Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşadıklarımızın neticesinde bir durup kendimize sorarız, neden yapıyorum diye? Her birinin en temelde sebebi ve çıkış noktası vardır aslında. Bazen kişilere bazen bir işe ya da bir cisme tutunmak için büyük gayretler veriyoruz. Belki de açıklanamaz bir arzu ve özlemle hatta arsız bir çabayla. Nefis mücadelesinden henüz nasibini alamamış olanlarımız ise sonu gelemeyen bir açlıkla…

        Varlığımız, bu dünyada bir bedene sahip olmaya başladığımız o ilk anlarda bize can veren bir kordonla anneye bağlanır. Var olabilmek için muhtaç olduğumuz bağ…

        Ve ilk nefesi aldığımızda kesilen, ilk göz yaşının akmasına sebep olandır yine o bağ…

        İşte o günden beri sıkı sıkı bağlanacak şeylerimizi de arar dururuz.

        Daha çocukken bile ilkokulu bitirdiğimizde, öğretmenden, sıra arkadaşından ayrılırken, kurduğumuz o bağların kopma düşüncesi pek çoğumuzun gözyaşına sebeptir.

        Büyüdükçe de değişmiyor bunlar. Bulmak, tutunmak ve kaybetmemek için az uğraşmıyoruz.

        En kısa sürede ve en kuvvetli ama bir o kadarda riskli bağlarımızı hep aşk için oluşturuyoruz. İyi de yapıyoruz, zira ne bir dostun ne bir işin yükseltemeyeceği nabızlara hep bu şekilde varıyoruz. Dolayısıyla sınırlarımızı doğrularımızı ve göze alabileceklerimizi bu şekilde sınıyoruz.

        İlişkilerde kurduğumuz bağları yaşanılan iyi olaylar kuvvetlendirir, kötü olanlar ise üzerine kilo kilo yük gibi biner. Çelikten de olsa urgandan da hepsinin birer taşıma kapasitesi var elbet. Koyduğun yükler karşındakinin karakteri, değerleri ya da onun ailesiyle ilgiliyse bağını da bir güzel pamuk ipliğine dönüştürürsün.

        Aşkta kurduğun bağ ne kadar sağlamsa koparması da bir o kadar zor olur. Haklılıklarından aldığın güçle unutmaya, bastırmaya çalışan hallere bürünsen bile yine de onun yokluğu başına çarpar.

        Pişmanlık ise ya kendine bahaneler üretip kaçar ya da kabullenip başını öne eğer.

        Hatalar yaparız, nihayetinde şeşer beşeriz ve insanız…

        Bu yüzden cesareti olmalı insanın kendini, karşıdakini kabul etmek, af dilemek ya da bağışlamak için.

        Bazen yolu açmak gerekir yenisi için, bazen de tutunmak.

        Yeri dolmayacağı için…

        ******

        Siz de hayata, duyguya, insana dair fark edişlerinizi ve biriktirdiklerinizi benimle paylaşın…

        Ben de kendi hislerimden kalemime döküldüğü kadarıyla sizlere dokunabileyim

        byucel@haberturk.com

        Diğer Yazılar