Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ne kadar klasik bir bahanedir şu sözler: “Depresyondayım. O nedenle alışveriş yapmak beni rahatlatıyor.” Meğerse psikiyatristler alışverişi takıntı haline getirenleri “kompulsif alışveriş” şeklinde adlandırarak ele almaktalarmış. Bu rahatsızlığın belirtileri şöyleymiş; sürekli zihinsel uğraş satın alma düşüncesi veya eyleminin belirgin bir huzursuzluğa yol açması. Kompulsif satın almanın, çoğu zaman hatırı sayılı borçlara, aile ve evlilik ilişkilerinde kopmalara, aile içi şiddete, hatta yasal zorluklara yol açmakta olduğunu gazetelerin üçüncü sayfalarında sıklıkla okumaktayız.

        Araştırmalara göre bu takıntının toplumda yüzde 2 ile 16 arası bir sıklıkta görüldüğü ve hastaların çoğunun kadınlar olduğu (neden şaşırmadım acaba) ortaya çıkmış. Şimdi gelelim takıntıya neden takıldığıma... Hastalığın başlangıcı geç ergenlik ile erişkinlik dönemine rastlasa da tam olarak yerleşmesi birkaç yıl alabiliyormuş. Yani öyle hemen alışveriş manyağı olunmuyormuş. Bazılarının şöyle dediğine defalarca şahit olmuşluğum vardır: “Herhangi bir hipermarkette elime alışveriş arabasını alıp raflar arasında saatlerce dolaşmayı seviyorum. Kafam boşalıyor, rahatlıyorum.”

        Bu demektir ki depresyonunu alışveriş arabası ile rahatlatmaya çalışanların satın almaya yatkınlıkları vardır. (Çoğu zaman üzüntü, yalnızlık, kızgınlık, özgüven eksikliği, engelleme gibi olumsuz duygular satın almada artışa neden olmaktaymış.)

        Şimdi gelelim boğazına kadar kredi kartı borcuna batmış Türk halkına...

        Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin, “Negatif Nitelikli Bireysel Kredi ve Kredi Kartı İstatistikleri” raporuna göre, 2009-2014 döneminde kredi kartı borcundan toplam 3.7 milyon kişi yasal takibe girmiş. Demek ki ülkemizde milyonlarca depresyonda olan ve alışveriş yapan insan var. TÜİK verilerine göre Eylül (2014) döneminde ülkemizde işsizlik oranı yüzde 10.5’e yükselmiş. Bu durumda depresyonlarını alışveriş ile yenmeye çalışan işsiz vatandaşlarımızı da unutmamak gerekiyor.

        Şimdi gelelim sonuca... Psikiyatristlerin “kompulsif alışveriş” tanısı koydukları satın alma dürtüsü, yani alışveriş takıntısı hali demek ki kesinlikle bizim suçumuz değilmiş. Bu hastalığımızın nedeni belli ki yıllardır bizleri ekonomik krizden çıkaramayan ve bir türlü mutlu edemeyen yöneticilerimizin suçu. Bu durumda mevcut tedavi yöntemlerini ısrarla bizlere anlatmaya çalışan psikiyatristlerimize bir tavsiyem olacak; Sizler öncelikle yöneticilerimizi seçme konusunda bizlere yardımcı olun. Olun ki bizler de yıllarca depresyona girip alışveriş manyağı olmayalım.

        Diğer Yazılar