Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında her şey güzel başlamıştı.

        Yıla ne umutlarla başlamıştık? Petrol fiyatları 50 doların altına inmiş ve 2015 yıl sonu cari açığımızı 35 milyar dolara düşürmüştük. GSMH’nin % 5’inden bile daha düşük bu rakam. Hatırlatayım çok değil bundan sadece 4 yıl önce, 2011’de cari açığımız 78 milyar dolar yani GSMH’nin % 10’u seviyesindeydi. Üstelik iyi haberler sadece cari açık ile sınırlı değil. Enflasyonda da düşen petrol fiyatları ve talep azlığı sebebi ile gerileme, 2014’de % 8 olan enflasyonun, 2015 sonunda % 6’lara düşmesi bekleniyordu.

        Kısaca yıla gayet iyi başlamıştık ve yatırımcının da “Türkiye aşkı” yeniden alevlenmişti. Yıl başında % 8’ler civarında olan tahvil faizleri, Merkez Bankası’nın 2014 enflasyon raporunu açıkladığı 27 Ocak’a kadar, % 7’lerin altına kadar sarkmıştı. Keza Türk Lirası yılbaşında başladığı 2.34 seviyesine nerede ise demir atmış yerinde sayıyor, sepet kurda ise % 1’in üzerinde değerlenme söz konusuydu.

        Bu arada işler iyice lehimize dönmeye başlamış ve Avrupa Merkez Bankası (AMB) beklenenin üzerinde, 1 trilyon Euro’luk “Genişleme Paketi” açıklamıştı. En büyük ticari partnerimiz üye ülkelerin likidite boğmaya karar vermesi, başta ihracatçılar olmak üzere herkesi heyecanlandırıyordu.

        İLK ŞOK ‘OCAK AYINDA FAİZ İNDİRİMİ’

        İşler böyle pozitif ilerlerken siyasi erkten arka arkaya “faiz insin” açıklamaları gelmeye başladı. Bir değil, birkaç kez farklı isimlerden “... dünyada faizler sıfır seviyelerinde, bizde de acilen ve çok hızlı düşmesi lazım” mealinde açıklamalar gelmeye başladı. 20 Ocak’ta Merkez Bankası’nın 2015’in ilk faiz toplantısı vardı ve aslında büyük oranda piyasa, ocak ayında faizlerde herhangi bir değişiklik beklemiyordu. Ancak siyasi kanattan gelen telkinler, AMB’nin parasal genişlemesi gibi sebeplerle piyasa da kendini “update” etti ve faiz indirimi son 3 günde beklentilere girdi.

        Merkez Bankası da “yenilenen beklentiler”e paralel, 2015’in ilk faiz indirimini 50 baz puan ile 20 Ocak’ta yaptı. Piyasa bu indirimin “zamanlamasını” çok anlayamasa da, kafaya pek takmadı. Genel kanaat “biraz önce biraz sonra, çok fark etmez” şeklindeydi.

        İşte her şey bu seyirde giderken, 27 Ocak günü Merkez Bankası “2014 Enflasyon Raporu”nu açıklamak için toplandı, Başkan Başcı, sunumunu yaptı ve sorulara geçildi. Ve hiç kimsenin beklemediği bir açıklama yaptı: ... Ocak ayı enflasyonu eksi yüzde 1 (- % 1) gibi gelirse, ayın 24’ündeki “şubat faiz kararını” beklemeden, olağanüstü toplantı ile faizleri indirebiliriz.

        Toplantı “Sıkı para politikasına devam edeceğiz” ile başlayıp “ ... 4 Şubat’ta olağanüstü toplantı ile faizleri indirebiliriz”e dönünce, işler karışmaya başladı.

        O zamana kadar yerinde sayan kur 4 gün içinde % 4 değer kaybetti. Tahvil faizlerinde 25 - 30 baz puanlık yükselişler, CDS’lerde ise son 1 ayın en yüksek seviyeleri görüldü.

        Ancak hikâye burada bitmedi...

        Ve geldik olayın en can alıcı kısmına. Cuma akşam saat 16.30 gibi kur 2.45’i görünce, TCMB’den bir açıklama geldi “Piyasa hareketleri TCMB’nin öngördüğü faiz indirim sürecinin temkin düzeyiyle uyumlu değildir.”

        Ne demek bu?

        Kimse tam olarak bilmiyor. Ama cuma akşam itibarıyla piyasanın anladığı “Ocak enflasyonu ne gelirse gelsin, 4 Şubat’ta faiz indirimi yok. 24 Şubat toplantısında ise şartlara bakılacak!”

        Peki piyasa sakinleşti mi? Hayır. Kısa bir süre kur geriledi sonra yeniden 2.44’ün üzerine çıktı.

        Niye bu açıklama yapıldı?

        Muhtemelen kurun hızlı değer kaybı, Merkez’i endişelendirdi.

        Biz kura mı enflasyona mı bakıyorduk? Enflasyona bakıyoruz ama kur hızlı değer kazanınca da memnun olmuyoruz.

        Sonuçta ne oldu?

        Arı kovanına çomak soktuk. Şimdi arılar sakinleşsin diye umut ediyoruz.

        Diğer Yazılar