Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üniversitede Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde bizlere bol bol Nietzsche’nin eserlerini okutmuşlardı.

        Nietzsche’ye olan hayranlığım ve merakım o zamanlardan başlar.

        Alman Filozof Friedrich Nietzsche, günümüz dünyasının muhtemelen en çok okunan ama yanlış anlaşılmaya en çok maruz kalmış filozofudur.

        Şu günlerde nedense Nietzsche’nin “Hınç” üzerine yaklaşımını anlatan bir hikayesi aklıma geldi.

        Nietzsche’ye göre “Hınç” kölelerin Romalılar’ın toplumsal statüsüne öfke duyarak onların gücüne sahip olma isteğidir. (Nietzsche hikayelerinde efendi-köle kavramlarını çok kullanır)

        Köle, efendisinin karşısında kendisini kudretsiz hisseder ve yine kendisine başkalarından daha kötü muamele edilmesini kabul edemez.

        Bu durum düşmanlığa, hınca neden olur. Ancak esaret altında olduğundan düşmanlığını gösteremez.

        HİLEYE BAŞVURUR

        Köle ne yapacaktır? Kaba kuvvete başvuramaz. Çünkü bu öncekinden daha kötü bir duruma düşmesiyle sonuçlanır. Bu nedenle “hile”ye başvurmak zorunda kalır.

        Köle, efendisinden intikam almak için ahlaki davranış silahını kullanır. Bu, kölenin efendisini kendi ahlaki davranışına boyun eğer hale getirmesinden ibarettir.

        Bu durum karşısında efendi kendisini, kölenin perspektifinden değerlendirir.

        Kölelerin birer Hristiyan olarak intikam seçenekleri yoktur. Fakat köleler, hile ve intikamlarını gizlice kılıfına uydurmakta oldukça başarılı olurlar.

        Efendi, kölelerin perspektifinden kendini değerlendirirken, kendini ve eylemlerini kınanacak şeyler olarak görür.

        Hristiyanlık açısından ahlaki olarak “iyi”yi yapmaya mecbur hissettiğinden eski aristokrat değerleri devre dışı kalır.

        Ve “Aristokrat” başkalarından önce kendini cezalandırır.

        Nietzsche için köle ahlakı ancak nefret ve korkudan doğabilir. Kölenin ahlakı diğerlerinin eylemlerine bir tepkidir.

        Biri sizi kızdıracak bir şey yaptığında, siz bunu “kötü” olarak sınıflandırır ve karşıt bir ahlaki durumu yani “iyi”yi yaratırsınız. (Komşunuzdan korkuyorsanız tepkiniz komşunuzun size sevmesini sağlamak olmalıdır. Hristiyanlar’a göre “sevgi” bir erdemdir.)

        Biz Müslümanlar içinde “sevgi “kavramı normal şartlar altında Hristiyanlar’dan farklı değildir.

        Hınç ve öfke kavramları da keza aynı şekilde... Fakat bizde ne yok? Aristokrat yok... Bulmak, hele bu devirde, bu çağda neredeyse imkansız gibi bir şey.

        Netice de bizim neye ihtiyacımız var biliyor musunuz?

        Bana kalırsa bir aristokrata...

        Diğer Yazılar