Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şu satırlar yazılırken Dolar/Türk Lirası paritesi 3.79’u zorluyordu. Euro/TL ise 4 seviyesini aşmıştı. Yılın başından bugüne sadece 7 işgünü tamamlandı ve Türk Lirası bütün gelişen ülke kurları (EM) arasında ABD Doları’na karşı % 6.6 ile en fazla değer kaybeden kur oldu. TL geçen seneki yüzde 15’lik değer kaybının üzerine yeni kayıplar eklemeye devam ediyor.

        Spot piyasasında görülen bu kayıplar için piyasaya döndüğünde aslında işlem hacminin yüksek olmadığı, dolar talebinin yabancı ve birkaç kurum üzerinde yoğunlaşan bir talep olduğu açıklamaları geliyor. Bu durumda en duyulan yorum, “Kurun üzerine yabancılar spekülasyon yapıyor” oluyor.

        Peki işin aslı öyle mi?

        OYNAKLIK ÇOK ARTTI

        Spot piyasada kur aldı başını gidiyor. Peki türev piyasasında neler oluyor? Dolar Türk Lirası’nda 1 aylık vadede işlem yapmak isteseniz yüzde 20’ye yakın oynaklık primine katlanmak zorundasınız. Bu son 3 yılın en yüksek oranı. Hatta Türk Lirası’ndaki “zımni oynaklık”, gelişen ülkeler arasında G.Afrika Randı’nın % 18, Kolombiya Pesosu’nun % 17, Meksika Pesosu’nun % 17 olan 1 aylık oynaklık primini aşarak en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. Halbuki standart oynaklık primi TL için yüzde 13’lerde dolaşıyor.

        Peki bu anlama gelir?

        Türk Lirası’nın 1 ay içerisinde son derece oynak bir performans izleyeceği ve opsiyon piyasasında işlem yapan trader’ların kendilerinden vadeli fiyat istendiğinde bunu yapmakta zorlandığı anlamına gelir. Burada bir açıklama daha vereyim; opsiyon piyasasında “dolar alma hakkını satın almak isteyenler” genelde döviz açık pozisyonu olan yerli şirketler ve bu fiyatlamayı yapan dolar satabilme (fiyatı mukabilinde) kapasitesi olan yabancılar şeklinde ayrılır. Bu durumda yukarıdaki açıklamayı şimdi bir kez daha yaptığımızda şu sonuç çıkıyor: Artan döviz alım talebi içeride artan siyasi risk primi ile birleşince yabancıların dolar satmak iştahını azaltıyor ve ortaya yüksek oynaklık ve düşük işlem hacmi çıkıyor.

        TÜRK LİRASI DİĞER EM KURLARINA KARŞI SATILIYOR

        İçeride Türk Lirası para piyasasına erişimi olan bir yabancı için ortalama % 8.5’le, hadi bilemedin dolar/TL swap işlemiyle 1 aylık Türk Lirası’nı % 9’la almak mümkün. Bu borçlanılan TL ile yeniden dolar aldığınızı ve daha sonra da bunu bozdurup Rus Rublesi ya da Brezilya Reali aldığınızı düşünün (gerçek ortamda bu çok daha seri swap points ile yapılabilir). Bu durumda sıfır noktasında elinizde USD varken bunu ilk hamlede TL ile değiştirip sonra da bunu yeniden satıp başka bir para alıyorsunuz.

        İşte bu işlemde beklentiniz TL’nin diğer EM kurlarına karşı daha kötü performans göstermesi.

        Niye bunu anlattım?

        Çünkü şu an büyük oranda Türk Lirası’nın aşırı değer kaybetmesine sebep olan işlem türü bu! Yabancıların “TL sat, Ruble/Real al” dedikleri işlem çeşidi. Yıl başından beri USD’ye karşı Ruble’nin % 2, Real’in % 1.75 değer kazandığı, TL’nin ise % 6.6 değer kaybettiği düşünülürse bahsettiğim işlemi yapanların “iyi para” kazandığı ortada.

        Demek ki, yabancı kaynaklı, TL’nin değer kaybedeceği spekülasyonuyla yapılan ve içeriden de gelişen yüksek döviz talebiyle iyice alevlenen işlemler Türk Lirası’nın aşırı değer kaybına neden oluyor.

        Tespit bu. Ancak bunun tedavisi “Yabancılar TL’ye atak yapıyorlar, üzerimize oynuyorlar” suçlamalarından ziyade onlara bu imkânı vermemek ve oyun alanlarını daraltmak. Bunun için de önce TCMB’yi rahat bırakmak sonra da Türkiye’nin risk primini düşürmek gerekiyor.

        Diğer Yazılar