Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD Başkanı Trump göreve başlamadan önce ilk temaslarını yaptı. Başkanlık seçimleri öncesinde Trump’ın beyanları arasında yer alan iki konu, “Çin ile yapılan ticaret” ve “AB ile yapılacak serbest ticaret anlaşmasının akıbeti” olmuştu. Trump henüz resmi olarak göreve başlamasa da her iki konuda ilginç gelişmeler var.

        ÇİN ENDİŞEYLE TRUMP’I BEKLİYOR

        En merak edilen görüşmelerden biri Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile yaptığı telefon görüşmesi oldu. İki ülke arasındaki 600 milyar dolarlık ticaret hacminin kaderi ne olacak? ABD’nin yeni başkanı Trump, seçim kampanyasında iddia ettiği üzere Çin mallarının ithalatına yüzde 45 vergi uygulayacak mı? İki lider arasında yapılan telefon konuşmasında bu soruların cevaplandığını düşünmüyorum. Ancak bu belirsizlik Çin Yuan’ını vurmaya devam ediyor. Yıl başından beri ABD Doları’na karşı değer kaybı yüzde 5’i aşan yuanın belirsizlikler sürdüğü sürece değer kaybının devamı bekleniyor. Son 20 aydır aralıksız devam eden “yurtdışına para çıkışları” yüzünden sadece son 1 yılda kabaca rezervleri 500 milyar dolar eriyen, ancak aralıksız 20 aydır devam eden “yurtdışına sermaye çıkışı” yüzünden hâlâ rezerv kaybeden Çin Merkez Bankası çareyi kontrollü devalüasyonda buldu. Bir ara aylık ortalama 100 milyar dolar mertebesinde olan para çıkışları 60 milyara düşse de devam ediyor. Bu da yuanın ABD Doları’na karşı son 7 yılın en düşük seviyesine gelmesine yol açtı. Trump sonrası ABD ile ilişkilerin nasıl devam edeceği, Çin Merkez Bankası için bir başka açıdan da önem arz ediyor. Bilindiği üzere Çin’in toplam tahvil stoku (şirket ve kamu) GSMH’nin yüzde 245’i. Bunun yüzde 165’i de şirket tahvilleri. Bu sene yüzde 6.7 ile son 20 yılın en düşük büyümesine imza atacak Çin’in, ABD ile ticaret hacmi küçüldüğü takdirde bahsi geçen şirket tahvillerinin ciddi kısmı temerrüde düşebilir.

        AVRUPA ORDUSUNU KURMAYA HAZIRLANIYOR

        Trump’ın ABD başkanı seçildikten sadece birkaç gün sonra AB dışişleri bakanları “acil” koduyla toplantıya çağrıldı. Toplantının ana konusu “AB’nin kendi ordusunu kurması, silah gücünün artırılması ve buna yapılan harcamaların yükseltilmesi” oldu. Daha önce de buna benzer çağrılar olmuştu ancak özellikle Birleşik Krallık’ın “NATO varken başka bir oluşuma gerek yok” şeklindeki ısrarı yüzünden “AB ordusu” konusunda bir ilerleme sağlanamamıştı. Ancak hem İngiltere’nin “Birlik”ten çıkması hem de Trump sonrası NATO’nun tartışmaya açılması sebebiyle AB’de rüzgâr tersine dönmüşe benziyor. Gerçi ilk toplantıda çok kayda değer bir gelişme çıkmamış ama yine de bir “irade” ortaya konmuş olması açısından bu toplantıyı önemsemek lazım. Diğer yandan Başkan Obama zamanında belli bir yere getirilen ve imza aşamasına gelen Transatlantik Ticaret Anlaşması’nın (TTIP) Trump sonrası işlevsiz kalabileceği, AB’nin bir başa endişesi. ABD ile toplam 650 milyar Euro’luk ticaret hacmi bulunan AB, Trump’ın nasıl bir karar vereceğini bekliyor. Başta Almanya, Fransa ve Hollanda olmak üzere AB ülkeleri “eğer TTIP suya düşecekse hiç olmazsa mevcut ticaret hacmi etkilenmesin” derdinde.

        Bu arada bütün bu gelişmeleri AB’de şaşkınlık içinde izleyen bir başka kurum da Avrupa Merkez Bankası (ECB). FED’e göre parasal genişlemeye çok daha geç başlamış ve mevcut durumda “negatif faiz” gibi tehlikeli bir silahı dahi kullanmayı göze almış ECB, Trump’ın “Bu iş para basarak düşük faizle bir yere kadar. Ben artık bütçeden para harcayacağım” mealindeki açıklamalarıyla tam olarak şoka girmiş vaziyette. 1 haftada piyasada FED’in Trump’ın açıklamalarına kayıtsız kalamayacağı ve faiz artırımlarını hızlandıracağı spekülasyonu yapılıyor. Bu öyle bir duruma geldi ki, ABD seçimleri öncesinde “2017’de sadece 1 ya da en fazla 2 kez” faiz artırımı bekleyen piyasa, şimdi 2017 sonunda 3. faiz artırımını fiyatlamaya başlamış durumda. Tahmin edileceği gibi bu durum da, önce ABD faizlerini oradan da Avrupa ülkelerinin tahvil faizlerini vuruyor. Bu durum da en çok ECB’yi zorluyor.

        Trump sonrası ortam hâlâ karışık. Kimilerine göre bu oynaklık geçici. Sonuçta ABD hükümeti geceden sabaha genel politikalarını değiştirmez Bu sese ben de inanmak istiyorum ama bir başka gerçek de şu ki: ABD seçmeni Trump’ı tam da bu konulara el atsın ve değiştirsin diye seçti.

        Diğer Yazılar