Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Malumunuz FED’in 7 senenin ardından ilk faiz artırımı geçen sene aralık ayında geldi. FED faizleri 25 baz puan artırarak yüzde 0.50 seviyesine çekti. 2016 yılı boyunca biz ekran başında, binlerce stratejist, ekonomist klavyelerinin başında hep aynı sorunun cevabını aradı: “2016’da da FED faiz artıracak mı? Artıracaksa kaç defa?” Bloomberg terminalindeki FED vadeli faizlerini gösteren tabloya göre, küresel piyasalarda işlem yapan binlerce fon yöneticisi, ekonomistin yüzde 70’i önümüzdeki aralık ayında FED’in bir kez daha faiz artırmasını bekliyor. Eğer tahminler doğru çıkarsa 2016 sonu itibarıyla FED faizleri yüzde 0.75’e çıkacak.

        BOZULAN RAHATLAR, KAÇAN KEYİFLER

        Bu sene sonunda FED’in faizleri bir kez daha artırması ve 2017 yılı içinde de beklentiler dahilinde “1 ya da 2 kez” daha yükseltmesi durumuna karşı piyasalar ne kadar hazırlıklı? Hadi soruları biraz daha çoğaltalım. Bir ay öncesine kadar “Negatif faizle fiyatlanan küresel tahvil stoku 13 trilyon doları buldu” manşetlerini okuyan piyasadaki tahvil/bono trader’ları şimdi ne kadar rahat? Bir başka soru gelsin: “6 büyük merkez bankasının toplam tahvil alımı, küresel GSMH toplamının yüzde 40’ını aştı” haberine sadece gülümseyerek tepki veren fon yöneticileri hâlâ gülümsüyorlar mı? Son soru da ekstra olsun: “Petrol fiyatları 20 dolara gidiyor, bu halde enflasyon hiçbir yerde sıkıntı yaratmaz” manşetleriyle rapor yazan stratejistler, 5 yıllık enflasyon beklentilerinin ABD’de yeniden son 6 ayın zirvesine, İngiltere’de ise yüzde 3’lere vurduğunu gördüğü bu günlerde yazdıkları o raporlar hakkında ne düşünüyor?

        EN HAZIRLIKSIZ YAKALANANLAR KİMLER?

        Bu konuda bu köşede birkaç kez görüşümü beyan etmiştim. Bir kez daha üzerinden geçelim. Emerging Markets diye adlandırılan gelişen piyasaları şimdilik bir kenara ayıracak olursak, küresel piyasalarda FED’in faiz artırımlarına en hazırlıksız yakalanan tahvil ve bono piyasası oldu. Özellikle merkez bankalarının bitmek bilmeyen ikinci piyasadan alımlarıyla “narkoz yemiş hasta gibi olan tahvil yatırımcısı”, eksi faizlerden ya da Alman 30 yıllık tahvillerinde olduğu gibi yüzde 0.40’lardan portföylerini doldurdular. Şimdi ise tahvil ve bono piyasasında küresel ölçekte bir satış dalgasını göğüslemeye çalışıyorlar. Birkaç örnek vereyim: ABD 30 yıllık tahvillerinde son 10 günde faiz 25 baz puan arttı. Kulağa çok hoş gelmiyor olabilir. Ancak tahvil fiyatı bazında bakıldığında 30 yıllık ABD tahvili taşıyan bir yatırımcı yüzde 5 kaybetti. İngiltere’de durum daha vahim. Brexit’in de etkisiyle 30 yıllık İngiliz Gilt’lerde faiz yüzde 1.70’lere yaklaştı. Burada da son 10 günde fiyat bazlı kayıp yüzde 7.

        Kayıplar sert. Ancak daha önemlisi tahvil ve bono piyasasında yıl sonuna kadar bu yükselişlerin devam etme hatta aralık ayı yaklaşırken daha da sertleşme ihtimali.

        GELİŞEN ÜLKELER (EM) KONUSUNDA IMF KRİTERLERİ NE DİYOR?

        FED faiz artırımı hiç kuşkusuz gelişen ülke kurlarını ve faizlerini de etkileyecek. Faizler tarafında genel olarak zaten EM faizleri hiçbir zaman çok gerilememişti. Bu sebeple gelişmiş ülke faizlerinde yaşanacak sert yükselişlerin etkisi burada o denli yüksek olmaz. Ancak para politikası göreceli yumuşak, faiz indirimi trendinde olan ya da enflasyonu yüksek olan EM ülkeleri için önümüzdeki dönem daha sert geçebilir.

        EM ülkelerinin kurlarında ciddi bir ayrışma göreceğiz. Gelişen ülkeler arasında son 2-3 yıllık dönemde rezervlerini artırabilmiş, cari açıklarını yapısal düzenlemelerle düşürmüş, kredi açığı yüksek olmayan, şirket kredilerinin toplam GSMH’ye oranı son 3 yılda çok artmamış ülkelerin kurlarının FED’in faiz artışı sürecinden çok sert etkilenmesi beklenmiyor. Bir başka kriter de başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelere ihracat yapmak. İhracat pazarlarını satın alma gücü yüksek olan EM ülkelerinin bu türbülansı az hasarla atlatması bekleniyor.

        Köşe bitti. Şimdi arkanıza yaslanın ve IMF kriterlerine göre biz FED’den etkilenir miyiz bir düşünün bakalım.

        Diğer Yazılar