Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta sanırım hepinizin yakından takip ettiği bir gelişme oldu Brezilya’da. 13 yıldır Brezilya’yı yönetmekte olan İşçi Partisi’nin kurucu lideri Lula da Silva’nın 2010 yılında 3. dönem kuralına takılarak başkanlığa aday olamaması sonucu, yerine işaret ettiği ve o tarihten itibaren “Brezilya’nın ilk kadın başkanı” sıfatıyla ülkeyi yöneten Dilma Rousseff, mahkemenin kendisi hakkında “yetkilerini kötüye kullanma” suçlamasıyla açtığı ve 6 ay sürecek olan dava sebebiyle görevinden uzaklaştırıldı. Bir başka ifadeyle, Rousseff dava boyunca başkanlık koltuğunda oturamayacak.

        ROUSSEFF NE İLE SUÇLANIYOR?

        Başkan Rousseff’in mahkeme tarafından suçlandığı konu “ülkenin bütçe açığını, devlet bankalarını kullanarak ve muhasebe oyunlarıyla düşük göstermek”. Ayrıca Rousseff, 2014 seçimleri kampanyası sırasında kabul ettiği maddi yardımların ülke gündeminde 1. sırada olan “Petrobras rüşvet skandalı”yla alakalı isimler tarafından yapıldığı konusunda da ciddi bir eleştiri ile karşı karşıya.

        İŞÇİ PARTİSİ’NİN KARNESİ

        2003 yılında İşçi Partisi (PT) daha evvel kurucu lideri Lula da Silva ile 3 kez yarıştığı ama kazanamadığı Brezilya başkanlık yarışını, büyük bir farkla kazanarak iktidara geldi. O gün bugündür Brezilya’yı İşçi Partisi yönetiyor. 2010 seçimlerinde Lula, 3. kez arka arkaya başkanlık seçimine kanunen giremeyeceği için çekildi ve yerini eski bir Marksist gerilla olan daha sonra ekonomi dalında uzmanlaşmış Dilma Rousseff’e bıraktı. Rousseff’te 2010 ve 2014 seçimlerini kazandı. 2018 yılında 73 yaşında olacak Lula da Silva’nın yeniden başkanlığa aday olması bekleniyordu.

        Partinin iktidarda olduğu yıllar boyunca en başarılı olduğu konular oldukça cömert sayılabilecek olan sosyal kalkınma/refah projeleriydi. Dünyanın en kalabalık 5. ülkesi olan Brezilya’da yoksulluk düzeyi olarak kabul edilen seviyenin altında yaşayan nüfus 35 milyon olarak hesaplanıyor. İşçi Partisi yönetiminde uygulanan bu sosyal refah projeleriyle 30 milyona yakın Brezilyalı yoksulluk sınırın altındaki gelir grubundan bir üste çıkmayı başarmış olsa da, hâlâ çok ciddi bir nüfus bu gelir düzeyini tutturabilmiş değil. Bu projelerde yoksulluk sınırı altındakilere ücretsiz sağlık ve eğitim verilmesi dışında doğrudan mali yardımların da olduğunu hatırlatalım.

        ŞİMDİ NE OLACAK?

        Rousseff’in 6 ay sürecek mahkemesi boyunca ülkeyi, Başkan Yardımcısı Michel Temer yönetecek. 75 yaşında hukukçu olan Temer’in de adı bazı usulsüzlüklerle anılıyor. Hatta ülke içinde destek olarak adlandırılabilecek anketlerde Temer’in oyu zayıflamış Rousseff’in bile altında. 2.5 yıl sonra seçime gidecek olan Brezilya’da, şu an yönetime gelen Temer seçimlerde aday olmayacağını bugünden ilan etti.

        Piyasalar tarafından beğenilen ve kredisi olan yeni Ekonomi Bakanı Henrique Mierelles’in ajandasında şu 3 temel konu var:

        . Sosyal reform adı altında bütçeyi ciddi yoran yardımları bir parça kesmek

        . Özelleştirmede hızlanmak

        . Özel sektörün istihdam konusunda çok şikâyetçi çalışma kanununu değiştirmek.

        SONUÇ...

        Brezilya’da bir devir kapanıyor. Başkan Temer’in yeni kabinede yaptığı değişiklikler ve ilk icraatları yeni hükümetin daha piyasaya ve establishment’a (yıllardır gelen düzen) daha yakın olacağını gösteriyor. Buna Rousseff’in dediği gibi “darbe” de diyebilirsiniz. Ya da hukuki sürecin işlemesi de. Ancak bir şey net ki; Brezilya’da yeni yönetim oyunu kitabına göre oynayacak. Piyasanın sevdiği ve onayladığı kişileri göreve getirip, doğru söylemleri ileri sürecek. Piyasanın yeniden “sevdiği ülke” olmaya çalışacak.

        Demokrasi? O konularla sermaye piyasaları çok ilgilenmiyor.

        Diğer Yazılar