Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “In The Middle” şarkısı fonda, güne ve yazıya merhabamızı verelim (hatta yeri gelmişken, yeni yıl dedikleri dünyevi mevzuya da selamımızı çakalım)… Yalnız melodideki saksafonun meşkine dikkat recaedicem! Yavaştan mevzumuza gelirsek de bugün köşeyi şereflendiren müzikseverlerin yakından bildiği bir ses: Orlando Julius ve The Heliocentrics… Afro-beat’ın yolunu açan, Fela’nın öncüsü, “Disco Hi-Life” ile akıllara kazınan Nijeryalı saksafon efsanesi Orlando Julius ve Mulatu Astatke, Llyoyd Miller gibi isimlerle unutulmaz projelere imza atan İngiliz psikedelik caz grubu TheHeliocentrics’in ortak çalışmaları sonucu ortaya çıkan albüm "JaiyadeAfro" daha piyasaya sürülmeden çıkış parçası "Buje Buje" ile listelerin altını üstüne getirdi. The Heliocentrics'in Londra'daki analog stüdyosunda kaydedilen albüm, Nijeryalı müzisyen Orlando Julius'un klasik ve kendine has ezgilerinin psikedelik dokunuşlarla biçimlendirilip modern ve eşi benzeri görülmemiş bir hale sokulmasıyla kendinden bahsettiriyor. 8 Eylül'de çıkan albümleri ile müzik piyasasının altını üstüne getiren müzisyenler, 23 Ocak’ta Babylon sahnesinde olacak!

        AFROBEAT’IN BABASIYIM…

        “Müziğim hakkında konuşuyorsanız, Afro hakkında konuşuyorsunuz demektir. Afro’nun başladığı yer orası. Grubumla sadece benim müziğimi yapmazdık, Latin Amerikan müziği de çaldık, daha başka bir sürü şey de. Çaldıklarımı ve kayıtlarımı dinlerseniz, Afro’yu benim başlattığımı anlarsınız. Afrobeat’in kralı Fela değil demiyorum, ama ben babasıyım ve baba olmak daha kıdemli. Ve insanların bunu biliyor olmasından dolayı çok memnunum” diyen 60’ların r&b ve soul ruhunu başarıyla harmanladığı Afrika esintili şarkılarıyla dinleyenlerini mest eden Orlando Julius bir röportajında ‘müzisyen olmasaydınız, ne olurdunuz?’ sorusuna ise “Birçok mesleğim var. Dünyayı gezerdim” cevabını veriyor. Isındırma olur niyetine, ben de Babylon konseri öncesi merak ettiklerimi sordum, işte cevaplar…

        Birlikte albüm yapma fikri nasıl ortaya çıktı?

        O. Julius: Orkestrayı İngiltere'deki Strut Records stüdyosundan arkadaşım Quinton ile birlikte kurduk. 2001 yılında, “Super Afro Soul” albümümü Strut Records ile yeniden yayınladık. O zamandan beri de temasımız hiç kesilmedi. Kendisi daha önce de Heliocentrics ile ortak çalışmalar yapmıştı. Yeni albüm üzerinde birlikte çalışma fikri de ondan geldi.

        “Jaiyade Afro” albümünden ve bu şarkının ardındaki hikayeden bahseder misiniz?

        Albümün kökleri erken dönem müzik çalışmalarıma uzanıyor. 70'lerde çıkardığım “Aseni” ve “Buje Buje” parçalarının yeni versiyonlarını kaydettik. Bu albümde hayatımda belli bir yeri bulunan ancak daha önce kayda alınmamış parçalar da bulunuyor. “Jaiyade Afro” bu şarkılardan biri. Küçük bir çocukken annem kendi köyü olan Ilesha’da kadınlarla toplanırdı. Birlikte şarkı söyler ve davullar çalarlardı, ben de sık sık onlara katılırdım. Hep birlikte “Jaiyade” şarkısını söylerlerdi, bu şarkıyı o zamandan beri hep sevdim. Vokaller minör tondaydı, ben sonradan bunun Ilesha’daki Yoruba lehçesinin karakteristik bir özelliği olduğunu öğrendim. Şarkının sözleri “iyi bir hayat yaşarsan, mutlu bir hayat yaşarsın” diyor.

        ‘Tüm zamanların efsanesi’ Nijeryalı müzisyen Orlando Julius’un müzik yolculuğu nasıl başladı?

