Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BETÜL MEMİŞ

        memisbetul@gmail.com

        “Sen arkadaşımsın benim” sözü ile başlayıp, “Bir umut var bende, bir şekilde beni bu karanlıktan kurtaracağına dair” sözüyle biten Bonnie ‘Prince’ Billy’nin “I See A Darkness” şarkısı yankılanıyor bahçede… Lavoisier Kanunu minvalinde, maddenin korunumunun yasalarını hiç edip, dirseklerimi masaya dayayıp, önüme düşen manzarayı koklamaya koyuluyorum. Manzara koklanır mı(?!) demeyiniz (reca edicem), ‘bil-gör-bak-anla-duy’ şiarından hareketle kokluyorum diyelim. Lavoisier’in çemberinin yamacında, üçüncü sınıf hayaller kuruyorum da denebilir. Şarkı; “Umarım bir gün birlikte ya da ayrı yalnız başına ya da eşlerimizle hayatlarımızda huzur buluruz ve sürtmeyi bırakıp, içimizdeki gülüşleri toplayarak aydınlatırız sonsuza kadar hiç uykuya yatmadan…” diyerek vedasını verirken, ben de en yavaşından yollanıyorum, deniz kıyısından başladığım gecenin sabahını ortalamaya!

        (Erken içimden geldi notu: Hazır bu haldeyken paylaşayım istedim; geçenlerde, eskilerden, bir biyolog arkadaşla kelama düştüğümüzde, enteresan mevzulara kafa yaktık! Felsefi boyuttan, kimyasal-biyolojiksel durumlara bakınca -göz ucuyla tabii- aman deyim dikkat, çok can ekşitici oldu… Neysem, şimdilik kromozomların mikroskop altında incelendiği bilim dalına “Sitogenetik” adı verildiğini, ineklerin 60, kedilerin 38, köpeklerin 78, serçelerin 60, fillerin 56, yılanların 78, pandaların 52, develerin 70, sivrisineklerin 6, kirpilerin 4, domatesin 24, pirincin 12, soğanın 16, tütünün ise 48 kromozom sayısı olduğunu öğrendim. Hoş, diğer yamacımızdaki ömür sayacını tamamlayan; ‘neyin peşindesiniz siz?!’ diyerek çemkirdi ve masanın üstünde yer alan, neredeyse dibi görünmüş, gelincik votkasına yumuldu… Şimdilik devam!)

        SBR’DEN ‘ANNEMİN CİNAYET LİSTESİ’

        Bu haftanın kelamı, miladı eski ama ortalarda salınması yeni oluşan bir tiyatro grubundan geliyor. Hâlâ tanışmamış olan tiyatro tutkunlarına takdimimdir; Siyah&Beyaz ve Renkli Tiyatro kısa adıyla SBR.

        Kimdir, nereden gelirler minvalindeki soruların hepsine geleceğim lakin, öncesinde, bize merhabasını çaktıkları pek şukela oyunları ‘Annemin Cinayet Listesi’nden bahsetmek isterim. İtiraf etmeliyim ki; oyunu ve oyunculukları seyrederken heyecanlandım. Oyuncuların, dekorun ve metinin enerjisinin oluşturduğu sinerji ve ortaya çıkardığı hikâye, dikkat çekici!

        (Es notu: Ki benim seyrettiğimde, ilk buluşmalarıydı seyircileri ile, o sebepten heyecanlı bir telaşları vardı sahnede, sanırım şimdilerde daha da demlenmişlerdir.)

        “6 kez ölmüş bir kedi gibi, ilk kez tedirgin oluyorum. Griye varmadan önce, koyu beyaz kalıyorum.” Annemin Cinayet Listesi, bu şarkının sözleriyle başlıyor… Yani, sahnede üç genç, bu şarkıyla karşılıyor biz izlekleri. Orijinal ve kafa açıcı şarkı sözleriyle sahneye efsununu bırakan hikâye; 3 müzisyen kardeşin, pazar alışverişinden dönen annelerini, her zamankinden farklı görmeleriyle başlıyor. Kanlı kıyafetleriyle kapıdan giren anne, yetmezmiş gibi üstüne üstelik Pazar filesinden bir adet bıçak ve bir tane kesilmiş insan kolu çıkarıyor. Başka hayatların sonu olan bu vaziyet, seyredeceğimiz hikâyenin başlangıcı oluyor…

        Ve söz sırası, ilk bakışta normalmiş gibi (normal ve anormal ne demek acaba?! Alın size bir dilemma daha!) görünen ya da öyle bir profil çizen annede; “Sonra nasıl oldu anlamadım kendimi Rebeca’nın boynunu keserken buldum... Peki neden Rebeca’ya oldu olan? Bilmiyorum! Sizce, benim için yeni bir hayat başlıyor olabilir mi? Siz ne düşünüyorsunuz?”

