da faiz verme şartıyla teslim alır. Yani anlaşma, “faiz” anlaşmasıdır.

        Finans kurumundaki anlaşma ise bunun tam aksi sayılıyor.

        Kâr-zarar ortaklığında çalıştırılmak şartıyla para yatırılıyor, alanda kâr-zarar ortaklığında çalıştırmak şartıyla parayı alıyor. Böylece adı “kâr-zarar ortaklığı anlaşması” oluyor. (Demek ki ikisi aynı şey değilmiş. Biri kâr-zarar ortaklığı anlaşması, öteki de faiz anlaşması.)

        Bu nedenle ikisinin de verdikleri paralara ‘aynıdır’ denilemezmiş.

        Çünkü, anlaşma şartları ikisini birbirinden kesin çizgileriyle ayırmaktaymış.

        Bankaya para yatıran, ‘Ben miktarı belli olmayan kâr değil, kesin olan faiz istiyorum’ derken, finansa para yatıran ‘Ben miktarı kesin de olsa faiz istemiyorum, riskli de olsa kâr ortaklığı istiyorum’ demekteymiş.

        Bilmem anlatabildim mi ya da anlayabildiniz mi?

        Diğer Yazılar