Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Semaver Kumpanya’nın yeni oyunu Metot; 'vahşi kapitalizm’ dediğimiz sistemin içindeki dört beyaz yakalının, iş görüşmesi serüvenini anlatıyor. Ve bu iş görüşmesinde İnsan Kaynakları departmanının aradığını belirttiği elemanın açılım cümlesi de benim başlığım oluyor…

        memisbetul@gmail.com

        Dağınık odanın, tek derli toplusu masa gibiydi sanki… Islak Yeditepe’nin, tek derli toplusu ise yaz yağmurunda daha da yalnızlaşmış kediler… Elimde, sabahları iyi gider, güne ilaç olur niyetine kahve-martell, odada çınlayan ve çınlatan ise Arcade Fire “My Body is a Cage” … Derli toplu masanın sol tarafını şereflendirenler; bir kısmı açılmış-yıpranmış, bir kısmı da el işçiliğiyle oyulmuş ahşap kutunun içinde kalmış mektuplar, not kağıtları, yüzlerini hatırladığım – hatırlamadığım, sağ üst köşelerine tarih düşülmüş fotoğraflar ve kitap ayraçları… Derli toplu masanın diğer tarafının kıymetlisi ise; gazeteci Celal Başlangıç’ın, Rıfat Ilgaz’dan Vedat Türkali’ye, Hrant Dink’ten Mihri Belli’ye, her şeye rağmen hayata şarkı söyleyebilmiş, 48 aydınla yaptığı röportajlarının toplandığı kitabı “Hayata Söylenmiş Şarkılar”...

        “Ustalar, Şefler, Ölümsüzler”, “68’liler, 78’liler ve Daha Gençler” ve “Renkler, Farklar, Zenginlikler” olarak üç bölümden oluşan kitap, dünde kalanları daha iyi algılayabilmemizi sağlayacak türden. Aydınlarımızın kıymetini, pek bilemeyen bir coğrafya olarak, Başlangıç’ın bu çalışması arşiv niteliğinde… Gelelim, bugünkü köşeyi işgalimin sebebine…

        SEMAVER’DEN İŞ BULMA ‘METOT’LARI

        “Chamaco”, “Trainspotting”, “Bir Kurşun Deliğine Kaç İnsan Sığar”, “Resm-i Geçit” ve “Titus Andronicus” gibi tadında tiyatro oyunlarından sonra şimdi de tiyatro izleklerine “Metot” adlı farklı bir oyunla selam eden Semaver Kumpanya, bu yıl 10. yaşını kutluyor. Işıl Hoca’nın (Kasapoğlu’nun) ve genç ekibinin, her şeye rağmen samimi emeklerinin karşılığı olan Semaver Kumpanya, az ama özünde oyunlarıyla her defasında seyircisini etkilemeyi biliyor. İşte bu son oyun da onlardan bir tanesi… Ekip bu defa da yine akıl denizlerinde yüzdüren ve yine tam kıvamında bir oyunla karşımızda. İspanyol oyun yazarı Jordi Galceran’ın 2003 yılında kaleme aldığı (orijinal adı El Metodo olan, yönetmenliğini Marcelo Pineyro’nun üstlendiği oyun, 2005’te de sinemaya uyarlanmıştı) ve Zerrin Yanıkkaya’nın dilimize çevirdiği oyun, uluslararası bir firmanın üst düzey yöneticilik pozisyonu için, toplu iş görüşmesine katılan dört beyaz yakalının hikâyesini anlatıyor. Geçtiğimiz haftalarda, 32. İsmail Dümbüllü Ödülü’nün sahibi olan, ‘Sonbahar’ filminin Mikail’i, ‘Leyla ile Mecnun’un ise İsmail Abisi, Serkan Keskin’in yönettiği, Sarp Aydınoğlu, Sezin Bozacı ve Mustafa Kırantepe ile birlikte oynadığı Metot’un yönetmen yardımcısı Zeynep Su Kasapoğlu. Sahne tasarımını Cem Yılmazer’in üstlendiği oyunun ses tasarımı Alper Maraş’a, kostüm tasarımı ise Aslı Ersüzer’e ait.