        Direkt mevzuya dalıyor oyun, sonrası hem eğlencelik, hem de bu nasıl olur ama türünden bir performans. Zira bu müzikle uğraşan üç kardeş, annelerinin cinayetlerini örtbas etmeye çalışırken, bir taraftan da annelerinin yan komşuları polis memuru ile sevgili olmasından dolayı ortaya saçılan tuhaflığı da düzeltmeye çalışıyorlar. Suç kavramını, mizahi bir dille yargılayan-işleyen ‘Annemin Cinayet Listesi’ seyredenlere, ahlak kurallarına farklı bir açıdan bakma fırsatı vermeyi hedeflediğinin altını çiziyor. (Tanımlar ve algılar coğrafyasında yaşıyoruz hatta boğuluyoruz, o vakit oyunun size düşen fotoğrafını pek bi merak ettim! Aman deyim, bu bir soru cümlesi değildir! Bugünlerde içeri doğru konuşmak malumunuz, pek bi moda.) Javier Daulte, Alejandro Tantanian, Rafael Spregelburd isimli, üç Arjantinli oyun yazarının kaleme aldığı hikâyenin kıvamında oyuncuları: Sevil Akı, Haki Biçici, Çağrı Şensoy, Edip Tepeli ve İmer Özgün. Reyhan Özdilek’in dilimize çevirdiği, Melek Ata’nın dramaturgisini üstlendiği oyunun yönetmeni ise Salih Bademci ve Hüseyin Sevimli. Güneş Sayın’ın yönetmen yardımcılığında bulunduğu oyunun dekor tasarımı Oya Köseoğlu ve Emel Erden’e, ışık tasarımı Emir Uğurçağ’a, kostüm tasarımı ise Nur Tepeli’ye ait. Gelelim başta da dillendirdiğimiz üzere, SBR ekibine. İşte ekipten bana kalıp da size dökülen inciler…

        GÖSTERİ ÖRGÜTLENMESİ

        * SBR’nin tiyatro algısı nedir ve serüven ne zaman başladı?

        İlk adımlarını 2005 yılında atmış, tüm gösteri ve sanat dallarını bünyesinde toplamayı hedeflemiş, temellerini esas olarak tiyatrodan oluşturan bir gösteri topluluğu diyebiliriz. Kendi deyişimizle bir ‘gösteri örgütlenmesi’dir. Bünyesinde oyunculuk başta olmak üzere müzikten, plastik sanatlara kadar, pek çok sanatçı ve zanaatçı bulundurmakta.

        * İlk seyirciyle merhabanız, ne zamana denk geliyor ve hangi oyunla?

        Seyirci karşısına, ilk çıkışımız; 2006 yılında, kendi grubumuzdan Tuğçe Altuğ, Esme Madra ve Çağrı Şensoy’un yazdığı, yönetmenliğini Çağrı Şensoy’un üstlendiği “Düşlerimle Düştüm” oyunu ile oldu. Alışagelmiş biçim ve anlamda, ilk profesyonel işimiz ise; Alman yazar Marius Von Mayenburg’un yazdığı, yönetmenliğini yine Çağrı Şensoy’un üstlendiği, 2009 yılında, Türkiye prömiyerini yapan “Ateş Yüzlü” oyunu oldu.

        * SBR olarak nasıl bir araya geldiniz?

        Zaten grubun çekirdek kadrosu konservatuarda sınıf arkadaşıydı. Bir arada olmak kaçınılmazdı da denebilir bir anlamda… Sonrasında grup elemanlarının dışarıda yaptığı işlerden; tiyatro, sinema, dizi ve vs. tanıştıkları kişiler, grup bünyesine dahil oldular.

        * Daha başka projeleriniz olacak mı?

        Projeler, bir gösteri yapılanmasının sürekliliği ve çeşitliliği ile paraleldir. Şu an bile hazırda bekleyen birkaç projemiz var. Daha fazla bilgi veremeyiz çünkü niyetlendiğimiz, neyi dile getirsek bir şekilde elimizden kaydı! İşin şakası tabii bu… Ama söylediğimiz gibi elimizde birkaç proje var, zamanını bekliyoruz.

