Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sene biterken herkesin yaptığı “yılın muhakemesi” beyin cimnastiğini gelin biz de yapalım. Bazı rakamları alt alta yazacağız ve bunları ülkeler bazında karşılaştıracağız. Umarım kafaları çok karıştırmadan güzel bir analiz yapabiliriz.

        Önce Türkiye ekonomisinin büyüklüğünü ve son dönemde yapılan revizyonlardan sonra ortaya çıkan rakamları bir hatırlayalım. Geçen hafta tamamlanan revizyonlar sonrasında, 2015 yıl sonu Türkiye GSYH rakamı yüzde 20’lik artışla 2.3 trilyon TL olarak açıklandı. Bu rakama göre hesaplanan kişi başı GSYH rakamı ise 2015 sonu itibarıyla 11 bin dolar olmuş. Şimdi buradan devam edelim. Bu senenin büyüme rakamını yüzde 3 kabul etsek ve 2017’de de yine yüzde 3 büyüyebileceğimizi hesaplarsak, önümüzdeki sene sonunda kabaca 2.5 trilyon TL’lik bir büyüklük olacak. Ancak sorun şu ki, döviz kuru artışı sebebiyle bu büyüklük dolar bazında bakılan kişi başı milli gelir hesabında kabaca 9 bin doların altına inmiş bir rakama tekabül edecek. Bir başka ifadeyle, kişi başı GSYH olarak baktığımızda Türkiye 10 sene önceye geri dönmüş olacak.

        Bizde durum böyleyken rakiplerimizde nasıl? 2017 sonunda kabaca 700 milyar dolarlık bir ekonomi olacağımıza göre üst ve alt ligimizde neler oluyor ona bakalım.

        Benzer ligde olduğumuz ülkeler (2017 sonu Deutsche Bank hesaplarına göre); 450 milyar dolarlık Polonya, 550 milyar dolarlık Tayvan, 600 milyar dolarlık Arjantin ve biraz üzerimizde de olsa 1 trilyon dolarlık Endonezya ve 1.5 trilyon dolarlık Rusya.

        Bu ülkelerin belli başlı göstergelere göre bir karşılaştırmasını yapalım.

        Tablo bu şekilde... Şimdi üzerine bazı çıkarımlar yapabiliriz sanırım.

        İlk çıkarım, kamu borcu olarak gelişmekte olan ülkelerin çoğunda son derece düşük rakamlar söz konusu. Gelişmiş ülkelerin aksine geçen 20 yılda yaşanan Asya ve Rusya krizleri gelişmekte olan ülkeleri kamu borcu konusunda kendilerini terbiye etmesini sağlamış.

        İkinci tespit ise bizim ligimizde olan bu ülkelerin yine büyük kısmı cari açık ya vermiyor ya da bunu mümkün oldukça düşük tutuyor. Bizim kulağımıza 35-40 milyar dolarlık cari açık rakamları belki düşük geliyor olabilir ancak bunun GSYH’ye olan yüzde 5.7’lik oranı diğerlerine göre oldukça yüksek kalıyor.

        Üçüncü tespitim dış borçlar konusunda. Tabloda gördüğünüz üzere, hemen bütün ülkeler düşük kamu borcuyla gitmesine rağmen özel sektörün yurtdışı borçlanması sayesinde daha yüksek bir “dış borç/GSYH oranı” ile sıralanıyor. Türkiye burada da Polonya ile beraber en yüksek dış borç taşıyan ülkeler arasında. Türkiye’nin 1 yıldan kısa özel ve kamu yabancı para cinsi borçları ele alındığında üzerine yıllık fonlanması gereken cari açık da eklenince, 200 milyar dolar civarı bir borcu çevirmesi gerekiyor ki özellikle küresel piyasaların volatil olduğu zamanlar bu pek kolay olmuyor

        Son tespit de büyüme rakamlarıyla ilgili. Türkiye burada göreceli olarak pozitif ayrışan bir ülke. Ancak burada da bir sorun var. Türkiye’nin yüksek cari açığı ve dış borcu yatırımcı açısından ancak yüksek büyüme rakamlarıyla tolere edilebilir. Bu seviye de son 5 yıldaki ortalama olan yüzde 3’ler değil, Endonezya örneğinde olduğu gibi yüzde 5’ler bandıdır.

        Diğer Yazılar