Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Almanya’nın 1 numaralı bankası Deutsche Bank hissesinin kayıpları, bu hafta içinde yüzde 10’a, yılbaşından beri de yüzde 55’e dayanınca bütün finans ve ekonomi ajanslarının gündemi buraya çevrildi. Gazete ve ajanslarda manşetler, “Alman bankacılık devinde neler oluyor?” ya da “Deutsche Bank, Alman hükümeti tarafından kurtarılmak zorunda mı kalacak?” şeklinde çıktı.

        Söz konusu banka 1.9 trilyon dolarlık bilançoyla Avrupa’nın 3. büyük bankası olunca konu sadece Deutsche ile alakalı kalmayıp bütün kıta Avrupa’sına yayıldı. Zor günler geçiren bir diğer Alman bankası olan Commerzbank ve yüksek sorunlu kredi oranıyla başı dertte olan İtalyan UniCredit Bank başta olmak üzere bütün Avrupa bankalarının hisselerinde hafta boyunca sert satışlar görüldü. Peki neydi bu Deutsche Bank’ın hikâyesi? Bu banka neden bu hale geldi?

        AVRUPA’NIN LEHMAN’I DEUTSCHE BANK MI?

        2008 krizi sonrasında ABD’de bankalar batarken akılda bazı önemli örnekler kaldı. Bunlardan ilki kriz sonrası batan yatırım bankası Lehman Brothers. Diğer örnekler ise bir başka ABD’li banka olan ve JP Morgan’la birleştirilen yine yatırım bankası Bear Stearns ile Bank of Amerika’yla birleştirilen Merrill Lynch.

        Bu olaylar olalı 6-7 sene geçti. Ancak ABD’de bankacılık sektöründe yaşanan bu konsolidasyon Avrupa’da hiçbir zaman yaşanmadı. Ne neredeyse tamamı batık olan ve “Caja” diye tabir edilen İspanyol bölgesel bankaları, ne batık kredi oranları yüzde 7-8’lere ulaşmış İtalyan bankaları, ne de Almanya’nın kâr edemeyen bankaları üzerine bir önlem alınmadı. Bu çerçeveden bakıldığında Deutsche Bank, 1.9 trilyon dolarlık krediyi sadece 450 milyar dolarlık mevduat tabanıyla çevirmeye çalışan, bilançosunda çok ciddi (hâlâ) türev ürün bulunduran, sermayesine oranla kârlılığı (ROE) yüzde 1’in altına gerilemiş bir banka olarak uzun süredir dikkatleri çekmekteydi.

        Bilanço içinde likit olarak kabul edilen varlıkları 220 milyar Euro gibi ciddi bir rakam da olsa, uzun süredir “yatırımcı ilgisi ve güveni erozyonuna” uğrayan Deutsche Bank’ın bir başka sorunu da ABD’nin bankaya kestiği 14 milyar Euro’luk ceza. ABD yargısı tarafından “mortgage piyasasında usulsüzlük” suçlaması sebebiyle verilen bu ceza, tarihin en yüksek bankacılık cezası olarak yerini almış vaziyette.

        Bu ceza karşısında bankanın ayırdığı karşılık ise sadece 5.5 milyar Euro. İşte bu noktada yatırımcı paniklemiş durumda ve şu soruyor soruyor: “Piyasa değeri zaten 14 milyar Euro’ya gerilemiş Deutsche Bank eğer bu parayı öderse bankacılık faaliyetlerini nasıl yapacak?” Yatırımcı, Alman hükümetini bankayı kurtarması için zorluyor, hükümet ise hem ABD’yle pazarlık yapıp “cezayı düşürmeye çalışıyor”, hem de dönüp bankaya, “Önce sen varlık satıp kaynak yarat, sonra ben para koyarım” diyor.

        ALMANYA EKONOMİSİ NE DURUMDA?

        Bir yandan Deutsche Bank, diğer yandan Commerzbank, Alman hükümetine bakarken birçok yerde de Alman ekonomisiyle ilgili yorumlar yapılamaya başlandı. Alman ekonomisi bu şokları atlatabilecek mi?

        Zaman zaman “Almanya ekonomisi eski günlerini arıyor” ya da “Almanya, AB’nin yükünü taşımakta zorlanıyor” diye yorumlar okumuşsunuzdur. Bir de üzerine Alman bankalarının sorunları gelince, belki de akıllardaki Alman ekonomisiyle ilgili soru işaretleri artmıştır. O zaman buyurun size son dönemden birkaç istatistik.

        Almanya ekonomisi bu sene yüzde 1.9 büyüyecek ki bu oran son 5 yılın en yüksek büyümesi. Bu ekonomi yıllık yüzde 9’a yakın, yaklaşık 320 milyar Euro cari fazla veriyor. Yine Alman ekonomisi bu yıl yaklaşık 22 milyar Euro bütçe fazlası verecek. İstihdam tarafında ise Almanya’da yıllık işsizlik yüzde 6.1’e indi ki bu yaklaşık 44 milyon işgücü demek ve aynı zamanda Doğu-Batı Almanya birleşmesi sonrası yakalanmış en düşük işsizlik verisi. Kısaca Alman ekonomisinde belki bir parça yorulma söz konusu ama kayda değer bir endişeden bahsetmek pek mümkün değil.

        Bu hafta Alman bankalarını konuştuk. Belki haftaya da konuşuruz. Ancak bu bankaların sorunları kendi ekonomileriyle karşılaştırıldığında “bizim buradan onlar için çok üzülmemizi” gerektirecek bir durum arz etmiyor bence!

        Diğer Yazılar