Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başlıktaki açıklama Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın’a ait. Burada bahsedilen Kredi Garanti Fonu (KGF) güvencesiyle verilen krediler. 2017 yılı boyunca 207 milyar TL’lik KGF kullandırılmış. BDDK’nın verilerine göre bankacılık sektörünün toplam krediler büyüklüğü 1 trilyon 950 milyar TL. Bu rakam yıl başından beri yüzde 11 artmış vaziyette. KGF kredileri ile yaklaşık 310 bin firma son 6-7 aylık dönemde kredi kullanmış vaziyette. Bir başka ifade ile 2017 Ocak-Temmuz ayları arasında verilen kredi miktarı geçen sene aynı dönemin iki katı. Ancak KGF kredileri için açıklanan 250 milyar TL’lik limitin sonuna yaklaşıldıkça kredi hacmindeki artış hızı da yavaşlıyor. Örnek olarak KGF kredilerinin en hızlı dağıtıldığı nisan-mayıs aylarında ticari kredilerin, geçen yılın aynı dönemine göre artış hızı yüzde 40’lara kadar çıkmışken, bugünlerde bu oran yüzde 20’lerin altına inmiş vaziyette. Aydın’ın açıklamalarından anladığımız kadarıyla yıl sonuna doğru bu oran yüzde 16’lara kadar gerileyebilir.

        Ancak bu durum siyaset cephesinde pek hoş karşılanmıyor. Yüzde 30-40 ortalama kredi artışı ile gidilen 2017 I ve II. çeyreklerde ortalama yüzde 5’ler civarında bir büyüme ivmesi yakalandı. Şimdi bu oranın yeniden yüzde 15’lerin altına inmesi durumunda büyüme oranlarında yeniden yüzde 3’ler seviyesine geri dönülmesinden endişe ediliyor.

        KGF DEVAM ETSİN Mİ?

        Bu, aralarda çok seslendirilen sorulardan biri. KGF kredileri büyümede istenilen sonucu verdiyse neden kalıcı olmasın?

        Gelin bu soruyu açalım biraz.

        KGF kredilerinin diğer ticari kredilerden en büyük farkı “teminatlandırma” konusunda şirketlerin çok daha esnek şartlarla krediye ulaşabilmeleri ve krediyi temin eden bankaların da “sorunlu krediler konusunda” belli bir orana kadar (yüzde 7) riski kamuya devretmiş olmaları. Bu sebeple bu krediler diğer örneklere göre çok daha hızlı dağıtıldı ve ilgi gördü.

        Ancak bu konuda limitler var. Bunun ilk limiti “bankacılık sisteminin yeni KGF kredileri için mevcut şartlarda daha ne kadar kaynak yaratabileceği” konusudur . Malum sistemin en büyük kaynağı olan mevduatlar ortalama 8’ler seviyesinde artmakta. Üstelik bu mevduatlar büyük oranda döviz tarafında artıyor. Diğer bir fonlama kaynağı özkaynaklarda (sermaye) büyüme oranı yüzde 13-15 bandında. Bankacılık sektörü yüzde 20’ler gibi yüksek bir yıllık ortalama kâr ile operasyon yapıyor olsa da ve elde edilen kâr büyük oranda sermayeye ekleniyor olsa da bu artış kredilerdeki son dönemde yaşanan KGF coşkusunu karşılayabilecek boyutta değil. Bu yüzden de sektörün mevduat/kredi oranı yüzde 120’leri aşmış vaziyette.

        Gelelim ikinci limite. KGF kredileri belki belli bir konjonktürde (darbe girişimi sonrası yaşanan ekonomide domino etkisi yaratabilecek reel sektör kaynaklı riskler) uygulanabilir. Nitekim uygulandı ve başarılı oldu. Ancak toplam 1.950 trilyon TL’lik kredi stokunun yüzde 13’ünü KGF kredisi kullandırdıktan sonra devamını istemek bankacılık sektörünü pasifize eder. Riski kamunun aldığını gören bankalar bundan sonra hiçbir kredi türünde taşın altına elini koymak istemez. Diğer taraftan da kamunun benzer riskleri sürekli omuzlanma taahhüdü vermesi şirketlerin de kredi tercihleri ve ödeme disiplini konusundaki ezberini sarsabilir.

        Burada yapılabilecek olan, bankaların genel olarak kredi verme konusunda çok istekli olmadıkları ya da vade uzunluğu ya da piyasa şartları dolayısıyla tercih etmedikleri ancak kamu açısından “stratejik ve öncelikli” alanlar belirlenir ve belli bir miktar kaynak bunun için KGF statüsünde ayrılabilir. Bunun dışında yapılacak olan uygulamaları, teşbihte hata olmaz misali örnek vermek gerekirse, “uzun süre güvenli gidecek bir otomobil motorunun yüksek devirle hızlı aşınması” anlamına gelecektir.

        Diğer Yazılar