Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün mevzumuz; Ordu’da, mevsimlik fındık tarımında çocuk işçiliğinin sona erdirilmesi projesi ve bu kapsamda hazırlanan ‘Pikolo, Daha İyi Bir Geleceğe Büyümek’ belgeseli… Kısaca Ordu’ydım efenim, işte bana kalıp da size dökülenler!

        “Merdivenlerdeki adam Galip Usta / tuhaf şeyler düşünmekle meşhurdur: / ‘Kâat helvası yesem her gün’ diye düşündü 5 yaşında / ‘Mektebe gitsem’ diye düşündü 10 yaşında / ‘Babamın bıçakçı dükkânından, akşam ezanından önce çıksam’ diye düşündü 11 yaşında / ‘Sarı iskarpinlerim olsa kızlar bana baksalar’ diye düşündü 15 yaşında / ‘Babam neden kapattı dükkânını? Ve fabrika benzemiyor babamın dükkânına’ diye düşündü 16 yaşında /’ Gündeliğim artar mı?’ diye düşündü 20 yaşında / ‘Babam ellisinde öldü, ben de böyle tez mi öleceğim?’ diye düşündü 21 yaşındayken / ‘İşsiz kalırsam’ diye düşündü 22 yaşında… / Ve zaman zaman işsiz kalarak ‘İşsiz kalırsam’ diye düşündü 50 yaşına kadar / 51 yaşında ‘İhtiyarladım’ dedi, ‘babamdan bir yıl fazla yaşadım.’ / Şimdi 52 yaşındadır. / İşsizdir. / Şimdi merdivenlerde durup / kaptırmış kafasını düşüncelerin en tuhafına: ‘Kaç yaşında öleceğim? Ölürken üzerimde yorganım olacak mı?’ diye düşünüyor…”

        ORDU’DA MEVSİMLİK FINDIK TARIMINDA ÇOCUK İŞÇİLİĞİ…

        Deja-vu… Bu rotadan ikinci geçişim! Merhabasını gecenin alacakaranlığında, yağmur ve alabildiğine yeşillik kokusuyla çakan Doğu Karadeniz şahaneliği Ordu, vedasını da sebebi ziyaretimizin manasını, daha da miss etmek adına Nâzım Hikmet’in Galip Usta’sıyla yapıyor. Beni, bu defa yollara düşürense, üç günlük ömür dediğimiz insan törpülüğümüzü, daha da şükela etmeye çalışan bir proje ve belgesel. Sakin! Hemen panik yapıp, celallenmeyin reca edicem! Evet, herkes(ler) bir proje peşinde, uzaktan bakınıp da gördüğünü perdeye düşürmek ve sonrasında ‘ben yaptım, oldu’ kafasında; eyvallah da, bu defa naçizane anlatmaya çalışacağım proje (b)öylesinden değil; memleketim coğrafyasının orada bir köy var uzakta algısının, ensesi serin-usu derinlere, hep geç gelen çocukların cephesinden bir fotoğraf var karşımızda. Hazırsanız başlıyoruz, bugünün mevzusu olan; Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye Temsilciliği ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma Genel Müdürlüğü işbirliğiyle yürütülen ‘Ordu İlinde Mevsimlik Fındık Tarımında Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Projesi’ ve bu kapsamda hazırlanan ‘Pikolo, Daha İyi Bir Geleceğe Büyümek’ isimli belgesele ilişmeye!

        PİKOLO; DAHA İYİ BİR GELECEĞE BÜYÜMEK!