        Müzikle ilk tanışmam okulun ilk yıllarına denk geliyor. Okul grubunun davulcusu oldum ama aynı zamanda flüt ve boru gibi enstrümanları çalmayı da öğrendim. 1957 yılında Abadan’a taşındım, geceleri orkestraların “High Life” ve “Juju” çaldıkları kulüplere gittim. Sahnenin kenarında oturur, onları izlerdim, küçük bir çocuk olsam da; “Ben de sizinle çalabilir miyim?” diye sorup, dururdum. Bazen davul çalmama izin verirlerdi, seyirci bayılırdı, alnıma para yapıştırırlardı... Aynı yıl Jazz Romero ile tanıştım ve saksafon çalmayı öğrendim. Romero farklı enstrümanlar çalan, müzik provalarını bahçesinde yapan bir adamdı. Onun çalışını, parmak hareketlerini izledim, bir süre sonra arkadaş olduk. Sonra da Abadan Paradise Otel’de düzenli olarak program yapan trompetçi Eddy Okonta ile tanıştım. Müzisyenlere ihtiyacı vardı. Ben ve AkanbiMoses (sonradan Modern Aces grubumun üyesi oldu) ve çeşitli müzisyenler, 20 kişilik Top Aces orkestrasına katıldık.

        Ne tarz müziklerdi çaldıklarınız?

        Coltrane, Armstrong, tango, Pachanga, Foxtrot gibi pek çok farklı stilde müzik çaldık. Hatta Nijerya’ya geldiğinde, Louis Armstrong ile tanıştım. Bu benim ilk ciddi orkestra deneyimdi, müzik kariyerimin de temelini oluşturdu…

        BİR SONRAKİ ADIMIMIZ BÜYÜK ÇAPTA BİR TURNE OLACAK

        Bize Heliocentrics’ten bahseder misiniz? Grubun varoluş nedeni nedir? Sound’unuzu nasıl tanımlıyorsunuz?

        Malcolm Catto: The Heliocentrics’in temel felsefesini müzikal anlamda önce kendisi tatmin olmak ve asla yerinde saymamak üzerine kurmuştur. Hep farklı şeyler yapmaya çalışıyor, kendimizi yeni etkilere açık tutuyoruz. Orkestranın müzikal hedefi ise hep birlikte tamamen bize özgü bir sound yakalamak… Bizim sound’umuzu tek bir kelimeyle ifade etmek çok zor, birçok etkiyi ve stili barındırıyoruz ama bunlar arasında en belirginleri arasında kütüphane müziği, psychedelia, yerli müziği ve caz var. Bu kombinasyonlar kendilerini en güzel ortak müziklerimizde gösteriyor. Bu projelerde, belli bir zevk sahibi dinleyiciler ve müzisyenler olarak bizim de dinlemekten haz alacağımız albümleri hazırlamakla farklı müzikal kaynaklara uzanma arasında bir denge sağlamamız gerekiyor.

        Biraz da gelecek planlarınızdan bahsedelim, sırada ne var? Julius &Heliocentrics işbirliği devam edecek mi? Başka projeleriniz de var mı?

        O. Julius: Bir sonraki adımımız büyük çapta bir turne olacak… Bu kapsamdaki ilk Avrupa turnem olacak. Önümüzdeki aylarda müziğimizi dünyanın farklı noktalarındaki insanlarla paylaşmak çok heyecan verici geliyor. Çok mutluyum... TheHeliocentrics ile işbirliğimiz ise muhteşem gidiyor. Paris’te onlarla ilk çıktığımız konseri ve tanışmamızı hatırlıyorum da... Müziğimi o kadar iyi çalışmışlardı ki, çalmaya başladığımız an, sanki yıllardır birlikteymişiz gibiydi. Hepsi birbirinden değerli müzisyenler ve bana gösterdikleri saygıya da minnettarım. Birlikte yayınladığımız albüm gerçekten bir ekip işiydi. Umuyorum gelecekte de birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Fakat şu anki odağımız ve önceliğimiz kesinlikle canlı gösteriler.

        Türkiye’yi ilk ziyaretiniz mi? Buralarla ilgili paylaşabileceğiniz hikaye/anınız var mı?

        O. Julius: Daha önce Türkiye’yi hiç ziyaret etmedim... İstanbul’a gelmek için sabırsızlanıyorum o yüzden! Dünyanın farklı noktalarında çalmayı çok seviyorum. Türkiye’de yaşayanlarla tanışmak ve inanılmaz hikayelerinizi yerinde deneyimlemek harika olacak! Ülkeniz hakkında öğreneceğim çok şey var! (Not: Biletler için: www.babylon.com.tr)

        Diğer Yazılar