        ORTA SINIF BİR AİLENİN GÖZÜNDEN

        * Annemin Cinayet Listesi’ne gelelim…

        Yönetmenliğini Salih Bademci ve Hüseyin Sevimli’nin üstlendiği oyun, SBR’nin ilk komedi oyunu olma özelliğini taşıyor. Oyun, toplumdaki ‘suç’ olgusunu ve bu olguya karşı sahip olunan, genel geçer yargı ve bilgileri, bir anne ve üç çocuktan oluşan, orta sınıf bir aile ile bir polisin gözünden veriyor. Fakat bu anlatım halini de oldukça renkli, keyifli ve bir o kadar da trajikomik biçimde ortaya koyuyor. Baştan sona kadar yüksek bir enerji, birbirini izleyen sıra dışı ve eğlenceli olaylar… Aslında amaç, bir yandan da seyirciyi, kendinin ve sahip olduğu yargılarının ne denli samimi ve güvenilir olduğuna dair, bir sorgulamayla baş başa bırakmak!

        * Neden bu oyunu seçtiniz?

        Metin hissettirdiği atmosfer itibariyle çok sıcak geldi. Sanırım, bunda oyunun bir Arjantin hikâyesi olmasının da etkisi büyük. Ne de olsa aynı ekonomik ve sosyal sallantıları yaşayan, bir ülkeyiz biz de. Bu anlamdan bakınca, yaşadığımız coğrafyaya çok yakın da örtüştü hikâye. Zaten grup olarak niyetimiz de; güzel, tempolu ve eleştirel yönü bulunan bir komedi yapmaktı. Bu bakımdan, oyunu da çok güzel bir fırsat olarak görüyoruz.

        * Turne düşünüyor musunuz?

        Turne dediğimiz şey, her tiyatronun hayalidir. Bir grubun sağlamlık kazanması, tanınması için çok gerekli olduğunu düşünüyoruz. Eee, maddi hoşlukları da olursa, ne âlâ… O sebepten, hem şehir dışı, hem ülke dışı, turne fırsatlarını kolluyoruz ve çok istiyoruz da.

        ENSTRÜMANLARI ELİMİZE YENİ ALDIK

        * Oyunda, müzik performanslarınız pek şukelaydı. Nereden geliyor bu müzik aşkı?

        Şimdi eğri oturup, doğru konuşalım, herkes sahnede müzik yapmanın, şarkı söylemenin hayalini kurar. Oyun da bize böyle bir fırsat tanıyınca, tabii bir de durum uygun düştü bize. Deli deli sözler yazıp, beste yapacak Emir Aksoy gibi bir adamla da tanışınca, bu tatlı sonuç kaçınılmaz oldu. Yoksa kimse profesyonel müzisyen değil! Hatta enstrümanı elimize yeni aldık desek, yalan olmaz. Beğendiyseniz ne mutlu bize, ayrıca bizler de pek zevk aldık.

        * Oyuna ne kadar zamanda hazırlandınız?

        Ortalama, 2 ay süren bir prova süreci yaşadık.

        * Şimdiye kadar ki sahnelediğiniz süreçte, istediğiniz tepkileri alabildiniz mi?

        Tabii ki. Bizden kaçmaz! Ancak daha yeni yeni ayağa kalkan, özel tiyatro olduğumuz için, oyunu istediğimiz sıklıkta sahneleyemiyoruz. Bu sebepten de seyircinin oyunu, ne yönde algıladığını anlamamız ve oyunun tam olarak istediğimiz rotada, tam oturması, biraz zaman alabiliyor. Zamanla göreceğiz bunu da.

        * Üç farklı yazarın hikâyesi bu. O yüzden oyunculuk ve sahneye taşıyış anlamında, zorluk yaşandınız mı?

        Üç yazarın oluşturduğu bir metin olmasından dolayı, belli handikap ve kopukluklar içeriyor tabi. Ama bunları olabildiğince gidermeye, metni ve karakterleri sağlamlaştırmaya ve yerel kılmaya çalıştık. Bir de onlar, üç tane yazarsa, bizde de iki tane yönetmen var...:)

        * Peki, oyunun orijinaline ne kadar sadık kaldınız?

        Sonuna kadar. Şaka bir yana yazarın yazdığı, oyuncunun çaldığı, yönetmenin hakemlik yaptığı bir süreçtir, tiyatro. Biz, bu halde de bir sakınca görmüyoruz açıkçası.

        * Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

        Bizim oyun diye söylemiyoruz, ama tiyatro seyircisinin gelip, görmesini istiyoruz. Beğenip, seveceklerini de düşünüyoruz. Oyunumuzu, sezon boyunca, Kadıköy Emek Sahnesi’nde ve Beyoğlu’nda yer alan Maya Cüneyt Türel Sahnesi’nde sahneleyeceğiz.

        Daha fazla bilgi için: 216 422 34 42 / http://www.siyahbeyazverenkli.com

        Diğer Yazılar