Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta İsviçre Merkez Bankası, eksi yüzde 0.35 olan politika faizini eksi yüzde 0.5’e düşürdü. Bu yetmedi banka, “Daha fazla faiz indirimi için yerimiz var” dedi. Kısa bir hatırlatma açısından halihazırda Danimarka, İsveç, İsviçre, Japonya ve Avrupa Merkez Bankası negatif faiz uyguluyor. Biraz daha bilgi verelim; Avrupa’da ismi geçen merkez bankaları (AMB hariç) yaklaşık 1 yıldır negatif faiz uyguluyor. Bu faiz uygulaması sonrası küresel piyasalarda işlem gören nominal değeri yaklaşık 6 trilyon dolar olan tahvil de eksi faize geriledi.

        ROUBINI: YENİ NORMAL

        Ünlü ekonomist Nouriel Roubini diyor ki: “Eğer büyük ekonomiler düşük enflasyon/ düşük büyüme durumunda uzun süre kalacak olurlarsa, kısa ve uzun vadeli tahvillere uygulanacak negatif faiz oranı ‘yeni normal’ haline gelebilir.” Yani basılan paralar işe yaramadığı için eğer küresel ekonomide büyüme gelmiyorsa birçok merkez bankası, negatif faiz uygulamasını standart haline getirebilir.

        NEGATİF FAİZİN NE FAYDASI VAR?

        Ekonomiyi canlandırmak için ortaya atılan bir para politikası olan negatif faiz uygulaması, teoride sıfırın altındaki faiz oranlarının devreye sokulmasıyla şirketler için borçlanma maliyetlerinin düşürülmesini ve kredi talebinin artmasını hedefliyor. Bir başka deyişle, negatif faiz uygulayan merkez bankaları kredi vermek yerine elindeki nakit parayı kendisine geri getireni cezalandırıyor.

        HER GÜLÜN DİKENİ VARDIR

        Teoride “Şirketler çok ucuza borçlansın, kimse elinde para tutmayıp harcasın” diye ortaya atılan negatif faiz uygulaması, pratikte ise yarardan çok zarara yol açabiliyor. Merkez bankasına park ettikleri paralardan zarar eden bankalar, bunun acısını müşteriden çıkarmaya çalışabiliyorlar. Ayrıca mevduatına bankadan faiz alamayacağını bilen mudinin parasını sistem dışına çıkarma ihtimali de var. Negatif faizin bir başka zararı ise suni olarak oluşturulan düşük faizin, ülkelerin para birimlerini değersizleştirmesi ve bunun da küresel bir “kur savaşı” hadisesine dönüşme ihtimali.

        BANKACILIK SEKTÖRÜNÜ VURUYOR

        Bankacılık sektörünün en büyük gelir kaynaklarından biri “faiz gelirleri”. Negatif faiz uygulayan merkez bankalarının bu tercihleri sonrasında ikinci piyasada işlem gören milyarlarca dolarlık tahvil faizi de eksiye geçmiş durumda. Bilançolarında bu tahvilleri taşıyan bankalar için bunlar ciddi bir gelir kaybı oluşturuyor. Merkez bankalarına park edilen aşkın rezervlerin getirdiği maliyet de bir başka zarar kalemi. Son dönemlerde hisse fiyatında sert düşüşler görülen Deutsche Bank CEO’sunun yaptığı açıklama, “AMB daha fazla faiz indirmesin. Bankalar ciddi zarar görüyor” şeklindeydi.

        YATIRIMCI PSİKOLOJİSİ DURUMU

        Yukarıda bahsedilen riskler dışında işin bir de yatırımcı tarafı var. Son 7 yıldır milyarca dolar basılmış, minimum önümüzdeki 2 yılda da farklı merkez bankaları tarafından ekstre likidite sağlanacağının bilindiği bir ortamda bunların yeterli görülmediğini ve faizlerin negatife çekildiğini görmek yatırımcıyı korkutuyor. Hatta korkmak bir yana panikletiyor.

        Birçok yatırımcı için 2016 yılı itibarıyla Japon ve Avrupa merkez bankalarının da negatif faiz modasına uyması sonrası ortaya çıkan resim şu: “Merkez bankaları artık panik moduna girdi!”

        Negatif faiz modasının ve kur savaşı hikâyesinin başımıza 2008 Lehman krizinde daha büyük bir bela açma potansiyeli var. Bu işten vazgeçmek lazım.

        Diğer Yazılar