Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başlık enteresan değil mi? Helikopter parası ne ola ki? Amerikalı ekonomist Milton Friedman’ın 70’lerde ortaya attığı bir kavram. Kısaca anlatmak gerekirse; kamu, kalıcı bütçe açıkları yaratacak şekilde harcama yapıyor. Merkez Bankası da para basarak kamunun harcamalarını (hazine borçlanmalarına girerek) finanse ediyor. Bu şekilde para arzı hızla artıyor ve enflasyon yaratılıyor. Bir yandan da kamunun harcamaları sayesinde ekonomi toparlanıyor. “Helikopter parası” olarak adlandırılan bu sistemin bir başka yolu da doğrudan vatandaşın cebine para koymak. Örneğin, insanların maaşlarına kamu tarafından ekstra para eklemek gibi.

        Peki bu olay hangi durumlarda ortaya çıkar?

        Negatif faizlerin işe yaramadığı, kimsenin para harcamak istemediği, hatta yatırım yapmak bir yana negatif faize rağmen insanların elindeki parayı tuttuğu dönemlerde. (Bu tarif size bir şey hatırlatıyor mu?) Friedman’ın bu modeli işlerlik kazanabilir. Aslında amaçlanan, yeniden enflasyon yaratmaya çalışmaktır.

        Mevcut durumda parasal genişleme yapan merkez bankaları; Avrupa Merkez Bankası, Japon Merkez Bankası, bir yandan para arzını artırıp diğer yandan da tahvil alımlarıyla faizleri düşük tutmaya çalışıyorlar. Hatta bu iki merkez bankası, negatif faiz uygulamasına geçerek bankaların ellerinde bulundurdukları nakdi kredi olarak vermeye zorluyorlar. Ancak bu durum para arzını artırıyor olsa da, bu para son kullanıcıya ulaşmıyor ve enflasyon yaratmıyor.

        ARJANTİN ÖRNEĞİ

        İşte tam da bu günlerde “Parasal genişlemek işe yaramıyor. Helikopter parasına geçiş yapalım. Hem para basalım hem de bu paranın vatandaşın cebine girmesini sağlayalım” sloganları çoğaldı.

        Arjantin 2011 yılında temerrüde düşünce, yabancı yatırımcılar hükümetin kendilerine önerdikleri “uzlaşmayı” kabul etmediler. Yatırımcılar soluğu tahkimde adı ve Arjantin, mahkeme tarafından “küresel borçlanma mekanizmasından” yasaklandı.

        Arjantin bu durumda, bütçe kesintisi yapmak yerine Merkez Bankası’na döndü ve hazine borçlanmalarını Merkez Bankası para basarak karşılar oldu. Temerrüt sonrası 6-7 yıl içinde Arjantin Merkez Bankası’nın bilançosu 4 milyar pezodan 150 milyar pezoya çıktı.

        Bu rakam Arjantin toplam GSMH’sinin yüzde 3’üne denek geldi. Bu tabii ki yanında enflasyonu getirdi. 2002’de yüzde 7-8 bandında olan enflasyon 2015’te yüzde 40’ları buldu Ancak kriz zor şartlara rağmen bu şekilde atlatıldı ve Arjantin şimdi yeniden eurobond piyasasına geri döndü. Hem de 16.5 milyar dolarlık tahvil ihracına tam 2 kat teklif geldi.

        Ancak...

        Arjantin örneği kimseyi yanıltmasın. Bir ülke diğer şartları sağlam olduğu takdirde (sanayi, bankacılık, iş gücü vs.) belki zaman içinde Arjantin örneğinde olduğu gibi “helikopter parası” sistemiyle bu krizden çıkabilir. Ancak dünyanın toplam GSMH’sinin yüzde 35’ü zaten negatif faiz vermişken ve bunun karşılığında hâlâ büyüme gelmemişse çözüm ne daha fazla para basmak ne de bu parayı direkt vatandaşın cebine koymaktır.

        Çözüm; gelir dağılımı adaletsizliği ile üretim ve tüketim arasındaki dengenin yeniden kurulmasındadır. Sermaye piyasalarının üretim için var olduğunun yerinden hatırlanmasındadır.

        Diğer Yazılar