Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üniversitede Medya ve İletişim Fakültesi’nde okuyan oğlumun yaz okulundan “Kadın ve Siyaset” adlı bir dersi aldığını görünce şaşırdım. Oğlum neden şaşırdığımı anlayamazken, ben merakla dersin içeriğine şöyle bir göz attım.

        İçerikte, kadınlara kota uygulamasından tutun kadınların temsil oranları, nedenleri, niçinleri, seçme seçilme hakları gibi temel unsurlara kadar değinmişler.

        Yani anlayacağınız ‘kadınlar’ olarak mecliste yeteri kadar temsil edilememe durumumuz sonunda okullarda ders olarak işleniyor. (Sanki sorunun kaynağı sadece bunlarmış gibi)

        Bir dönem aktif siyasetin içinde olan ve köşe yazılarında Türkiye’nin, Türk halkının sorunlarını, siyasetini dile getirmeye çalışan bir anne ve kadın olarak oğlumun bu dersi seçmiş olması beni bir taraftan sevindirirken, konunun ders haline gelerek önemli bir sorun olarak işlenmesi ise (21. yüzyılda olduğumuzu düşünürsek) beni son derece üzdü.

        Çünkü sistemdeki bu dersleri İstanbul Bilgi Üniversitesi doğal olarak anlaşmalı olduğu diğer üniversiteler ile paylaşıyor.

        Demek ki Türkiye diğer ülkelerin gözünde halen daha kadını nereye hangi sınıfa koyacağını bilemeyen, kadına ayrımcılık yapan, siyasette kadına yer vermeyen bir ülke olarak gündemini korumakta.

        Bilmiyor muydun diye soracak olursanız.

        Tabi ki biliyorum. kadının siyasette ki yerini, yeterli oranda temsil edilmediğini, sorunlarımızı hepsini biliyor ve elimden geldiği kadar da köşemde yer veriyor, dile getirmeye çalışıyorum.

        Fakat nasıl anlatsam.... Bilmek, içinde yaşamak başka bir şey, sorunun ders haline geldiğini, uluslararası üniversitelerde okutulduğunu görmek başka şey.

        Dün gazetemizde okuduğum habere göre,Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun Acil Yardım Hattı’na 30 gün içinde 206 “Beni kurtarın” çağrısı gelmiş. Bu çağrılardan 149’u aile içi şiddet mağduru kadın ve çocuklardanmış. Mağdurların yüzde 86.8’i kadınlar, yüzde 7.4’ü çocuklar ve yüzde 5.8’ini ise erkekler oluşturmaktaymış.

        Ülkemizde kadınlar bu kadar şiddete uğrarken ve bu duruma hiç bir önlem alınamazken, kadınların siyasi arenada yeterli oranda temsil edilmeleri mümkün müdür?

        Eğer ders olarak okutulacaksa “Kadın ve Siyaset”ten önce bana kalırsa “Kadına şiddet uygulayan Türk Erkekler’i” ve tabi bir de “Siyasete malzeme yapılan Türk kadınları” adı altında dersler işlenmeli. Böylece uluslararası üniversitelerde sorunun gerçek nedenlerini öğrenmiş olurlar.

        Bu sorunlar çözülmeden Türkiye’de “Kadın ve Siyaset” söz konusu olabilir mi?

        Diğer Yazılar