        Şimdi Ordu’nun göğü yere yakın simasından kelama düşerken, gönül isterdi ki; sizlere, 30 dakikalık ‘Türkiye’de mevsimlik gezici tarım işlerinde, çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine katkı sağlanmak’ alt metinli belgeselden bana kalanlarla değil, belgeselin kahramanlarının yaşadığı çadırlarından, çalıştığı tarla-bahçelerinden gördüğüm alemlerin DNA’sını anlatabileyim. Heyhat, şimdilik bu güzergahtan devam! Gittikçe tuhaflıklar cenneti haline dönüşen ‘yalnız ülkem’de, ‘Pikolo, Daha İyi Bir Geleceğe Büyümek’ ile en azından, sofralarımıza şölen olan çoğu yiyeceğin, bu minik ellerden ve tebessümü gani yüzlerden geçtiğini duymaktan öte deneyimlemek ve yasak-kanunsuz olmasına karşın, bir şekilde hayatın bu mecburluklar diyarında, böylesine aktığını tecrübelemek de varmış. Bu sebeple de emek harcanıp da sonrasında ortaya çıkarılan proje / belgeseli, çok kıymetli buluyorum. Yoksa evet, ‘çocuk işçiliği yasaklansın, bla bla ortadan kalksın’ demek iyi-güzel de, şartlar ve imkanlar bu yönde akmazken, bu cümleler, her daim havada parende atacaktır sayın devlet erkanı, en azından bu durumla yaşamak zorunda kalan tarım işçileri için. Bu arada her şeyi, vergilerimizle yürütülen sistemden – devletten beklememek lazım değil mi ama, her daim algı dehlizleri açık okur!

        PİKOLO NEDİR VE BEN NELER ÖĞRENDİM?!

        Pikolo ya da pikola, sektörde küçük fındığa verilen isimmiş. ‘Pikolo’nun yönetmeni Bahçeşehir Üniversitesi’nde öğretim görevlisi Deniz Gürgen, yapımcı ise Erkut Ertürk. Bu arada meraklısına duyurulur: ‘Pikolo’; 10 Aralık, saat 21.00’de, İstanbul/Feriye Sineması’nda gösterilecek! Daha fazla bilgi için www.pikolobelgesel.com / www.pikolo.co adresleri takip edilebilirsiniz. ILO’nun Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Uluslararası Programı (IPEC); 1992 yılında, çocuk işçiliğinin kademeli olarak sona erdirilmesi genel hedefi ile kurulmuş, bu hedefin çocuk işçiliği ile mücadelede dünya çapında bir hareketin desteklenmesi ve sorunla ilgilenen ülkelerin kapasitelerinin güçlendirilmesiyle başarılabileceğini savunmuş. Türkiye IPEC programına katılan ilk 6 ülkeden biri olup, IPEC hali hazırda 100’e yakın ülkede, küresel düzeyde çocuk işçiliği ile mücadele faaliyetlerini yürütmekteymiş. IPEC, ILO’nun en büyük teknik işbirliği ve türünün küresel anlamdaki en yaygın programıymış.

