Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sanki her şey çok oluyor. Sabah alarmları her gün daha hırsla çalıyor. İşe gittiğin yoldaki insanlar her gün daha da artıyor. Patron gereğinden çok iş bekliyor, mesai saatleri büyük bir hırsla uzuyor. Hayatındaki insanların beklentileri fütursuzca yükseliyor. Kira ve faturalar arttıkça sanki keyif alıyor. Kazandıklarına daima rakip çıkan borç ve kredileri saymıyorum bile. Ha birde günden güne çoğalan iletişimsizliğimiz ve paylaşmaktan mahrum bedenlerimiz var…

        Sorgusuna girmekten ya da görmezden gelip hızlıca kaçtığımız hallerimiz…

        Soranlara da ilk cevabımız “yoğrulup gidiyoruz işte” …

        Yaptığımız alışverişler bile artık ihtiyaçtan değil kendimizi bir parça rahatlatmak için oldu. Şimdilerde kavgalarımız da çözüm üretmek yerine, yüklendiğimiz stresi atmak adına saldırmak gibi…

        Bir an durup bakabilenlerimizin kaçıp gidesi geliyor buralardan. Sonra da bir bir engeller kendini hatırlatıyor “ ya biz nolucaz” dercesine… “Neyse sadece bir hayaldi” deyip yeniden sıvıyoruz kolları, paçaları ve dalıyoruz kocaman rutinlerimizin içine.

        Aramızda tüm bu düzene karşı çıkacak cesareti gösterenlerimizde var elbet. Onların sayıları çok olmasa da tanıyıp dinlediğimizde yeşerttikleri umut eminim ki çok kişide etki ediyor…

        Ayten Keser Güngör ve Onur Güngör’ün hikayesini okuduğunuzda sanıyorum pek çoğumuz yine hayallere dalıp bazı ihtimalleri sorguluyor olacak.

        Onlar evleneli 1 yıl olmuş. Bunun bir aşk evliliği olduğunu söylüyorlar, ortak hayallerin ve gelecek planlarının en temel besini yani birlikteliklerinin sebebi. Ayten 25 Onur da 34 yaşında ikisi de Reklam ve Sinema Filmleri için görsel efektler hazırlayarak geçimlerini sürdürüyormuş. Tabi birer şehir insanı olarak pek çoğumuzla benzer koşuşturmaların içinde boğuşup dururken onlar şimdi hepimizden farklı olarak dünyayı geziyor.

        Dünyayı gezmek gibi bir şeyden bahsediyoruz yani her şeyi bir süreliğine dahi olsa geride bırakmaktan. Yola çıkmak kimin fikriydi ve bunu nasıl ortak bir hedef haline getirdiniz?

        “İkimizin de evlenmeden önce böyle bir hayali vardı zaten ve bu konuda sık sık konuşuyorduk. Bu hayali gerçekleştirmek için sabit bir gelir adına ev peşinatı biriktirmeye başladık. Aradan bir yıl geçtikten sonra peşinatın ancak yarısını biriktirebilmiştik. Bir süre sonra ikimizin de canına tak etti ve Onur'un 'ne duruyoruz' demesiyle bende de bir umut filizlendi ve hiç beklemeden hazırlıklara başladık.”

        Hazırlıklara nasıl başladınız ve rotanızı neye göre belirlediniz?

        Bütün eşyalarımızı güzelce paketleyip sabah erkenden İstanbul Feriköy Bit Pazarı’nda satışa çıkardık. Sonra da kira olan evimizi kapadık. Bilinmez gibi görünen ama bir o kadarda heyecanlı serüvenimiz başladı. Eşyalarımızdan kurtulduk ve sadeleşip arındığımızı hissettik. Önemli olan yaşanmışlıkları ve bizde bıraktıklarıymış, aslında hepsi sadece birer objeymiş…

        Yola en çok görmek istediğimiz ülkelerden başlamak istedik ve 24 Eylül 2015 te tek yön bileti ve sırt çantalarımızla beraber Arjantin, Buenos Aires’te bulduk kendimizi. Gittiğimiz yerlerde istediğimiz kadar kalıyor ve bir sonraki durağı yolda gördüğümüz gezginlerle yaptığımız sohbetlerle ve yakınlarımızdaki ülkeleri araştırarak belirliyoruz. Hedefimiz Patagonya’ya inip oradan yavaş yavaş yukarı çıkmak. Arjantin, Şili, Paraguay, Bolivya, Brezilya, Peru, Kolombiya, Venezzuela ve oradan Küba…

        Böyle geziler yapan herkesin en çok merak edilen konusu tabiî ki bütçedir. Siz bu seyahate devam etmenizi sağlayacak parayı nasıl sağlıyorsunuz, düzenli bir geliriniz, sponsor ya da seyahat süresince para kazanmanıza yarayacak bir uğraşınız var mı?

