Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Küresel piyasalarda adını tam olarak koyamadığımız bir iyimserlik aldı başını gidiyor. Hisse senetleri uçuyor, gelişen ülkelere para giriyor, yatırımcı güvenli limanları terk edip yeniden riskli varlıklara yönelmiş vaziyette... Diyebilirsiniz ki, “Ne var bunda? En kötüsü geride kaldı fiyatlaması yapılıyor”. Bu açıklama hikâyenin bir kısmını açıklar vaziyette olsa da tam olarak bütün resmi açıklamıyor. Bu yüzden kafalar biraz karışmış durumda.

        Sizin de karıştı değil mi? O zaman gelin ayrıntıya girelim...

        “Büyüme açısından bakıldığında en kötüsünü geride bıraktık.”

        Bu, en çok tekrarlanan argüman. Bence de haklılık payı var. IMF’nin 2017 ve 2018 için yaptığı büyüme tahminlerine baktığımızda hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler için büyüme tahminlerinin 2016’ya göre daha iyi olduğunu görüyoruz . IMF’ye göre 2016’da ortalama yüzde 1.6 büyüyen gelişmiş ülkeler bu sene yüzde 1.9, seneye ise yüzde 2 büyüyecek. IMF geçen sene ortalama yüzde 4.1 büyüyen gelişmekte olan ülkelerin bu sene yüzde 4.5, seneye ise yüzde 4.8 büyümesini bekliyor. Bu durumda buna göre alınan pozisyonların doğru olduğunu düşünebiliriz. Yıl başından beri gelişmiş ülke hisse endeksleri ortalama yüzde 8, gelişmekte olanlar ise yüzde 14 gitmiş. Ekonomik aktivitenin pozitif etkilemesi beklenen hisse senetlerinin bu performansı oldukça tutarlı gözüküyor.

        Gelelim piyasalarda kabul gören diğer önermeye...

        “FED bu sene 3 kez, sonraki iki sene de toplam 6 kez daha faiz artıracak.”

        Şu ana kadar FED iki kez faiz artırdı. Bloomberg’in trader ile yaptığı anket sonuçlarına göre haziran ayındaki FED toplantısından yüzde 70 olasılıkla 25 baz puanlık bir faiz artırımı daha bekleniyor. Yine aynı ankete göre Yüzde 50 oranında da önümüzdeki kasım ayında bir 25 baz puanlık faiz artırımı daha olur deniyor. Böylece eğer bu beklentiler gerçekleşirse 2017 sonunda FED faizi yüzde 1.25-1.50 arasında olacak. Bu durumda gözler olası FED faiz artışlarından en fazla etkilenecek olan ABD tahvil faizlerine gidiyor. 1 yıllık ABD bono faizleri son 9 yılın zirvesinde yüzde 1.10 seviyesinde. Ancak daha ileri vadelere gittiğimizde ABD tahvil faizlerinin “FED faiz artışları” gerçeğini fiyatlamadığını görüyoruz. FED üyeleri 2 yıl sonra ortalama faizin 2.1 olmasını bekliyor. Ancak 2 yıllık ABD tahvil faizleri yüzde 1.28 seviyesinde fiyatlanıyor. Bu durumda ya FED ya da tahvil piyasası “kötü yanılacak” gibi gözüküyor.

        “EMTİA FİYATLARI TOPARLAYACAK”

        Dünyada ciddi satın alınan hikâyelerden biri de 2017 yılına kadar geçen son 1.5 sene içinde ortalama 40-60 arasında düşüş gösteren, arkasından hem Trump’ın seçilmesi hem de küresel ekonomilerde yaşanan toparlama ile sene başından itibaren sert yükseliş gösteren emtia fiyatları. Bakır fiyatlarında son 1 seneye baktığımızda yüzde 17, çinkoda yüzde 35, hatta en kötü performans gösteren petrol fiyatlarında bile yüzde 11’lik yükselişler görüldü. Ancak emtia fiyatlarında yaşanan bu gelişmelerin küresel ölçekte bir enflasyon yaratması beklenmiyor. Piyasa oyuncuları ne ABD ne de Avrupa’da emtia fiyatlarında yaşanan bu yükselişin fiyatlara maliyet üzerinden baskı yapmasını beklemiyor. Özellikle hâlâ negatif faizlerin geçerli olduğu “Euro Zone”da maliyet enflasyonu konuşmak ne Mario Draghi’nin ne de 2 yıllık Alman tahvil faizlerini hâlâ eksi 0.7 faizlerle fiyatlayan piyasanın aklının köşesine geliyor.

        Piyasalar her zaman doğru fiyatlar diyemeyiz. Ancak bazen zaman şaşar bazen de ürün. Ama er ya da geç doğru noktaya gelinir. İş ki o noktaya geldiğinde yatırımcı ters köşede kalmasın.

        Diğer Yazılar