        TOPLAM 330 AİLE, 381 ÇOCUK…

        Projenin genel amacı, 2015’e kadar en kötü biçimlerde çocuk işçiliğinin (EKBÇİ) ortadan kaldırılmasını öngören hükümet stratejisi -Ulusal Zamana Bağlı Politika ve Program Çerçevesi (ZBPPÇ)- doğrultusunda mevsimlik tarım işçiliğinde EKBÇİ’nin sona erdirilmesine katkıda bulunmak. Neler yapılmış kısmında ise; 2013 yılı fındık hasat mevsiminde proje faaliyetlerinin Uzunisa ve Efirli mevsimlik işçiler geçici yerleşim alanlarında yürütülmesi kararlaştırılmış. 22 kişi projede görev almış. Toplam 381 çocuğa (6-15 yaş grubu) ulaşılmış, bu çocukların 252’si (132 kız ve 120 erkek) eğitim hizmetlerinin sağlanması yoluyla işten çekilmiş ya da işe girişleri engellenmiş, geri kalanlar ise diğer hizmetlerden yararlanmışlar. Uzunisa ve Efirli geçici yerleşim alanlarında, toplam 330 aileye ulaşılmış. Toplam 104 fındık bahçesi/ekim alanı sahibi ile görüşülmüş; bireysel danışmanlık ve eğitim hizmeti sağlanmış. Ayrıca, Türkiye’de mevsimlik fındık tarımında çocuk işçiliğine karşı üretici farkındalığını artırmak için 3 büyük fındık sanayicisi ve 8 toptancı ile işbirliği yapılmış. Toplam 33 köy muhtarına ulaşılmış; rehberlik ve danışmanlık hizmeti sağlanmış. Tabii ki proje ekibinin de dillendirdiği üzere, mevzu sadece fındık değil, pamuktan kayısıya kısaca soframıza gelen tüm yiyeceklere değin, çocukların aileleriyle birlikte yaşadığı geçim sıkıntısı ve çalışmak durumunda hissetmeleri/zorunluluğu kaf dağının görünen bir yüzü. Ama işte birileri bu durumu farklı ve daha da iyi şartlara çevirebilir. Neden olmasın!? Sonuçta, her çocuk büyünce birer Galip Usta olmayacak mı, bizler gibi! (İç ses: O kadar çok muhabbet masalarında konuşuyor ya günümüz aydınları-entelleri-her şeyi görenleri, işte bir mevzu daha! İster taşın altına elinizi koyun, ister bir ipin ucundan tutun fark yapmıyor, sadece üşenmeyip, biraz göz atarsanız, çorbada sizin de tuzunuz olabilir ve Pikolo farkındalık yaratarak daha güzel büyümeye devam edebilir.)

        İÇİMDEN GELDİ NOTU:

        UYDURMA-ÜRETME SAHTE DELİLLERLE MAHKUMİYETLERE SON!

        “Algı duvarlarının parçalanmasını sağlayan büyük düşünceler değil, küçük beyinlerdir” diyen Adorno’nun hissiyatında, sizleri biraz rahatsız edesim var! Bilenlerin takibindedir fakat kentsel koşturmacaların ekseninde, es geçenlere gelsin: “Uydurma – üretme sahte delillerle mahkumiyetlere son!” başlıklı imza kampanyasının kadrajına davet etmek istiyorum sizleri! Kampanyanın selamını sarkıtmak benden, üşenmeyip linke tıklamak sizden diyerek gelelim aralarında gazeteci ve yazarların da olduğu 7 sosyaliste, bilgisayar çıktısı ‘delillere’ dayanarak verilen binlerce yıl hapis cezasını protesto eden ailelerin nidasına: “7 yılı aşkın mahkeme süresince, biz ailelerin defalarca yakından tanık olduğumuz gibi, kendileri hakkında uydurma-üretme delillerle hazırlanan polis fezlekelerine dayanan iddianameyi tek tek maddi delillerle çürütmelerine rağmen, evrensel norm hukukunun basit ilkelerine dahi uymayan keyfi bir kararla sosyalistler ömür boyu hapse mahkûm edildi. Daha önceki benzer davalarda ünü kötüye çıkmış olan ve eski DGM'leri mumla aratan Özel Yetkili Mahkeme'lerden adil bir karar çıkmasını beklemiyorduk doğrusu ama bunca zalimane ve insafsız bir karar da beklemiyorduk… Biz aileler, ülkemiz için bir utanç listesi olan, halen cezaevlerinde bulunan 60’ı geçkin gazeteci-yazar-yayıncı listesini, biraz daha kabartan bu hukuk dışılığı, akla ve kalbe aykırı kararları kabul etmiyor, bu kararlara isyan ediyoruz.” Bilgi için:http://www.change.org/tr/kampanyalar/demokratik-kamuoyu-adalet-bakanlığı-hsyk-yargıtay-anayasa-mahkemesi-uydurma-uretme-sahte-delillerle-mahkumiyetlere-son?share_id=AvMuKDqYqS&utm_campaign=signature_receipt&utm_medium=email&utm_source=share_petition

        Diğer Yazılar