Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        25 Temmuz gecesi Kısıklı’daki demokrasi nöbetine ben de katıldım.

        Demokrasi binasının hemen önündeki büyük meydanda sayıları on binleri bulan kadınlarımız, ninelerimiz, dedelerimiz, analarımız, babalarımız, gençlerimiz ve çocuklarımız vardı. Herkesin elinde anlı, şanlı Türk bayrağımız vardı.

        Oradaki havayı görmeniz ve solumanız lazımdı. Ben derin bir nefes çekerek “buram buram” özgürlük ve bağımsızlık kokan o havayı teneffüs ettim. Çok mutluyum ve gururluyum. Sahneye çıkarak vatanına, bayrağına sahip çıkan bu asil topluluğun önünde bir konuşma yaptım.

        O andaki duygularımı, hissettiklerimi ömrüm boyunca unutmayacağım. Her cümlemin sonunda kalabalığın coşkusu, heyecanıma alkışlarıyla ve sözleriyle ortak olmaları bana büyük onur ve gurur verdi. Nefes aldığım sürece hem demokrasinin nöbetçisi hem de yılmaz bekçisi olacağım.

        Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, günlerdir ne diyor? “Bir olalım, diri olalım ve hep birlikte büyük Türkiye olalım.” Olduk Sayın Cumhurbaşkanım. Sayenizde hem de öyle bir olduk ki, artık hiçbir güç ve kuvvet sizin önderliğinizdeki bu asil Türk Milleti’nin önünde asla ve asla duramaz. Kısıklı meydanındaki bu fotoğraf ile Türkiye’nin hemen hemen her yerindeki demokrasi nöbetleri artık bağımsızlığımızın, özgürlüğümüzün ve Büyük Türkiye’nin teminatıdır.

        Sporcu ve sanatçı kardeşlerimizle birlikteydik. Yusuf Şimşek, Ümit Karan, Fatih Akyel, Ahmet Dursun, Kenan İmirzalıoğlu, Bülent Serttaş ve Ferman Toprak...

        Sayın Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız’ın kardeşi Mustafa Erdoğan da oradaydı. Demokrasi nöbetine katılanlarla hem sohbet ediyor, hem de teşekkür ediyordu. Spor camiasında çok sevilen Sayın Mustafa Erdoğan bana “Sağlığın nasıl oldu, iyi misin, kontrollerini yaptırıyor musun?” demez mi... Hayatımda ilk defa karşılaştığım ve tanıştığım bu değerli insanın hastalığımı bilmesi ve takip etmesi bana inanılmaz bir duyguyu yaşattı. Bazı arkadaşlarımın, özellikle dostlarımın hastalığımla ilgilenmelerini bir tarafa bırakın geçmiş olsun dilekleri bile olmamıştı. Böyle bir insanı tanımaktan dolayı nasıl onurlu ve gururlu olmayayım ki?

        Biraz da futbola dönersek, bu sezon hakem dünyasında çok önemli değişiklikler oldu. Olmaya da devam edecek. Merkez Hakem Kurulu radikal kararlar aldı. Bana göre iki tanesi çok önemli ve devrim niteliğindedir. Süper Lig hakem kadro sayısının 22’ye indirilmesi son derece çağdaştır. Az sayıdaki hakem fazla maç yöneterek çok kısa zamanda tecrübelenir. Tecrübeli hakem, kariyerdir, kalitedir. Tabii ki bunun kıymetini bilirse. Aksi olursa kadro içerisinde sıkıntı olur. Cezalı hakem, performansı düşük hakem ve bu gibi durumlar yaşanırsa 22 kişilik kadro 16’ya, 15’e düşer. İşte o zaman ‘Niye 22 yaptın?’ diye MHK Başkanı’na hesap sorarlar. Hakemler bu piyangonun değerini iyi anlasınlar diye yazıyorum. Sıkı sıkıya sarılsınlar. Aksi takdirde yeni bir 22’yi MHK Başkanı gözünü kırpmadan yapar.

        Artık 6 hakem yok, 4 hakem var. Bu da şu demektir, hakem artık çok yorulacak, çok koşacak, ceza alanında hata yapmayacak. Yaparsa “5. hakem yaptı, 6. hakem penaltıyı verdi, ne yapayım, o görmedi” mazereti olmayacak. Eskiden kolaydı, at sorumluluğu 5 ve 6’ya, sonra maça devam... Hakemler kendi yağlarıyla kavrulacaklar, tabiri caizse kendi iplerini kendileri çekecekler. Olması gereken de zaten buydu. Artık ak koyun, kara koyun ortaya çıkacak. Kim iyi hakem, kim kötü hakem göreceğiz.

        Diğer Yazılar