        İŞ AHLÂKI, EMPATİ, REKABET, HIRS…

        İlk önce belirtmeden geçemeyeceğim, bugüne kadar kaç iş görüşmesine şahit oldunuz yahut başkalarından dinlediniz bilmiyorum ama bu izleyeceğiniz ‘metot’, hem kabus minvalinde korkunç, hem de eğlenceli. Gecemin tiyatro misafiri de, bu metotların yurt dışında revaçta olduğunu ve artık ülkemizde de yurdum insanı üzerinde kullanıldığını söyleyince, yüzümde acı bir tebessüm de olmadı değil! (Tabii eğlencesi seyreylemekte, zira yaşarken doğanın sizi sınadığını düşünüp, ‘Allah’ım sana geliyorum’ diyebilirsiniz.) Hoş google’da işçi bulma metodları adı altında acayip hikâyeler okuyabilirsiniz de. (Tüm bunların sadece para kazanmak için yapıldığını düşününce, insanlığımdan bezmiyor da değilim!) Oyun, bir rezidansın bekleme salonunda, iş görüşmesi için bir araya gelen dört kişinin tanışması ve enteresan diyaloglarının yamacında başlıyor. Bu dört kişi, iş görüşmesini gerçekleştirecek kişi yahut kişileri beklerken, ortaya çıkan süreç de “metot”un kendisi oluyor. Odanın ortasında bulunan posta kutusuna, zamanla yarışır şekilde gelen zarflar ve içinde yer alan gizemli sorular-istenenler, onları çeşitli temalar çerçevesinde tartışmaya ve belli hareketler sergilemeye davet ediyor. Bu metoda göre; istenilen her şeyi zamana karşı yarışarak “en iyi şekilde yapan” kişi, işi alacak. İşte ‘metot’un tüm esprisi de bu ekip çalışması yahut çalışamamasında rengini belli ediyor. İş ahlâkı, empati, rekabet, güven, hırs, liderlik… (Bu kelimeler size tanıdık geldi mi?! Aman ne diyorum ben, bizler, vakti zamanında Uzakdoğulular’ın keşfettiği (ama bizlerin yeni ‘ben buldum’ nidasıyla konuşlandığımız) bir nehrin kenarındaydık dimi hâlâ, haybin unutkanlık!) Alışılagelmiş iş görüşmesi yöntemlerinin uzağında bir anlatıma sahip “metot”, izlediği yol bakımından farklı olmasının yanında, üslubuyla da zeka patlangaçlarına ayar vermeyi biliyor. Dört kişi, her biri farklı duruma mahal veren zarflardan gelen tanımları-nı yeniden irdelemeye ve algılamaya çalışadursun, oyun vahşi kapitalizmin karşısında ne hale geldiğimizi, en iyi şekilde örnekliyor bi bakıma da. Oyunda, insan kaynakları departmanı çalışanının, iş görüşmesine gelen kişiye söylediği; “Biz o... çocuğuna benzeyen iyi bir insan aramıyoruz. İyi bir insana benzeyen bir o... çocuğu arıyoruz” cümlesi, Metot’un tüm matematiğini formüllüyor. Tabii burada eleştiriye tabi tutulan orta sınıf algısı ve tercihleri oluyor, onu da es geçmeyelim.

        Oyunculukların, anlatımın, ince esprilerin, gündeme dair yapılan göndermelerin yormadan, biz izleklerde heyecan-ilgi yaratması ise ayrıca takdire şayan. Kısaca, bu aralar beyin loblarınızı biraz olsun parlatmak ve tuhaf hallenmelerden sıyrılmak istiyorsanız, rotanız Kocamustafapaşa’da konuşlanan Semaver Kumpanya. Detaylı bilgi için: Tel: (212 585 59 35)

        İçimden geldi not’u: Cumartesi gecesi dost meclisinin, anason muhabbetinin yamacına, naçizane, ben de iki tadımlık, yolluk vermek istiyorum, belki akarsınız diye!

        1969’da, Stonewall Inn adlı barda baskıya, şiddete dayanamayan eşcinseller ayaklanmış, kendileri üzerinde baskı kuran polisi bara hapsetmiş ve 4 gün boyunca sokaklarda çatışılmış, eylemler yapılmıştı... LGBTT mücadelenin dönüm noktalarından biri olan bu gün, dünyanın her yerinde onur haftası ile kutlanıyor. Bu kapsamda; Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, 2 Haziran, saat 22.00’den itibaren Beyoğlu Skandal’da, 20. Onur Haftası’nın hazırlık sürecinde, heyecanı daha da yükseltmek için ‘partiliyoruz ve dayanışıyoruz” diyor. DJ kabininde, eğlencenin nabzını yükseltenler ise; Süreyya Hardcore, Uber Lazy, Cansu&Cansu, Kaan Aksoy, NEC ve Görkem Çay. (Partinden elde edilecek gelir de Onur Haftası’na aktarılacak. Bilgi için: 212 245 70 68)

        Günün repliği ‘Organize İşler’ filminden gelsin:

        “- Sen neden hiç konuşmuyorsun Üzeyir Abi?

        -Bir ara çok konuştum, faydasını görmedim, bıraktım...”

        Diğer Yazılar