Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜİK uzun süredir beklenen büyüme rakamları revizyonunu açıkladı. Metot değişikliği sonrasında yapılan hesaplamayla Türkiye’nin 2015 yılı GSYH rakamı 1.9 trilyon TL’den 2.3 trilyon TL’ye revize edildi. 2015 yılında bizim daha önce yüzde 4 olarak bildiğimiz yılık Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’daki yıllık artışın da yüzde 6.1 olduğu açıklandı.

        Başka revizeler de var. Örnek olarak, 2015 yılı sonunda kişi başı GSYH, daha önce ilan edilen 9 bin 200 dolar seviyesinden 11 bin dolara revize edildi. Diğer revizelere de hızlıca bakalım. Geriye doğru tarih serisinde aynı revizeler yapılmış durumda. Örnek; 2010-2015 arası daha önce açıklanan büyüme oranları üzerinden Türkiye’nin yıllık ortalama yüzde 5.1 büyüdüğünü biliyorduk. Yeni metotla yapılan hesaplamalara göre bakıldığında bu oranın aslında yüzde 7 olduğunu anlıyoruz.

        BU REVİZELERİN SEBEBİ NE?

        Eski büyüme rakamları için kullandığımız veri setimizin başlangıç noktası 1998 yılı. Bu seri bugüne kadar Türkiye’nin büyüme verilerini sektörler ve kalemler bazında hesaplıyor. Ancak bu hesaplamalar çeyreksel bazda yapılıyor ve yıllık hesaplara dayalı değildi. AB ve ABD’de ise büyüme rakamları yıllık milli gelir hesaplarıyla yapılıyor. İşte yeni milli gelir hesaplama yönteminde seçilen ana mantık “yıllık milli gelir hesabı”. Diğer bir metot değişikliğinin sebebi ise şu: 1998 yılında başlayan bu seri son 10 yıl içinde zaten zamana yayılmış (2008 bunlara bir örnek) daha küçük çaplı revizelere maruz kaldı. Bu sebeple yapılan irili ufaklı revizeler sonucu artık yeni bir başlangıç yılı ile uluslararası standartlara uyumlu (yeni büyüme hesaplama metodumuzun ismi ESA 2010) ve günümüz makro ekonomik büyüklüklerdeki değişimleri daha iyi hesaplayacak bir büyüme hesabına ihtiyaç oluştu.

        Buraya kadar anlaştık mı? Günümüz Türkiye ekonomisindeki makro ekonomik büyüklükleri daha iyi ölçebilen, uluslararası standartlara daha uyumlu ve daha önceki irili ufaklı revizelerin artık seriye dahil edildiği bir büyüme istatistiğimiz var.

        ESKİDEN ÖLÇEMEDİĞİMİZ NELERİ ÖLÇÜYORUZ?

        Eski metot olan ESA 95’ten ESA 2010’a geçiş yapan Türkiye, aynı metodu uygulayan diğer tüm ülkeler gibi artık daha önce kamunun yaptığı ve büyüme hesaplarına dahil edilmeyen AR-GE ve silah sistemleri harcamalarını yatırım harcaması olarak kabul ediyor. Ayrıca mali aracılık hizmetlerinin hesaplama yöntemi değişiyor. Tarım sektöründe yapılan harcamaların hesaplanmasında daha etkin olunuyor.

        TÜRKİYE İÇİN NE DEĞİŞTİ?

        Daha önceki metotta Türkiye’nin büyüme rakamı hesaplanırken sektörlere baktığımızda imalat sanayiinin yüzde 16.5 ile en büyük katkıyı verdiğini görüyorduk. Yeni seride bu 16.7’ye çıkmış. Yüzde 11.5 olan toptan ve perakende ticaret yüzde 11’e gerilemiş. En büyük artış ise eski seride yüzde 4.7 olan inşaat sektörünün payının yüzde 8.2’ye çıkması. Yine ciddi artış olan bir başka kalem, önceki seride yüzde 4.9 olan tarım ve ormancılığın yüzde 6.9’a çıkmış olması. Azalan sektörler ise yüzde 11’den 7.9’a düşen ulaştırma ve depolama sektörü.

        GÖZE ÇARPAN SORUNLAR

        TÜİK’in uzun süredir hazırlandığı ve sonunda yüzde 20 gibi ciddi bir büyüme farkı çıkan revizyonu; gerek sunumu gerekse yetişmeyen “mevsimsellikten arındırılmış ve dönemsel büyüme rakamlarının” olmayışı sebebiyle ciddi eleştirilere sebep oldu. Bu yüzden birçok ekonomist bu veriye bakarak 2016’nın kalan bölümü için tahminde bulunamıyor.

        Ayrıca 2009 yılının başlangıç olarak seçilmesi de eleştiri konusu. 2008 yılında yapılan büyük revizyon sonrası temiz bir başlangıç için 2009 yılının seçilmesi bir yere kadar makul. Ancak aynı yılın Türkiye’nin son 15 yıldaki en kötü ekonomik aktivitenin yaşandığı (% 4.7 daraldı) yıl olması, yeni veri setinin sağlıklı sonuç vermesi açısından olumsuzluk yaratıyor.

        Veriler ve buna dayalı istatistikler bir ülke için çok önemlidir. Bu istatistikleri açıklamak, hele ki böyle büyük bir revize sonrası izah etmek ekstra önem arz eder. Bu önemi vermeyen ülkelerin yatırımcılarla arası hiç iyi olmamıştır. Dikkatli olmak gerekir.

        Diğer Yazılar