        Düzenli bir gelirimiz maalesef yok, yola biriktirdiğimiz para ile çıktık. Biz bu yolculuk için elimizdeki tüm imkanları seferber ettik ve inandık. Yıllarca çalıştığımız için iş arayışlarını, paranın tehlikeye seviyeye ineceği zamana bırakma kararı aldık. Tabi bu seyahati devam ettirmek için sponsor arayışlarımız hala sürüyor.

        Çıktığınız macera dolu bir serüven, yeni evli çift olarak bu süreç ilişkinizi nasıl etkiledi?

        Bu seyahate çıkmadan önce iş stresinden ve görüşememekten kaynaklı sağlıklı şekilde zaman geçirip sohbet edemiyorduk. Sürekli kafamızı meşgul eden sorumluluklarımız oluyordu. Yolda, her şeyden önce kendimizi ve karşımızdakini dinlemeyi, benliğimizi göz ardı etmeden ortak paydada buluşabilmeyi ve bazen farklı fikirlere sahip olsak dahi aynı pencereden bakabilmeyi öğrendik. Şimdilerde kahkahalarımızda kızgınlığımızda en hakikisinden…

        Mutlaka çok zorlandığınız zamanlar oluyordur?

        Büyük sorunlarımızdan biri dil bilmezliğimiz diyebiliriz. Konuşup, paylaşmak istediğimiz insanlarla keyfimizce sohbet edemiyoruz.

        Detaylı bir plan yapmadığımız için başlarda fazlasıyla zorlandık.

        Tatmin olacak o kadar çok şey var ki, karnımızı doyurduğumuz yemeğin veya duş alamamamızın hiçbir önemi kalmıyor.

        En çok canımızı sıkan, insanların Türkiye’yi ve Türk insanını çok yanlış tanıyor olması. Birçok kişi bizim hala Arapça alfabe kullandığımızı, çok eşli yaşadığımızı, asla seyahat eden bir toplum olmadığımızı düşünüyor. Elimizden geldiğince karşımıza çıkan herkese böyle olmadığını anlatmaya çalışıp “ Türk insanları nasıl?” sorusuna bizim gibi diye cevap veriyoruz.

        Dönüş tarihiniz var mı? Bu kararı nasıl almayı planlıyorsunuz?

        Hiçbir zaman net bir tarih koymadık kendimize. Paramız bitince döneriz diye konuştuk fakat insan böyle bir yolculuğa çıkınca hep daha fazla keşfetmek daha çok insan tanıyıp ülke görmek istiyor.

        Peki döndüğünüzde bu yolculuğun size katacakları ile farklı bir yaşam modeline geçmeyi düşünüyor musunuz?

        Yola çıktığımız anda ve sonrasında yaşam standardımız ve hayata bakış açımızda büyük değişiklikler oldu. Öyle hayatlar görüp öyle hikayeler dinledik ki, artık şehir hayatının bize dayattığı lüksleri tamamen gereksiz buluyoruz. Üst model bir telefon, gereğinden fazla kıyafet, eşya almak veya bir çaya 5 ytl vermek gibi bir şey söz konusu olamaz. Daha az ve öz bir yaşam stiline geçiş yaptık. En basit örneği de 2 sırt çantası ve birkaç parça eşyayla 6 aydır mutlu mesut yaşıyor oluşumuz.

        Onlar el ele verip ismine Keşf-i Mekan dedikleri belki de hiç bitmeyecek bir serüvene çıkmışlar.

        En güzelinden zincirlerini kırmış, pek çoğumuzun ütopik sandığı hayallerini gerçekleştirmişler. Bence en güzel şanslarından biride bu yolculukta birbirlerine eş ve yoldaş olabilmeleri...

        Şimdilerde bizler, O kişiyi bulduktan sonra hayaller kurup hayata geçirmenin neredeyse imkansız olacağına inanıp yarının derdine düşmüşken Onur’un şu son sözlerine kulak kabartmanızı tavsiye ederim,

        “ Bir gün internet sitemizde yayınladığımız yazımızın altına şu yorumu bırakmışlardı:

        -Şimdi geziyorsunuz ama 60 ınıza geldiğinizde ne yapacaksınız bakalım!

        O günler geldiğinde torunlarımıza anlatacak çok güzel hikayelerimizin olacağına inanıyorum. Dönüp geçmiş yıllara baktığımızda da yüzümüzde şapşal bir gülümsemeye sebep olan bu harika yolculuğa iyi ki çıkmışız diyorum.

        Hayallerinizi daha fazla ertelemeyin. İki sırt çantası alın ve kendinizi yollara atın.

        Kolombiya’dan herkese kucak dolusu sevgiler ? “

        ( Ayten ve Onur çiftinin gezilerine şahit olup takip etmek isterseniz sosyal medya hesaplarının ismi Keşf-i Mekan, internet sitelerinden de güncelerini keyifle okuyabilirsiniz http://kesfimekan.com )

        ******

        Siz de hayata, duyguya, insana dair fark edişlerinizi ve biriktirdiklerinizi benimle paylaşın…

        Ben de kendi hislerimden kalemime döküldüğü kadarıyla sizlere dokunabileyim

        byucel@haberturk.com

        Diğer Yazılar